3 Nisan 2018 Salı

4 Nisan’ı Unutmak Mümkün mü?


(Bu yazı 04.04.2017’de hem milliyet.com.tr'de hem Milliyet Blog’da yayımlandı.)

1) Takım otobüsümüze kurşun sıkan ya da sıkanlar kimler?
2) 365 gün geçmesine rağmen neden failler hâlâ bulunamadı?
3) Faillerin arkasında kimler var?
4) Geçen 365 günün ardından, yapılan tüm başvurulara rağmen, faili ve kurgusu meçhul kalan bu olayla ilgili neden kamuoyunu tatmin edici bir cevap alınamıyor?

Bunlar, Fenerbahçe’nin geçen yıl, 4 Nisan saldırısının yıldönümünde sorduğu sorular.  

Sorular, bugün hâlâ yanıt bekliyor.
*****

Dünü, inadına anımsamak/ unutturmamak gerekiyor:

04 Nisan 2015, gece yarısına doğru…

Fenerbahçe, Rizespor’u 5-1 yenmiş, herkes mutlu. 19’u futbolcu toplam 41 kişiyi taşıyan otobüs, Rize’den Trabzon’a, havaalanına gidiyor.

Ekranlara, “Fenerbahçe otobüsüne saldırı!.” haberi düşüyor. FBTV, saldırının olduğu yerde, canlı yayında. Fenerbahçe Kulübü Güvenlik Sorumlusu Serdar Kılıç anlatıyor:

“Silah sesi duyduk. Büyük bir uğultu oldu. Şoförün başı direksiyona düştü. ‘Frene bas’ dedim. Arabayı durdurduk.”

Olay yerine gelen Trabzon Valisi, açıklama yapıyor, otobüse taş atıldığını, şoförün taşla yaralandığını söylüyor.

(Vali Bey, saldırıyı “taş”a bağlamasını, Emniyet Müdürü’nden, Jandarma Komutanı’ndan aldığı bilgiye dayandırıyor. Çünkü onlar yerde, otobüsün yanında “taş” görmüşler. Mahmut Uslu, iki gün sonra basın toplantısında Vali’den söz ediyor: “Olay üzerinden bir, bir buçuk saat geçmiş, havaalanında Vali, hâlâ ‘taş’ diyor.)

Vali’nin açıklamasıyla birlikte, sonrasında da öyle, saldırı ekranlarda hafife alınıyor. Oysa saldırıda amaç, önce şoförü kurşunlamak, otobüsün uçuruma yuvarlanmasını sağlamak; içindekileri ölüme yollamak!
Fenerbahçe’den gelen açıklama 3 Temmuz’u işaret ediyordu:

"Temmuz kumpasından bu yana bazı odaklarca körüklenen, korunan ve  hatta ödüllendirilen Fenerbahçe düşmanlığının geldiği son aşamadır. Artık  futbolun sonuna gelinmiş ve kan dökülmüştür. Bu eylemi yapan ve yaptıranların bir an evvel bulunarak cezalandırılmaları Fenerbahçe'nin vazgeçilmez hassasiyeti ve  önceliğidir.”

Sonra ortaya çıkanlar, bu “işaret”in yerinde bir saptama olduğunu gösteriyor/du.

O gün, “Kurşun değil taş”, akıllara slogan niyetine kazınmak istenmişti. Bu, saldırıyı hafife alma, örtmenin aracıydı bir bakıma. Sonradan karşımıza FETÖ’cü kimliğiyle çıkan irili ufaklı resmi görevlilerin bugün nerede olduğuna  bakmak, yeter de artar bile…

*****

Futbol dünyasının tutumu içler acısıydı.

Hiçbir şey olmamış gibi, ertesi gün Süper Lig’de maçlar oynandı.

Futbol dünyasının kurumları, her gördükleri mikrofona, kameraya konuşanlar, büyüklü küçüklü “futbol adamları”…

Fenerbahçeli bir yöneticinin, futbolcunun olumsuz tavrını/ tepkisini günlerce dile dolayanlar; Fenerbahçe lehine olan “pozisyonu” döne döne anlatan, “haksızlık olduğu” hükmüne varanlar…

Her Fenerbahçe maçından önce hakemleri etkilemek için konuşan, başkan, yönetici, teknik direktörler, suskundu.

Saldırıdan iki gün sonra toplanan Kulüpler Birliği ‘nin Fenerbahçe’ye “geçmiş olsun ziyareti” başladı. Ne yazık ki, sözgelimi, Aziz Yıldırım’ın “Gerekirse hakem odasını basarım” demesi üzerine celallenen,  kameralar karşısında “birlik beraberlik” fotoğrafı verenler, Fenerbahçe’ye “geçmiş olsun ziyareti” söz konusu olunca yan çizdiler.

(Yan çizmeyenler: TFF Başkanı Yıldırım Demirören, Kulüpler Birliği Vakfı Başkanı Göksel Gümüşdağ, TFF Yönetim Kurulu Üyesi Cengiz Zülfikaroğlu, Çaykur Rizespor Kulübü Başkanı Metin Kalkavan, Bursaspor Kulübü Başkanı Recep Bölükbaşı, Sivasspor Kulübü Başkanı Mecnun Otyakmaz, Eskişehirspor Kulübü Başkanı Mesut Hoşcan)

Kulüpler Birliği, "fireli ziyaret"le saldırının sadece Fenerbahçe’ye değil, Türk futboluna yapıldığı yargısını çürütüyor/du.

İsmail Kartal’ın deyişine göre, Fatih Terim, bir “geçmiş olsun” telefonu açma gereği duymamış, zahmetine katlanmamıştı!

Bildik resmi açıklamalar geliyordu:

"Faillerin en kısa zamanda yakalanıp adalete teslim edilmesi için tüm çalışmalar titizlikle sürmektedir. ”, “Bu saldırının herhangi bir camiaya mal edilmesi ve saldırganın da taraftar olarak addedilmesi kesinlikle mümkün değildir.”

*****

Dün 04 Nisan 2015’ti, bugün  04 Nisan 2017…

“Katliam girişimi”yle ilgili sadece bilinen, “yayın yasağı”nın olduğu…

Baştaki sorular hâlâ yanıt bekliyor. 

Oysa bugün ortam, düne göre daha uygun; “faili meçhul”ün “faili belli” olmasına daha yakın.  

İki yıl geçti aradan, beklenti, başka yıllar da geçmesin yönünde.

Yine Turgut Uyar’ın unutmama/ anımsatma üzerine dizeleri gelir akla.

Son söz:

“Hiç unutmam, hiç unutmam, hiç unutmam, hiç unutmayın
insan nasıl direnir başka
hiç unutma”




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder