12 Nisan 2018 Perşembe

Bu Hafta, Bir Başka Hafta Olursa…

Şenlik haftaları başlıyor!

Bu haftayı da sayarsak, 6 hafta sonra, Süper Lig bitiyor. Altta kalanlardan düşen düşecek, üstekilerden biri de şampiyonluğa ulaşacak. Öteki üçü de Avrupa için şansına düşenle avunacak!

Futbolla yatıp kalkanlar, bunlara ek olarak onların yanında yatanlar, Galatasaray’ın Ankara’da Gençlerbirliği’ne yenilmesiyle, bu hafta, belki de hop oturup hop kalkacaklar!

Etrafı bir yanda sevinç, bir yanda öfke kaplayacak!

Sonrası, tarih tekerrür ederse…

Al gülüm, ver gülüm!.
Alan memnun veren memnun!.
Ancak ödeşmekle adlandırılacak “ikram”lar!.
“O olmasın da hangisi olursa olsun” yaklaşımına göre oynamalar!.
Skorun, bilinçli olarak, şöyle ya da böyle belirlenmesi; bunun için çabalar!

*****

Şenlik haftaları başlıyor!

İlk günkü şenlik, cuma günü Akhisarspor - Beşiktaş maçıyla… İkincisi cumartesi günü Sivasspor - Fenerbahçe, haftanın kapanış ise Galatasaray-Başakşehir maçıyla…

Şu anda Başakşehir, Galatasaray’dan iki, Beşiktaş’tan üç, Fenerbahçe’den beş  puan önde…

Puanları “hanesi”ne üçer üçer yazdıranlar, rahat mı rahat olacak!.

Alttaki yangını gören yok; varsa yoksa üstekilerin yer kapma mücadelesi…

Üsteki dört takımdan sadece biri “haftanın kârlısı” çıkarsa…

Sadece biri de “haftanın kaybedeni” olursa…

“Çıktı”, “oldu” dan sonra, sonraki haftalara bir başka bakılacaktır.

*****

Şenlik haftaları başlıyor!

Bu hafta ne olur?

Bu sorunun yanıtını, sadece “kehanet sahibi” denenler verebilir! Onlar ki, zamanında attıklarından birini tutturmuşlardır, hep onunla övülürler. Hani, adam kumarda bir kez kazanmıştır, yitirdiklerinin sayısını unutmuştur, ama hep o tek kazandığının öyküsü anlatılır durur.

Artık, beklenen puanları almak/ koparmak hedeflendiği için, basketbolda olduğu gibi, sürekli coşku gerektiren ve güzel olan futbolu beklemek gerekmeyecek. Siz bakmayın, oyunu yeterli görmediği için, gelen üç puandan hoşnut olmayanlara, özellikle taraftar olmakla övünenlere…

Beş golle de, tek golle de kazanılan maçın puanı değişmiyor.

*****

Şenlik haftaları başlıyor!

Geçen hafta, Gençlerbirliği değil de Galatasaray yenseydi, bu haftaya farklı bakılacaktı.

Galatasaray başını aldı gidiyor, denecekti.

Can derdine düşmüş, puanı acil ihtiyacı olan Gençlerbirliği kendisi için oynadı. 3 puan almayı, “başkası için oynadı” diye içinden geçirenler için, Ümit Özat, açıklama yapmak zorunda kalıyor:

 “Galatasaray maçını Fenerbahçe, Beşiktaş ya da Başakşehir için kazanmadım. Bu maçı kendi takımım için kazandım.”

Bu haftalar, alttaki ve üstekiler için önemli haftalar.

Alttakilerin “derdi”, üstekilerin “hedefi” var.

Ya ortadakiler?

Onlar rahat oldukları için onlardan üçer puan alan rahatlayacak! Çünkü onlar, yerine göre coşar, yerine göre rehavete kapılırlar. O bakımdan bu son haftalarda nelerin döndüğünü, gelecek yıllarda, bakarsınız biri çıkar, Muharrem Usta gibi anlatabilir.

(Geçen sezonun son haftası… Trabzon’da Trabzonspor-Bursaspor maçı var. Daha birkaç gün önce, Muharrem Bey, o gün takımının kamp odasına girdiğini ve Ersun Yanal’dan, dolayısıyla futbolculardan ne istediğini tane tane anlattı:

“Şöyle tahtada gösterdim. Dedim ki bak:
Bu maçı kazanırsak ve Rize kümede kalırsa, bak, 30 yıllık geriye dönük şu kadar sorunlar ortadan kalkacak ve şu iki güzide şehir birbirine sarmaş dolaş olacak. 
Anlattım, anlattım, anlattım…
Ya kaybedersek ne olur? 
Anlattım, anlattım…
Ve en son dedim ki:
Son yapacağım şey ne?
Oyunculara kazanırsak 70 bin, berabere kalırsak 50 bin TL prim..
Haydi top sende…”

Trabzonspor puan alamayınca, Muharrem Bey, “Böyle bir sonucun ortaya çıkmasıyla ben aslında o gün Ersun Hoca ile yolları ayırma kararı vermiştim. Ancak, Trabzonspor üzerine leke gelir diye” demekle sözünün dinlenmediği söylüyor.)

*****

Sona Doğru…

Kimileri de kalkıp, “Şu takım kazanır, şu kazanamaz demedikten sonra, yazmak ne işe yarar?” diyebilir.

Oysa her oyun/ taktik, her zaman verimli olmaz; rakiplerin o anki yaratıcı gücü, kendinden bezmiş hali, sonuçta etkili olur. Hakemler ise, sonucu belirlemede ayrı bir güç zaten!

Takımlar nasıl oynayabilir? 

Bunu bilmek zor kuşkusuz. Ama “fikir beyan” edenler, nasıl oynamalıyı sıralayabilirler. Ancak o da, koşullu cümlelere bağlanacağı için, olumsuz durumlarda, bağlayanı bağlamaz. Hele, kesinlemelere gideni, tersi sonuçlar alınınca da dediklerini unutanı, aynı söylemi sonraki durumlarda da sürdüreni, dedikleri yılda bir kez tutunca “kâhin” sayılanı…

Hangisi kazanır, yol alır?

Spor Toto oynar gibi yazanlar için sorun yok!

En iyisi, sorulardan kaçmak için, yazıyı bitirmek!.

Son söz:

Doğmamış çocuğa don biçme misali oynanmamış maçlarla ilgili, koşullu cümlelere bağlı olarak “skor” vermek yerine, görmeyen ve bilmeyenler için, oynanmış maçı kendince de olsa anlatmak, daha iyi olmaz mı?


 http://www.twitter.com/turgutcelik

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder