15 Nisan 2018 Pazar

Sivas’ta “Saz” ve “Söz”…

Uzatmalar, geride olan için son bir umuttur.

Ya önde olan, skora razı olan için?

Kaygı dolu dakikalar…

90 dakikada yapılamayanların uzatmalarda yapılacağı inancı, maçın havasını birden değiştirir; sahadakileri, tribündekileri değişik bir havaya sokar!

Maçın en coşkulu, kaygı verici bölümü de 4 dakikalık uzatmanın son 3 dakikası oldu. Çünkü Sivasspor, 90+1’de Robinho ile farkı bire indirdi. 

(“Niye o oynamadı, bu oynadı; niye o çıktı, bu çıkmadı?” muhabbetti, maçın önüne geçirilmeye yetiyor. Hava şu: Robinho, ilk onbirde olsaydı, durum farklı olurdu. Gol attı ya… Atmasaydı, sonradan oyuna alındım diye, gezinseydi ne denecekti?)

Robinho’nun golüyle hava, kimileri için birdenbire bozdu, kimileri için güneş doğdu!

İşte umudun ve kaygının doruk yaptığı 3 uzun dakika, bu golden sonra başladı.

Umudu sürdürecek gol gelebilirdi, gelmedi.

Kaygı, hüzne dönüşebilirdi; olmadı.

Sonuç?

Son düdükle, umutlanan Sivasspor’un umudu söndü; Fenerbahçe’nin kaygısı sevince dönüştü.

Fenerbahçe bu, maçın sonuna doğru, taraftarı/ tarafları bambaşka duygulara yönlendiriyor.

İyi mi?

Maçta coşku arayan, sevinçle hüznü bir arada yaşamak isteyenler için iyi olmalı!

*****

Maça sondan başladık.

Maçı izleyenler, başkasından duyanlar için “son”dan başkası, çarpıcı olmaz, akılda kalmaz/dı!

Maç nasıl mı başladı?

Fenerbahçe hızlı başladı. Daha dakikanın yarısı dolmuştu ki, erken ilk gollerden biri Giuliano’nun şutuyla olabilirdi.

Fenerbahçe, Sivasspor kalesine sağdan yüklendikçe yüklendi; ama gollerin ikisi de  soldan Hasan Ali’nin çabalarıyla geldi.

Fenerbahçe, ilkyarıda Sivasspor’a soluk aldırmadı!. Hoş, Sivasspor, ani ataklarla Volkan Demirel’i yoklamadı değil. 

Volkan Demirel, özellikle ikinci yarıda gemisini kurtaran kaptan rolündeydi.

"Saz", Fenerbahçeli futbolcuların elindeydi; "söz" de onlardaydı.

Fenerbahçe, ilkyarıda daha fazlasını atabilirdi. 

İkinci yarıda, tam tersi bir Fenerbahçe izledik. Elde edilenle yetinen, rakibi oyalamayla zaman tüketen Fenerbahçe…

Ya Sivasspor?

Kone, Bifouma ve Emre ile kaçanlar akıllarda kaldı.

Maçın gidişine, havasına, bekleneni vermeyen/ veren futbolculara bakarak, “Niye onu aldı da bunu almadı?” türünden yaklaşımlar, iyi hoş da, skorun önüne geçirilmemeli.

Bir yerden sonra, sonuç önemli…

İkinci yarıdaki oyuna, işi “idare etme”ye bakarak, Aykut Kocaman’ın korkaklığından, savunma oynattığından söz etmek, neye  yarar? Skora göre davranmak da, yerine göre, bir “taktik”tir. 

Taraftar, oyundan memnun değilmiş?

Hangi taraftar?

Kulübün tapusunu atadan mirasmış gibi sanan ve ona göre davranan...


*****

Fenerbahçe, Sivas’ta zoru başardı. 

Sivasspor, ilk üç sırayı paylaşanları kendi evinde güzelce paylamıştı! Geçen hafta Konya’da alınan farklı yenilgiyi unutturmak için Fenerbahçe’yi de paylamayı düşünüyorlardı!

Samet Aybaba umutluydu:

"Böyle maçlar oyuncular için avantaj. Büyük bir takımla oynayacağız diye motive ettik. Daha önce bu seviyedeki takımları yendik, bunu kazanalım ve geçen haftayı unutturalım dedik.”

Samet Aybaba’nın, ilk onbire Robinho’yu almayışının kuşkusuz bir gerekçesi vardı:

"Rakip sert, iyi savunma yapıyorlar, iyi daraltıyorlar. Robinho'nun sorun yaşayacağını düşündüğüm için sonradan bir hamlemiz olsun diye düşündük.”

(Samet Aybaba’nın düşündüklerini Aykut Kocaman da Sivasspor için düşünüyor:

“Sivasspor son derece sert ve organize bir takım. Üstümüzdeki 3 takımı da yenmeyi başarmış bir takım.”)

*****

Sona Doğru…

Önce Beşiktaş kazandı, bir gün sonra Fenerbahçe…

Bir maça bakarak, “Bitti”, “Tamam” diyenlerin, üstelik “ünlü ” sayıldığı bir ülkede yaşıyoruz. Böyle bir ülkede maçı izleyen de izlemeyen de birer “değer” olarak karşımıza çıkıyor!

Kuşkusuz herkesin bir “fikri” var, ama herkes, bununla bir yer kapmak istiyor.

Yaşasın “sosyal medya”!.

Eskiden sadece kendi çevresiyle sınırlı kalanlar, bugün her yerde. Kendileri evde/ uzakta, “fikir”leri sizin evde!

Son söz:

Bu pazar, bir başka pazar olacak; bakalım, Galatasaray - Başakşehir maçının sonucu, coşkuyu, beklentiyi önümüzdeki haftaya nasıl taşıyacak?


 http://www.twitter.com/turgutcelik



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder