15 Ocak 2018 Pazartesi

Dokunmayın “Mavi Gözlü Dev”ime!.

(Bu yazı 19 Ocak 2009’da Milliyet Blog'da yayımlandı.)
Radyoya mahkum olduğumuz yıllar...

Ses, cızırtılı da gelse, kulağımı radyoya dayar, Bizim Radyo’yu, Sofya Radyosu’nu dinlerdim. Türkiye ile ilgili, bizim radyoların vermediği, gazetelerin yazamadığı haberleri bu radyolardan duyardım. Özellikle köylülerle, işçilerle ilgili kimi haberler bana abartılı da gelse, bu radyolar bana ilginç gelirdi. Hele, tatillerde, babam evde yoksa, evdeki tek radyoya el koyar, “haberler”i kaçırmazdım.
Nazım Hikmet adını ilk kez o radyolarda duydum; şiirlerini kendi sesinden dinledim.

Yine bir sabah, 3 Haziran 1963 sabahı, kulağım Sofya Radyosu’nda...

Nazım Hikmet ölmüş!

*****

05 Ocak 2009 Pazartesi...

Televizyon kanalları altyazı geçiyor.

Aa, o da ne?

Nazım Hikmet, yeniden Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olacakmış!

1951’in ayıbını ortadan kaldırmak için zaman zaman kimi girişimler yapılmıştı. Son girişimleri de AKP iktidarı sonuçsuz bırakmıştı. 2006’da İçişleri Bakanı olan Abdülkadir Aksu, “şahsın kendisinin başvurusunun gerektiği” gerekçesiyle, Nazım Hikmet’in yurttaşlığının geri verilmesine karşı çıkmıştı.

Şimdi, ne oldu da yurttaşlık geri veriliyor?

Hani, “şahsın bizzat başvurusu” gerekiyordu?

Demek ki istenince oluyormuş!

Bunun kanıtı da Resmi Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu’nun 10 Ocak 2009 tarih ve 2009/14540 sayılı kararı:

“Nazım Hikmet Ran’ın Türk vatandaşlığından çıkarılmasına ilişkin 25/7/1951 tarihli ve 3/13401 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının yürürlükten kaldırılması; İçişleri Bakanlığının 5/1/2009 tarihli ve 70020 sayılı yazısı üzerine, Bakanlar Kurulu’nca 5/1/2009 tarihinde kararlaştırılmıştır.”

*****

Nazım, memleket özlemiyle göçüp gitti bu dünyadan.

Gerici/ yoz siyaset içinde yer alanlar, Nazım’ı yıllarca “değersiz” göstermeye çalıştı. Oysa Nazım, dünyanın tanıdığı/ bildiği bir değerdi.

Dünya, Türk deyince, Türkiye deyince Nazım Hikmet’i tanır.

O bir “dünya vatandaşı” olarak dizeleriyle başka dillerde/ ülkelerde yaşıyor.

Nasıl mı?

“1976’da Rusya’ya gittim, (...) SSCB yurttaşlarıyla konuşurken Nâzım Hikmet, Mustafa Kemal, Aziz Nesin’li bir kimlik sahibiydim. Onların adlarıyla karşılandım her yerde, onların adları yüzünden saygı gördüm her köşede...

Yıllar boyu, nereye gitsem, Nâzım benden önce gitmiş oluyor ve beni karşılıyordu; sayesinde ben karşımdakini, karşımdaki de beni yabansamıyorduk.” (Ali Sirmen, Cumhuriyet, 11.01.2009)

“Geçen yaz, küçük bir Yunan adası olan Leros’ta lokantacılık yapan Takis’le konuşuyorduk. Söz açıldı, ona 'Nâzım’ın ‘En güzel deniz henüz gidilmemiş olandır!’ diye bir şiiri vardır.' dedim.

Ne yaptı biliyor musunuz?

Bana şiirin tamamını ezberden okudu. Hem de İngilizcesini.” (Zülfü Livaneli, Vatan, 10.01.2009)

Zeynep Oral, Türkolog arkadaşı Vera Feonova ile bir zamanlar Sovyetler Birliği’ne bağlı, Gorno Altaysk özerk bölgesinde dolaşırken, iki köylü kadın ve altı çocukla karşılaşır. Zeynep Oral’ın, Türk olduğuna inanmayan kadınlar, Vera’ya “Sor bakalım bu Türk’e, Nâzım Hikmet’i bilir miymiş? Gerçekten Türk ise, Türkiye’dense, bize Nâzım’dan bir şiir okusun.” derler.

Gerisini Zeynep Oral’dan dinleyelim:

“... 1988 yılının 9 Ekim Pazar günü, akşamın saat sekizinde, Sibirya’nın en güneyi, Moğolistan’ın en kuzeyinde, Altay Dağları’nın uçsuz bucaksız, kuş uçmaz kervan geçmez bir vadisinde, iki köylü kadına ve her yaştan altı çocuğa Türk olduğumu kanıtlamak için Nâzım’dan ezbere dizeler okurken buldum kendimi…

Yüzlerinde gülümseme, dinlediler… Sonunda, hepsi birden boynuma sarıldılar. “Tamam, Türkmüş” dediler.” (Cumhuriyet, 09.01.2009)

*****

Nazım’ın mezarını Türkiye’ye getirmeyi düşünmek, Nazım’ı yeniden öldürmektir!

Nazım, Moskova’da huzurlu!

Nazım; Çehov, Gogol, Çaykovski gibi ünlülerle, bir müze haline gelen Novo-Deviçeye Mezarlığı'nda, ama bizim gönlümüzde.

Türkiye’den götürülen bir çınar, mezarının başında...

Nazım’ın mezarını Türkiye’ye getirmek!..

Yani Nazım Hikmet’i her gün öldürmek!

Yobaz, ağzından salyalar akarak, Nazım’a, mezarına her türlü hakareti/eylemi yapacak!

Kıracak mezar taşını!..

Yazı yazacak mezar taşına!..

Bütün iğrençliğini akıtacak!..

Dokunmayın Nazım’ıma, “Mavi Gözlü Dev”ime!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder