3 Nisan 2018 Salı

Fenerbahçe Otobüsüne Saldırı: ‘Katliam'dan ‘Yaralama’ya…

(Bu yazı 30.06.2015’te hem milliyet.com.tr'de hem Milliyet Blog’da yayımlandı.)

4 Nisan saldırısı...

Rizespor maçı sonrası, Trabzon’da, Fenerbahçe kafilesini taşıyan otobüse yönelik katliam girişimi, bundan “şans” eseri kurtulma...

Otobüs, uçuruma yuvarlansaydı, 41 canın sonu ne olurdu, bunu düşünmek bile, insanı ürpertir, insan olanının için sızlatır.

Öyle de...

Dünkü Cumhuriyet gazetesinin ilk sayfasında “manşet”ten verilen “ ‘Katliam’ değil, yaralama girişimi” başlıklı haber, üst başlığıyla (Savcı, takım otobüsüne yapılan saldırıyı yumuşattı) insanın içini bir başka sızlatıyor. Çünkü haberde, savcılığın “daha önce ‘birden fazla kişiyi kasten öldürmek’ten yürüttüğü soruşturmayı, ‘birden fazla kişiyi kasten yaralama’ya dönüştürdüğü” belirtiliyor.

“Teşebbüs eden” kim, kimler?

İnsanın içini sızlatmayı sürdüren, “devlet baba”ya karşı güven duygusunu zayıflatan, yanıtı “faali meçhul” sorular...

Çünkü 86 gündür fail yok!

*****

Habere göre savcı, “takım otobüsüne yapılan saldırıyı yumuşatmış”, giriş, “katliam” değil, “yaralama” olmuş!

Yani?

Savcı, “katliam” girişimini “birden fazla kişiyi kasten yaralama” suçuna çevirmiş.

Bu ne demek?

Fail/ler bulunsa, yakalansa bile, suç, hafifletilmiş oluyor.

Spor ve ceza hukukçusu Ali Rıza Dizdar, Cumhuriyet Savcısı’nın “yasaları yanlış yorumladığı”, “araca ateş edilmesinin asla bir yaralama teşebbüsü olmadığı” görüşünde.

Niye mi?

“Çünkü doğrudan doğruya, şoför mahalline ateş edilmiştir. Bunun yasamızda 2 sonucu vardır: İlki, adam öldürmeye teşebbüs veya yaralama kastı ile yapılmışsa kastın ağırlaştırılması suçu ve veya olası kasıtla teşebbüs suçu meydana gelir. Kısa bir örnekle Tunus’taki kurşunlar topluluğa doğru, rastgele atıldı. Burada da insanların olduğu topluluk içindeki araca birden fazla kurşun sıkılıyor. TCK’nın 82. maddesinin birinci fıkrası ikiye ayrılır; biri tasarlayarak, diğeri canavarca hisle eziyet çektirerek işlenen suç ve bu iki durumda da cezalar ağırlaştırılıyor. İşin ucu ağırlaştırılmış müebbete kadar gidiyor. Ölüm yoksa teşebbüsten indirim söz konusu olabilir. İşte bu yüzden saldırıya yaralama suçu denemez.” (Cumhuriyet, 30 Haziran 2015)

*****

Baştan belliydi.

(Düşünmeden söylenen sözler vardır; ya da öyle sanılan, aslında dudaklardan bilinçli olarak dökülen, özenle seçilmiş sözcükler... Kimileri ilk anda anlar. Kimileri de, sorgulamayan, sorulardan kaçan, “söylenenden söylenmeyeni anlama”ya çalışmayanlar,  “jetonun düşmesi” misali, sonradan anlar...)

Saldırı sonrası, özellikle valinin “kurşun değil taş” demesi, bunda diretmesi; olayı önemsemez tavırlar, adına spor yazarı/ yorumcusu denen “boş ağızlar”ın  çarpıtmaları, futbola yön verdiklerini sananların tutumları…

Fenerbahçeli futbolcuların psikolojik çöküntüye uğramasının sahada “puan kaybı”na yol açması beklentisi, bu yoldaki çabalar...

Fenerbahçe, saldırıyı “Türk futboluna yapılmış”a bağlayanlarca, bugün gelinen noktadan önce, daha başlarda “yalnız” bırakılmıştı.

Kimi “boş ağız”lar, kimsenin ölmemesine üzülmüşlerdi.

Yayın yasağı, "bilinmez"leri çoğaltıyordu.

*****

Hep öyle olmaz mı?

Failler en kısa sürede yakalanacaktır, denir.

En kısa süreden önce de yakalanan olur; söz verenin sözünde durduğu kanıtlanır! Oysa her şey göstermelik, “toplumun gazını almak”tır.

Böyle bir ülkede yaşayana ne mutlu!.

Anlık mutluluğun öbür adı, “Unut” demektir. Bunu bana/ sana/ ona, kısacası bize dayatanlara inat, Turgut Uyar’ın deyişiyle seslenmek gerekir mi?

Son söz:

Hiç unutmam, hiç unutmam, hiç unutmam, hiç unutmayın
insan nasıl direnir başka

hiç unutma 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder