30 Nisan 2018 Pazartesi

Şenol Güneş’e İnananları Utandıracak İki Görüntü

Karşılaştırmayı sever misiniz?

19 Nisan 2o18, Türk futbol tarihinde “altın harfler”le yazılacaktır!

Öyle bir yazılma ki övgüyü değil, geri tepen bir eylemi, “tiyatro”yu yazacaktır tarih. “Tiyatro” diyoruz ama buna “müsamere” demek daha uygun düşer. Çünkü sergilenen,  ilkokul düzeyinde.

Neden mi söz ediyoruz?

Şenol Güneş, Fenerbahçe-Beşiktaş arasında oynanan Ziraat Türkiye Kupası’nın ikinci maçında, kafası yarıldı diye, daha açıkçası işler kötü gidince sağlam girdiği soyunma odasından “komalık” bir halde çıktı!

Görüntü net, ama kuşkulu!

Sedyede uzanmış yatıyor; başına beyaz bir file geçirilmiş. Ambulansa bindirilip hastaneye götürülüyor.

Etrafa yayılan "laf" ve görüntülere göre kafaya “5 zımba dikiş” atılmış!

Niye?

Kafası, tribünden atılan bir “madde” ile yarılmış da… O maddenin ne olduğunun görüntüsü bir türlü ortaya çıkmadı; “olmayan”, “olan” olmadı.

(Ha, nerede olursa olsun, sahaya atılanlar doğru değildir. Sahaya bir şeyler atılması, ilk kez de olmuyor. Geçmişi unutmayanlar, geçmişte olanları anımsasınlar. Ama uyarılara karşın korner atışlarında sürekli bir şeyler atılması, atanların "görevli" olduğu göstermez mi?)

Oysa Şenol Güneş, Tolga Zengin denen, tribünlerle dalaşan “yol arkadaşı”nı engellemek isterken yere düşmüş, ayağa kaldırılınca hemen başına bir buz torbası konmuş, bu koyma birkaç kez yinelenmesine karşın, eliyle başını yokladığı için gerek duymamış, “Bir şey yok” diye buz torbasını atmıştı.

Hükmen galibiyet sağlamak için, hakem Mete Kalkavan’ın da “çanak tutması”yla soluğu soyunma odasında alması..

Ve istemediği halde buz torbası konan kafaya soyunma odasında “5 zımba dikiş” atılması...

İçeri girmeden önce, buz tedavisine bile gerek duyulmayan “kafa”ya dikiş atıldığına göre…

Demek ki kafada yarılma var; ama yarılmayı gerektirecek bir görüntü, yani kanama, üste başa bulaşan bir kan görüntüsü yok.

Demek ki içeri girmekle kapanan “perde”… Soyunma odasında “ikinci perde” için yapılan hazırlık!

Sonuç!

Hakemin, Şenol Güneş’in kafası yarıldığı için hastaneye kaldırıldı haberi üzerine maçı “tatil” etmesi…

TFF’nin, maçın 3 Mayıs’ta kaldığı yerden oynanması kararı…

Beşiktaş yönetiminin aldığı sahaya çıkmama kararı …

(Maçı masa başında kazanmaya oynanan “tiyatro”ya karşın, Beşiktaş yönetimi, maçın kaldığı yerden oynanması kararına masa başında alınan karar diye tepki gösteriyor.

Şimdilik 3 Mayıs’ta sahaya çıkılmayacak. Böylece Beşiktaş, TFF yönetiminin cesaret gösterip alamadığı Fenerbahçe lehine “3-0 hükmen galibiyet” kararını, bu tavrıyla TFF’ye tanımış olmayacak mı?)

Beşiktaş, karar değiştirir, 3 Mayıs’ta sahaya çıkar mı?

"Gayri resmi sözcü" Devlet Bahçeli'nin uyarısına bakarak, sahaya çıkılacağını söyleyebiliriz.
Ya Şenol Güneş?
Onun "onore edilmesi" gerekiyor!
Nasıl mı?
"Sahadan Kaçan Adam"dan "Sözünde Duran Adam"a terfi ettirilerek!
Yani?
Rapor alınır, takımın başında başkası çıkar!

(Bir soru:
TFF, 32. Hafta’nın programına düştüğü şu not ne anlama geliyor?
“Ziraat Türkiye Kupası Yarı Final müsabakası sonucunda elenen takımın 32. Hafta müsabakası, yayın programı sebebiyle 7 Mayıs Pazartesi günü saat 20.00'ye alınacaktır.”)

*****

Karşılaştırmayı sever misiniz?

19 Nisan 2o18, Türk futbol tarihinde “altın harfler”le yazılacaktır, dedik.

 Tarih, 28 Nisan 2018'i de yazacaktır.

Tarih, “yarılan ve dikiş atılan kafa”nın nasıl olduğunu, bu iki tarihe bağlı olarak görüntü eşliğinde karşılaştırmalı olarak kuşaktan kuşağa aktaracaktır.

Kahramanlarımız Beşiktaş Teknik Direktörü Şenol Güneş ile Fenerbahçeli futbolcu Skrtel…

Kasımpaşa-Fenerbahçe maçı...

Bir hava topunda Skrtel ile  Mensah çarpıştı.
Skrtel’in kafası yarıldı; tedavi gördü, forma değiştirdi; o forma da kanlandı.
Mensa’ya ise buz tedavisi yapıldı.
Bu iki görüntü, soyunma odasına sağlam giren, soyunma odasından “koma hali”nde çıkan Şenol Güneş’i anımsattı doğal olarak.
Sonra Skrtel’in kafasına atılan dikiş görüntüleri…
Kalabalıklar ve muhalifler karşısında anlamayan değil, anlayan ama anlamazlıkta inat eden, işi sulandıranlar için de soralım:
Yarılan kafaya nasıl olur da buz tedavisi yapılır? Tedavi anında yapılmaz da soyunma odasına “duhûl ettikten” sonra yapılır?
Skrtel’in kafasına dikiş atılırken, kafa kafaya çarpışan Mensah’a niye buz tedavisi yapıldı?
Kimilerinin içinden söylediği yanıtı biz seslendirelim:
Skrtel’in kafasında yarılma, yara var; Mensah’ta zedelenme…
Demek ki Şenol Güneş, soyunma odasına gitmeden hafifinden bir buz tedavisi gördüğünden kafada, o kargaşada düştü ya, zedelenme; soyunma odasında dikiş altıldığına göre, “yarılma” var!
Nasıl olur?
Olmamış, olmuş işte!
*****
Sona Doğru…
Karşılaştırma olanağı veren görüntüler, “olan” diye sunulanın dendiği gibi “olmadığı”nı gösteriyor. Bunları gören, Şenol Güneş’e inananlar, acaba kandırıldıklarını anlamışlar mıdır?
Neler deniyordu?
“Şenol Hoca, rol yapmayacak kadar kariyer ve kişilik sahibi…” 

“Ben inanmıyorum Şenol Güneş’in tiyatro oynadığına. Olsa olsa, ‘sehven’ dahil olmuştur oyuna!”

“Sehven dahil olur”un Türkçe açıklaması, “biçilen rol”ü başarıyla oynamaktır.

"70 yaşındaki Şenol Güneş’e tiyatro yaptı diyemezsiniz.”

“70 yaşındaki adam yalan söyler mi?”

Demek ki yalan söylemenin/ söylememenin bir yaşı var. O zaman, Şenol Güneş’ten daha yaşlı olanların “tiyatro” demelerine ses çıkartmayın. Bize de…

Şenol Güneş’in, Galatasaray’ın 2-0 üstünlüğüyle biten maçtan sonra, zorunlu basın açıklamasında söyledikleri de  karmaşık ve ilginçti:
“Açıklamalarımızın da artık monoloğa döndüğü, diyaloğun kalmadığı bir ortamda ne söylediğimizin hiçbir anlamı yok.”
“Konuşmalarımızın, davranışlarımızın, toplum nazarında bu şekilde aşağılandığı bir ortamda söz söylemek yerine, sizin gördüklerinizi yazmanız daha çok katkı sağlar."
(Soyunma odasına sağlam girilip “komalık” halde çıkılmasını anlatma cesareti de bir gösterilse keşke. “Görülenlerin yazılmasının katkı sağlayacağı” söylenirken “görülenin”, “tiyatro" olduğunu söyleyenlere kızılmasa keşke…)
“Diyalog” ve “monolog” sözcüklerinin tiyatroyla ilgili olduğu düşünülürse, bunlar, Şenol Güneş’in bilinçaltını ipuçlarıyla yansıttığını gösterir mi, dersiniz?
Son söz:

Türk futbolu, medya denen kesimin Tanzimat’ın romantik romancılarına öykünerek “tek yönlü kahraman”lar, yani “iyi”ler her zaman “iyi”, “kötü”ler her zaman kötü”, yaratmaktan vazgeçmedikçe düze çıkmaz!




2 yorum:

  1. Kafasında oluşan 'zedelenme' ise yüksek ihtimal yere düştükten sonra Tolga'nın da sendelemesine sebep olan, Tolga'nın ayağının (kramponun) Şenol Güneş'in kafasına çarpmasıdır.

    YanıtlaSil
  2. Büyük bir olasılıkla öyle. Yoksa farklı, göstermeye çalıştıkları gibi olsaydı, ortalığı tozu dumana katarlardı. Rapor konusundaki tavır da kuşku verici. Dedikleri gibi olsaydı, o raporu ve işe yarayacak görüntüleri hemen piyasaya sürerlerdi. Şenol Güneş ve Tolga, ne yazık ki Beşiktaş'ı kişisel hırs ve amaçları için araç olarak görüyorlar. Uyarılara karşın sahaya bir şeyler atmayı sürdürenler birer "görevli"dir. Yazık!

    YanıtlaSil