3 Nisan 2018 Salı

4 Nisan ‘Katliam Girişimi': Her Ay Anımsanan Gün…

(Bu yazı 03.09.2015’te hem milliyet.com.tr'de hem Milliyet Blog’da yayımlandı.)

Anma, kutlama günleri ve haftalar vardır.

Hepsi yıldan yıladır; yılda bir kez...

4 Nisan’a gelince...

Fenerbahçe otobüsüne yönelik “katliam girişimi”, her ayın 4‘ünde gündeme taşınıyor. Bu, “faili meçhul” kaldığı sürece de, sürüp gidecek. Böylece, yılda bir kez olan, “anma”, “kutlama”lar dışında, ayda bir, unutulmayan bir “günümüz” oldu.

Yıldönümü değil, aydönümü...

Unutulur mu, sonra, Turgut Uyar’ın deyişiyle, niye unutulsun ki?

“Hiç unutmam, hiç unutmam, hiç unutmam, hiç unutmayın
insan nasıl direnir başka
hiç unutma”

*****

Bugün 4 Eylül...

Bir ay daha geride kaldı; ses seda yok.


1 Eylül, Dünya Barış Günü’ydü. 
“Barış”, sözcük olarak ne de güzel!. Bunun karşıtı, “savaş”, ne de ürkütücü!.. Ama “mücadele etmek” anlamıyla da güzel...

Hele direnmek, hele teslim olmamak!.

Örnek mi?

İşte 3 Temmuz...

(Silik, kişiliği zayıf, aşınmaya uğramış; pısmaya, teslim olmaya hazırdır. Böyleleri  güçlü saydıklarının, çoğu kez de, siyasetin gölgesinde yol alırlar. Hava değişince, “gölge” değişir sadece.)

*****

Bugün 4 Eylül...

“Siyaset, sorun çözme sanatıdır” derler. Ancak, bizde olanlar, siyasetin “sorun çözme” değil de, “sorun yaratma” sanatı olduğunu gösteriyor.

Sorun yaratarak sorunları çözmek!.

“Katliam girişimi" yargıda; ne olduğunu bilen var mı? Varsa bile, bilen de, bildiğiyle kalıyor. Konuyla ilgili sorular geldiğinde, söylenenlerin adı, sadece “yanıt” oluyor.

Tepkiler olmadı değil, “oldu da ne oldu” dedirten türden:

"Faillerin en kısa zamanda yakalanıp adalete teslim edilmesi için tüm çalışmalar titizlikle sürmektedir. Trabzon valimizle görüştüm ve her türlü tedbirin alınması yönünde talimat verdim." (Başbakan Ahmet Davutoğlu)

(Trabzon Valisi, “kurşun” değil, “taş” dedi durdu. Sonra, niye “taş” dediğini, komutanın ve emniyet müdürünün yerde “taş” görmesi ve bunu kendisine öyle aktarmasına bağladı.)

“... bu saldırının herhangi bir camiaya mal edilmesi ve saldırganın da taraftar olarak addedilmesi kesinlikle mümkün değildir. ... bu hadiseyi gerçekleştirenlerin bir an önce yakalanarak adalet önünde hesap vermelerini sağlayacak hukuki sürecin yakinen takipçisi olacağız. Başta futbol kulüplerimiz olmak üzere tüm spor camiamızla böylesi zamanlarda birlik ve beraberlik duygusuyla kenetlenerek hareket edeceğimizi bir kez daha ifade etmek istiyorum.” (Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç)

(Bakan Kılıç, “saldırganın taraftar olarak addedilmesi kesinlikle mümkün değildir.” derken, zaten, baştan işi çözmüş!. Ne acısı ki, “kesinlikle mümkün” olanın ne olduğu bugüne kadar ortaya çıkartılmış değil. Bakanın, yine ne acı ki,  “Başta futbol kulüplerimiz olmak üzere (...) birlik ve beraberlik duygusuyla kenetlenerek hareket edeceğimizi (...) " demesi de lafta kaldı. Kulüp başkanlarının “birlik ve beraberlik duygusuyla kenetlemesi” doğru çıktı, ama nasıl, kime, neye karşı?)

“Katliam girişimi”nin “fail”leri kim, diye beklenirken, tam o sırada, Cumhurbaşkanı, 18 Süper Lig kulübünün kaptanlarıyla buluştu. Medya bunu “salıdırı”yola ilgili diye yansıttı. Oysa Kulüpler Birliği Vakfı Başkan Yardımcısı ve Eskişehirspor Başkanı Mesut Hoşcan’ın “hoşsöz”leri nelerin konuşulduğunu anlatıyor/du:
"Biz artık bu tür olayları yaşamak istemediğimizi ilettik. (...) Futbolun güzelliklerini en güzel şekilde yaşamak istiyoruz. Futbolcular güzel öneriler yaptı. Futbolun artık skora endeksli olmaması gerektiğini dile getirdik."

(Hoşcan, “bu tür olaylar” dediğine göre, “katliam girişimi”nden söz etmiyor demek. Etse, niye “olay”ı çoğul olarak kullansın ki? “Futbolun artık skora endeksli olmaması gerektiğini dile getirdik.” demesi de, toplantıda genel konuların ele alındığını, “katliam girişimi”nin böyle bir toplantı için “vesile” olduğunu gösteriyor/du.)

O toplantıda yine de en tutarlı yakınma, TFF Başkanı Yıldırım Demirören’den geliyor/du:

6222 sayılı yasanın tam olarak uygulanmaması, savcıların ellerindeki yetki kullanmaması, RTÜK’ün bazı televizyon programlarına karşı “gereğini” yapmaması...

*****

Bugün 4 Eylül...

“Katliam Girişimi”nin aydönümü...

Fail/ler nerede?

Bu günü unutma; unutanların, unutturanların inadı...

Aziz Yıldırım, olmayacağını bildiği halde, “sırf sorumluluk nedir, ne olmalıdır” sorularının yanıtını anımsatmak için, “Türkiye'de bir futbol takımını yok etmek için operasyon yapılmasını, sonra bunun örtbas edilmesini, faillerinin niye bulanmadığının sorulmasını”, biraz garip olacak ya, medyadan istiyor.

Ve bu “katliam girişimi”nin yasımasını özetliyor:

“Nani ve Kjaer 'Bir daha bu olaylar olur mu?' diye soruyorlardı. Sporcuları yok etmek için operasyon yapıldı. Neden Fenerbahçe? Bunun cevabını devlet söyleyecek. O çocukların kılına zarar geleceğine 100 tane şampiyonluk kaçsın. Ne olacak ya? Rize'deki olay çözülmeden bu liglerin başlamaması gerekiyordu. Şampiyon olmak bir insanın ömründen değerli mi? Bu çocukların başına yine aynı şey gelirse ne olacak?"

Son söz:


Tetikçi, elden ele dolaşan “uzaktan kumandalı” bir saldırgandır.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder