24 Ocak 2018 Çarşamba

Trabzonspor - Fenerbahçe Maçı Kaç Olasılıklıdır?

“Maç nasıl biter?” sorusunun klasik yanıtı:
Futbol maçı üç olasılıklıdır.

Oysa her maç, yenilgi, galibiyet ya da beraberlikle bitmez. Bunlar bir “sonuç”u belirliyor olsa da, maç, başka türlü de bitebilir. Böyle bitmelerde en çarpıcı olanı da, takımlardan birinin lehine “3-0 galibiyet”le bitenidir.

Yani?

Maç, bir takımın/ seyircisinin yol açtığı olaylar nedeniyle yarıda kalabilir; kararı TFF verebilir. O bakımdan Fenerbahçe, Trabzon’da oynuyorsa, maçın üç olasılıktan biriyle bitmesi nasıl doğalsa, yarıda kalması da o kadar doğaldır.

Şaşırmak mı?

Hiç de şaşılacak bir durum olmaz. Ama istenen/ beklenen, evsahibi taraftarın gürültüsüz patırtısız bir maç izlemesi, takımını sonuna kadar, yenilse de coşkuyla desteklemesidir.

Rıza Çalımbay, kaygılanmakta haklı:
“Tarihi bir maça çıkıyoruz. Taraftarımızın sakin bir şekilde bir saniye kopmadan desteğine ihtiyacımız var. Ne olursa olsun hiçbir gerilime izin vermeden soğukkanlı bir şekilde maçı oynamamız gerekiyor.”

*****

İkinci yarıda maçların zorlu geçeceği belliydi. 

Ama asıl belli olan, hakemlerin “taraf oluşları”nı erkene çekmeleri oldu.

Ya ilk yarıdan beklentiler?

Aykut Kocaman, ilk 6 maçın önemini vurgularken, Rıza Çalımbay’da bu önem, 4 maçla sınırlıydı:

“İlk dört maçımız hayati derecede önemli. Bu karşılaşmalar yol haritamızı belli edecek. Yarıştan kopmak istemiyoruz.”

Fenerbahçe, “6'lı Ganyan”ın ilk ayağını tutturdu; Trabzonspor’da ise hesap, ilk maçta Konya’da şaştı.

Şimdi?

Fenerbahçe, “6'lı Ganyan”ın ikinci ayağını tutturma, Trabzonspor ise Fenerbahçe’yi yenme “şerefine nail olmak” çabasıyla oynayacak.

Trabzon’daki Fenerbahçe maçlarının öncesi, sonrası ve saha içi/ dışıyla unutmayanların, bu maçın nasıl geçeceğini iyi kötü tahmin etmesini sağlayabilir.

Maç, nasıl mı biter?

Cüneyt Çakır’ları geçen hafta gördük, o cephede değişen bir şey yok.  Dedik ya, “taraf oluşları”nı erkene çektiler. Alttan gelenler de ayakta kalmanın, birden parlamanın yolunu bulmuşlardır sanıyoruz. 

Öyleyse?

Fenerbahçe’ye sıra gelince, “Arkadaş, hakemi de yeneceksin!” zırvası yine dudaklardan dökülür.

*****

Fenerbahçe’nin maçları, Trabzon’a gelmeden, stada varmadan önce başlar! 

Kent, öyle bir havaya büründürülür, gerilir ki sormayın. Anlatmaya kalktığımız zaman bir öykü çıkar ortaya.

Geçmişten gelen, çoğu kez de “düşmanlık” düzeyine varan “öfke”, gelecek yıllara taşınır, gelenekselleşir.

Gerilimden yararlanmak, kimileri için “meslek” olmuştur!

Bütün hesaplar, Fenerbahçe’nin yenilmesi üzerine kurulur.

Fenerbahçe maçları için Trabzonspor taraftarına olumsuz bir bakış egemen. Çünkü maç seyircisi/ taraftarı bir başka oluyor. İşinde gücünde halim selim kişiler bile, tribün ortamında, senaryo gereği “rol kesen” film/ dizi kahramanı olarak karşınıza çıkıyorlar. Öyle bir kahraman olma, öyle bir rol kesme ki, en kral kahramanlar, bunların eline su dökemez!.

(Trabzon’la ilgili düşüncelerim, 1989’da yaşadıklarıma bağlı olarak farklı. Doğup büyüdüğüm yerleri, 29 yıl sonra eşime ve çocuklarıma göstermek için yollara düştüğümüzde, Trabzon’a da uğradık.

33 plakayı gören sürücülerin kavşaklarda yol vermesi… dükkânlarının önünü özene bezene temizleyen esnafın iş anlayışı… arabamda çıkan bir sorun için bulduğum bir serviste, işlerin yoğun olmasına karşın, yolculuk amacımı ve mesleğimi de söyleyince saygı görmem, “Hemen hocam” diyerek işimin halledilmesi… Bunları hiç unutamam, bunlardan her fırsatta övgüyle söz ederim.

Şimdi?

Düşünüyorum da, yabancıya yol veren sürücüler, işini özenle yapan esnaf, işimi hemen halleden o servis sahibi/ çalışanları acaba tribünde nasıl davranıyorlar?)

*****
Ya hakemler?
Onlar bir başka kahraman, sonuca etki eden, birinin elindeki “hakkı” alıp öbürüne aktaranlar… Farkında olmadan ya da bilinçli, bir an dalgınlığa gelerek, aklı başka yerlere giderek…
“Adil” olmadıktan, bir “hak” birinden öbürüne aktarıldıktan sonra ne fark eder?
“Hata” denen, sadece o “hata” yapana zarar verse, akıllanır bir daha yapmaz, dersiniz. Ama hakemin, eleştirdiğimiz yönleriyle ilgili olanlar, birine büyük kazanç sağlarken öbürüne büyük zarar veriyor. Ayrıca, onun gibi olmaya heveslenenlerin yolunu açıyor.
VAR’a niye karşı olunduğu, bu konuda ipe un serildiği, hakemlerin “sorun”un bir parçası olduğu, asıl “sorun”un başının başkaları olduğunu göstermez mi?
(Geçen haftaki “acayip” kararları gördükten sonra…
Hakemleri bir hapşırık tutar, görülmesi gereken görülmez, görülmeyen gerçek diye görülürse…
Maç, “raydan” çıkar mı çıkmaz, orası bilinmez!
Hakemlerin kazandığı maçı Fenerbahçe kazanamaz ya da “hakemlerin elinden artık bir şey gelmez”e vardığımız da Fenerbahçe kazanır.)
*****
Sona doğru…
Trabzonsporlu futbolseverler, gelecek sezona kadar Fenerbahçe’yi sahalarında göremeyecekler.
Demek ki, futbolda “tansiyon”, bu hafta düşecek!
“Tansiyon”u yüksek maçlarda Fenerbahçe daha iyi oluyor. 
Trabzonspor tribünleri maçı bırakır da “yoldan çıkar” mı?
Takımların eksik gedikleri varmış yokmuş, bunlar önemli değil!
Başka?
Son söz:
En iyisi, maç bittikten sonra olanları yazmak…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder