3 Ocak 2018 Çarşamba

Fenerbahçe’ye ve Aziz Yıldırım’a Hakkını Vermek İçin Daha Ne Bekleniyor?

(Bu yazı 21 Ekim 2016’da yayımlandı.)
Önce, bir soru:
15 Temmuz, “girişim”de kalmasaydı, nasıl bir ortamda yaşanacaktı?
Darbeler tarihini “Tarih Baba”dan biliriz. “Tarih Baba”, dünü masal tadında anlatır. Ama biz, konuyu sınırlandıralım, aynı soruyla futbola bakalım:
Bugün Fenerbahçe’nin başında, ortalıkta gözükmeyen biri başkan olurdu. 
Başkan Aziz Yıldırım mı? 

3 Temmuz’u anımsayalım: Bırakın mahkemeyi, poliste daha ifadesi alınmadan, adresi, koğuş numarasına kadar belliydi. O bakımdan, öteki “kumpas”larda içeride yatanlarla birlikte, hiç kuşku yok ki, Aziz Yıldırım da göze batan arkadaşlarıyla birlikte içeride olacaktı.
Senaryo mu yazıyoruz?
Hayır,“darbe”lerle neler olacağına şöyle üstünkörü değiniyoruz.
*****
Düne dönük soru/lar:
ÖYM’ler eliyle Fenerbahçe’ye “kumpas” kurulmadı mı?
09 Ekim 2015 Cuma günü, yargıcın, savıcının "beraat mütalaası”na katılmasıyla 3 Temmuz noktalandı. Böylece “yeniden yargılanma” ile gelen ”aklanma” Yargıtay’da “son söz”ü bekliyor. Bütün gerçekler su yüzüne çıktıktan sonra, “onama” konusunda umutlanmak, normal düşünen her kişinin hakkı olsa gerek.
(“Sözde şike noktalandı, oyun bitti...” başlıklı yazımızı şöyle bitirmiştik:
Oyun bitti.
Kulaklar hep, Aziz Yıldırım’ın şu ve benzeri sözleriyle çınlayacak:
“Ne şikesi, memleket elden gidiyor.”
“Bu, şike değil, siyasi bir davadır.”
“Biz, şike yapmadık...”
"UEFA çatırdayabilir, haberiniz olsun!"
Son söz:
Oyun bitti, 3 Temmuz, bugün "darbe"/ "kumpas" olarak tescillendi.)
Milli Eğitim Bakanlığı, KEL arazisini ya da bunun karşılığında yapılan okulların ve spor salonunun parasını niye vermez?
(Sözleşme gereğince 3 okul ve bir spor salonu yapıldı. Ancak, Maliye Bakanlığı’nın “ver”ine  karşın Milli Eğitim Bakanlığı’nın “olmaz”ı  var. Ama bir başka Bakanlık,  TT Arena’nın çatısının kapatılması konusunda sözleşmeye uymayan Galatasaray’ı kollar; Dursun Özbek’in açıklamasına göre açtığı davadan vazgeçer.
Başka kulüplere gösterilen hoşgörü/ bağışlayıcı tavra, “öz ve üvey evlat” ayrımı demeyip de ne diyeceğiz?)
Fenerbahçe’nin hakkının verilmemesinde, Fenerbahçe’ye kesilen cezalarda, o zamanlar için FETÖ’cü “el”in olabileceğini gel de düşünme!.
Düşünürken beklemek...
Beklemek, sabırla beklemek, iyi hoş da... Zamanın, akar su misali boşa gitmesi niye?
*****
Beş vakit sorulması gereken soru:
Fenerbahçe’ye ve Aziz Yıldırım’a hakkını vermek için daha ne bekleniyor?
Fenerbahçe, kişi olarak Aziz Yıldırım, “hakkının verilmesi”ni beklerken, başkaları da Aziz Yıldırım’dan başka bir şey bekliyor.
(3 Temmuz sürecinde, içeri girmeden ve içerideyken  Aziz Yıldırım’dan beklenen, yine bekleniyor. Daha doğrusu, bir tür pazarlık kokan telkinler, “ istifa et”  çağrısı yapılıyor. Bu çağrı ile, “dolduruşa gelmeye hazır” taraftarın umutsuzluğundan yararlanılıyor. Bunlara ek olarak, Aziz Yıldırım’ın gitmesini, futbol takımının başarısız sonuçlar alınmasıyla sağlanacağını düşünenlerin içinde Fenerbahçeli bilinenlenlerin olduğu da gözden kaçmıyor.)
Soruyorlar:
“Aziz Yıldırım’ın gitmesi çözüm mü?”
“İstifa et” diyenler için öyle olsa da, Fenerbahçe için çözümsüzlüktür. Aziz Yıldırım, görevi bırakmayı “Yargıtay’da dava sonuçlandıktan sonra....” koşuluna bağladığına göre, beklemek gerekmez mi?
Beklerken, akla gelen birçok sorudan biri:
“İstifa et” diyenlerden, Yargıtay’da bekleyen “dosya”  ve aklanma olursa sonrasında gelecek tazminat davaları için olumlu bir söz duydunuz mu?
Duyamazsınız; çünkü onların beklediği, Aziz Yıldırım’ın, dolayısıyla Fenerbahçe’nin aklanması ve sonrasında “kayıpların telafisi” için elde edecekleriyle ilgili değil.. Bekliyorlar ki, sahada ve yargıda şampiyonluğa koşanlar hüsrana uğrasın... Çünkü kimileri ya da gönüllerden geçenler, hüsrana uğramanın yaratacağı olumsuz ortamda ummadıkları yerlere gelebilir.
Ve Fenerbahçe “hiza”ya sokulabilir.
(Fenerbahçe’nin bir “iç çatışma”ya sokularak, “hedef”e ulaşılmak istendiği anlaşılıyor. Oysa “dava”nın Yargıtay’da ve sonrasında olası gelişmelerle bir sonuca bağlanmadan gelen ve  yıpratmaya yönelik eylem ve söylemlere karşı, elbirliğiyle karşı koymak gerekir. Biraz tarihsel bilinci olanlar, “dış güçler” saf dışı bırakıldıktan sonra, “iç mücadele”ye girişileceğini bilir. Kendi “camiası”na zarar verecek her türlü girişimin adı, başkadır.)
Soruyla başladık, soruyla bitirelim.
Son söz:
Fenerbahçe’ye ve Aziz Yıldırım’a hakkını vermek için daha ne bekleniyor?



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder