17 Nisan 2018 Salı

“Milli Temsilci” Kaptan Emre


(Bu yazı, 07.12.2007’de Gazeteport’ta  yayımlandı.

Galatasaray-Başakşehir maçı geride kaldı. Emre Belözoğlu, yaptığı açıklamaya göre, kendisine faul yapanın kart görmemesi , ama kendisi faul yapınca kart görmesi üzerine, basına yönelik yaptığı "Bunu da yazın!” işareti akıllarda kaldı. 
Emre bu, her hareketi tepki alır; magazin dünyasının bir parçası olsaydı, üstüne gidilir miydi, bilmiyoruz!
Emre’nin bir de, Türkiye-Macaristan maçında, yine basın tribününe yönelik bir “kol hareketi” vardı.
Emre, o “kol hareketi”yle ilgili olarak, “… yaptığım hareket hiçbir şekilde Türk basınına ve basın tribününe yönelik bir hareket değildir. Bu hareket genel olarak o tribündeki bir kişiye yapılan hareketti ve o kişi kendini biliyor.” demişti.

Emre, “bir kişi” dediğine, soyadındaki “kol”dan giderek “kol"lu yanıt vermişti.)

Türkiye-Macaristan milli maçı.

İşler iyi gitmiyor; herkes sıkıntılı, sinirli; barut fıçısı gibi.

Kalecimiz oyundan atılacağına, Macaristan penaltı kazanacağına, bir oyuncusunu yitiriyor.

Ve...

Beklenmedik bir anda, beklenen goller geliyor.

Gel de sevinme!

Elbette, en çok, sahadaki oyuncular sevinecek.

Kaptan Emre, kaptanlığını gösteriyor; milli temsilciliğe soyunuyor.
Örnek (!) bir hareketle, futbolun görselliğine görsellik katıyor!

Kıyamet bundan sonra koptu.
Gazeteler, Emre’nin üstüne çullandılar; kınadılar Emre’yi...
Kınamakla kalmadılar, o “hareket”in fotoğrafını, ilk sayfalardan “poster” niyetine kullandılar.
Akıllarına gelmedi.
Gelseydi...
Bilmem kaç kupon karşılığında “bize yabancı olmayan o hareket”i simgeleyen “heykelcik”ler veririlerdi.
“Dört Büyükler”in renklerine uygun “heykelcik”ler…

*****

Şimdi soralım:

Emre, “bize yabancı olmayan o hareket”i çekmeyip de ne çeksin?

Telgraf mı çeksin?
(Memlekette telgraf mı kaldı?. Değiştik, geliştik. Sen de değiştir şu kafanı!)

Sevda mı çeksin?
(Bu, gönül işi. Çekerse sevda, atlar uçağa, gider dünyanın öbür ucuna.)

Nutuk mu çeksin?
(O görev, Fatih Terim’in... Terim, puan maçı olmadığı zaman ne güzel konuşuyor, nutuk atıyor! Tavırlarındaki “babacan”lık, sözlerindeki “bilge”lik ne hoş! Gerçekten “ders” veriyor.)

Sorguya mı çeksin?
(Kim, kimi sorguya çekecek? Üstelik, sorguya çekme, Fatih Terim’in işi.)

Silah mı çeksin?
(Maç sonrası yapılan sevinç gösterilerinde “Silah çekmeyin!” denmiyor mu?
Üstelik, Fatih Terim, futbolcusunun eline silah vermez.)

Dert mi çeksin?
(Amma adamsınız! İnsan, düşmanı için bile istemez, düşünmez bunu! Ayakların dert görmezin, deyin!)

Kopya mı çeksin?
(Orada top oynanır; orası sınıf değil!
Siz, herhalde kendi dışınızda kalanları, memur alma sınavı için toplananlar sandınız!)

*****

Kala kala ne kaldı “çekmek”le ilgili?
Milli maçın havasına uygun hareket:
Türk usulü hareket çekmek...

*****
Futbol bir şovdur, görsel bir oyundur, diyen siz değil misiniz?
İşte size görsellik!
İşte size şov!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder