31 Ekim 2017 Salı

İki Puanın Sorumlusunu Ararken Adresi Şaşırmak!

Bir olaya/ duruma hangi niyetle bakarsan ona uygun görürsün.

Yani?

İsteyen, istediği açıdan bakabilir. Bunda bir “gariplik” yok; burada önemli olan, farkına varabilmektir. Çünkü ortamın duygusallığından yararlanmayı çok iyi bilen iç ve dış muhalifler, “olan”ı fırsata çevirmeyi çok iyi bilirler. O bakımdan “olan”a farklı bakışları ele alırken ayrıntıları gözden kaçırmamak gerekir. Yoksa her şey birbirine karışır; karşıt kavramlar yer değiştirebilir.

Benim/ sizin için önemli olan/ öne çıkan, farkı bakıştan kaynaklanır. 

Sözgelimi 62. dakikada kendi sahasında 3-1 önde olan bir takım düşünün. Maç, 3-3 bitiyorsa, bunda hakemin rolü konuşulur mu, diyenler olabilir.

Konuşulmaz ama, maçın o skorla bitmesiyle ilgili göz ardı edilemeyecek durumlar vardır:

Uzatmanın uzatmasında kazanılan serbest atışın kuralı belli. Top kaleye gönderildiğinde topa ilk dokunuşta gol olursa amenna!

Santraya gerek yok, son düdükle maç biter.

Ama topa bırakın ikinci dokunuşu, üçüncü dokunuşta gol oluyorsa, işte bunda hakemin rolü konuşulur.

Fenerbahçe-Kayserispor maçında son olan budur. Bu, Halil Umut Meler’in yine bir Fenerbahçe maçında rakibe kıyağıdır.

Ya öncekiler?

68. dakikada bir faul atışında ortalanan topu Neto’nun kaleye göndermesiyle skor, 3-2 oluyor. Sonrasında, 70. dakikada gelişen Fenerbahçe atağında, Kana Bıyık, kale ağzında arkadan Janssen’in arka alt baldırına basıyor. Düdük, penaltı ve kırmız kart için değil, korner için çalıyor. Penaltıdan 4-2 olma olasılığı ise çöpe gidiyor.

Kucher, 60. dakikada Janssen’i durdurdu ve sarıyı gördü. Ama 75’te daha hak ettiğini görmedi; çünkü ardından kırmızı gelecekti.

Son gol öncesi, uzatmanın uzatmasında ikili mücadelede Hasan Ali Kaldırım arkadan çekip bıraktı diye faul, oysa önce Deniz, önden çekiyor.

Deniz, maçın kahramanlarından biriydi. Kayserispor’un ilk yediği ve attığı son iki golde de onun payı vardı.

Ya Halil Umut Meler?

Cüneyt Çakır’ın “taht”ına oturacak önemli bir adaydır.

*****

Halil Umut Meler’in, Kayserisporlu futbolcuların faullerine hoşgörülü yaklaşımı gözden kaçmadı.

Biz, gelelim, 3-1’den 3-3 gelen maça:

Fenerbahçe’nin gelenekselleşen huyu bu maçta da depreşti. “Gol yemeden atmam” kuralı (!), ilk gölü yedikten sonra kendine gelmeyi sağladı.

Fenerbahçe’nin iki şanssız kahramanından Neustadter, gevşek/ vurdumduymaz bir hareketle topu Umut Bulut’a hediye etti. 

Umut Bulut, ayağa gelen fırsatı gole çevirdi.

Sonra o Neustadter, Fenerbahçe’yi 2-1 öne geçiren golü atınca, kendisini affettirdi.

Ya sonra?

Bu kez Neto, bir serbest atışta toptan kaçamadı, auta gidecek top, göğsünden kaleye girdi.

*****

Maç içindeki değişikliklerin iki amaca yönelik olduğunu bilmeyen yok:

Skoru değiştirmek, skoru korumak.

O andaki skora bakınca, Fenerbahçe’dekiler “koruma”ya, Kayserispor’dakiler “değiştirme”ye yönelikti.

Koskoca Fenerbahçe, değişikliklerden sonra, farkı açma fırsatları yakaladı, ama skoru koruyamadı.

Bu ne demek?

Değişiklikler yerinde değil; çünkü sonuca bakınca, takım geriye gitmiş oldu.

Ozan Tufan çıktı, Mehmet Topal girdi.

Fenerbahçe’nin gollerinde payı olan Valbuena çıktı, Alper Potuk girdi.

Uzatmalar bitmek üzereyken o değişiklik niye?

Nabil Dirar çıktı, İsmail Köybaşı girdi.

Halil Umut Meler de 90+4’te bitecek maçı, bu son değişiklik yüzünden mi uzattı dersiniz?

Yoksa, rakibe bir fırsat tanımak için mi?

Farklı, çok yönlü bir soru:

Şimdi bu giden 2 puanın asıl sorumlusu, son faulü yapan Hasan Ali Kaldırım mı, bir işe yaramayan değişiklikler yapan Aykut Kocaman mı, son vuruşta gol olmayınca maçı bitirmeyen Halil Umut Meler mi, yoksa yönetim mi?

“Adrese teslim” için adresi şaşırmamak gerekir!.

*****

Kayserispor Teknik Direktörü Marius Sumudica diyor ki: 

"Valbuena çıkmasaydı kaybederdik.”

Niye?

“Valbuena topu kontrol etmeyi ve nereye gideceğini, topu daha fazla tutup faul kazanmayı biliyor.”

Aykut Kocaman’dan gelen yanıt/ açıklama:

“Valbuena çok başarılı bir oyun ortaya koydu. Aslında biraz geç kalınmış hamleydi. Rakibimiz hep o taraftan geliyordu ve 3-1'ken yapılması gereken bir hamleydi.”

Hak yemeyelim, Kayserispor, hakemin onlara hoşgörüsü bir yana, “Büyükler”e taş çıkartırcasına oynadı. Kayserispor Teknik Direktörü Marius Sumudica yerinde duramadı, hem Fenerbahçeli futbolcularla hem kenardaki hakemle ilgilendi!.

Aykut Kocaman ise, kendi sahasında bile, kimi taraftarların sloganlaştırdığı, “Burası sinema değil”e uygun tavırlarıyla hep “efendi” kaldı.

Ne mi demek istiyoruz?

Futbolcuları ateşleyecek hiçbir tavrı olmuyor!

Son söz:

Valbuena, sakatlanmadığı sürece sahada kalmalı; Aykut Kocaman, “yapay” tartışmalardan kurtulmak için, taraftardan gelen tepkiye kulak vermeli.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder