27 Ekim 2017 Cuma

TFF, Kendince Bir “Özerklik” Kurmuş Gibi…


(Bu yazı, 12 Şubat 2017’de milliyet.com.tr'de yayımlandı; bir gün sonra trafiğe takıldı!. Önce başlığı “Fenerbahçe, Bursa’da Buharlaşan 2 Puanı Çok Arar mı?” diye değiştirdik; sonra içerikte “kırpma”larla yazıyı düzenledik ve yayımladık. Bu, yazının ilk biçimidir.)

“TFF’den Açıklama” ile başlayalım:

“Bursaspor-Fenerbahçe karşılaşmasının ardından, müsabakanın başlama saati ile ilgili bazı medya kuruluşlarında ve sosyal medyada birtakım iddialar ortaya atılmıştır.”

“Birtakım iddialar” ne ola ki?

198 sözcükten oluşan açıklamada, doğrusu “açıklamama”da, “birtakım iddialar”ın yanıtı yok.

Ya ne var?

“Laf kalabalığı” arasında şunlar ipucu sayılır ancak:

“… karşılaşmanın hakemi kendi saatine göre; maç sonu hakem raporunda başlama saatini düzenlemekte ve rapordaki maç başlama saati ile diğer bilgiler de internet sitemize buna göre yansımaktadır.”

“Bursaspor-Fenerbahçe karşılaşması da maçın hakeminin saatine göre 3 dakika geç başlamış ve maç sonu hakem raporunda da maçın başlama saati buna istinaden 19.03 olarak revize edilmiştir.”

“Başlama saatinin 19.03 olarak revize edilmesi” ne demek?

Daha önceden resmi siteden duyurulan 19.00 olan maç saatinin 19.03 olarak değiştirilmesi.(http://www.tff.org/default.aspx?pageID=198)

Bu, “ipin ucunun kaçırıldığı”nı gösterdiği gibi, “rapor”ların, “karar”ların önceden nasıl, sonradan nasıl olduğuna/ olacağına kanıttır.

(Birtakım iddialar” diye geçiştirilen durumu biz açıklayalım:

Maçın 3 değil, aslında 5 dakika geç başlamasının nedeni, tam başlama düdüğünün çalacağı anda, Volkan Demirel’in bulunduğu kale arkasından Volkan’a “yabancı madde” yağmaya başlıyor. Halil Umut Meler de, “eylem”in sona ermesini bekliyor. Büyük bir olasılıkla hakemi, gözlemcisi, temsilcisi bu durumu “rapor”una yazmaz; yazsa da, maç öncesi “görsel şölen”, “arzulanan tablo” diye yazar.)

*****

İlk düdüğün geç çalması, nedeni “TFF’den Açıklama”da gizlense de, maçın “sertlik” ve “yıldırma”ya dayalı geçeceğini gösterdi.

Hakem Halil Umut Meler, “yıldırmaya” yönelik hareketlere, gecikmeli de olsa tepki göstermeye başladı. Belliydi ki, Bursasporlu futbolcular, sahaya “belli bir amaç”la sürülmüştü. Ne de olsa başlarında bir “Topçu” vardı.

Hakemden başladık, hakemle sürdürelim:

Hakem Halil Umut Meler, “Abi”lerinin yolundan gidiyor. “Abi”lerinin boşluğunu o dolduracağa benziyor.  Bursaspor’a  ikinci sarıdan bir kırmızı kart göstermek zorunda kalınca, devre arasında ne oldu bilinmez, kırmızı kartlık durumları görmezden geldi; Bursaspor daha fazla eksilmedi. 88. dakikada uydurulan penaltı, maçın tuzu biberi oldu. Fenerbahçeli kimi “aldırmaz” futbolcular, o dakikaya kadar ikinci golü bulamadıkları için, maç 1-1 bitti.

Biten sadece maç olsa, “tepe”ye ulaşma umutları tam yeşermeye yüz tutmuşken sararmaya başladı.

*****

Fenerbahçe’nin, ikinci golü bulamayınca, hakemin uydurduğu penaltıyla puan yitirmesi, sonuçta gelip “fırsat tepen” futbolculara dayanacaktır.

Ayağına geleni “tepmek”, bu kadar “boş vermek”, daha fazlasını alma olanağı varken olanla “idare etmek” niye?

İş, niye sağlama alınmaz?

Advocaat, hakemin uydurduğu penaltıya isyan ederken, futbolcularını eleştirmekten geri durmadı. Avdocaat haklıydı, çünkü Fenerbahçe, ilkyarının sonlarına doğru bir eksilen Bursaspor’a ikinci yarıda goller atıp rahatlamak yerine, oyalama taktiğiyle süreyi tüketme yolunu seçmişti.

Top hep geride, kendi aralarında “al ver” biçiminde gitti geldi. Tek gol yeter, süreyi böyle tüketiriz sanıldı. Bir eksik olduğu için iyice yorulması gerekecek Bursasporlu futbolcular, Fenerbahçe’nin bu taktiği yüzünden dinlenme fırsatı buldular.

Advocaat, futbolcuların o, gezintiye amaçsız çıkmışlar gibi boş boş dolaşmasına seyirci kaldığı için aynı zamanda haksız. Futbolcun, senin istediklerini yapmıyorsa, onları hizaya sokmak senin görevin değil mi?

Maç içinde yapılan değişliklikler, maçın kaderini değiştirmeye yöneliktir. Ama Advocaat’ın değişiklikleri, daha önce de oluyordu bu, gördük ki Fenerbahçe’ye zarar veriyor.

Değişiklikler, skoru attırmaya/ korumaya yönelikse, oyuna girenin buna uygun oynaması/ oynatılması gerekir. Ama bu, Fenerbahçe’de tersine işledi. Değişikliklerden sonra, Bursaspor canlandı sanki.

Fenerbahçe, Bursasporlu futbolcuların iki katı fazla oldukları yerde öyle fırsatlar yakaladılar ki… Ama ayağa gelen fırsatı teptiler.

*****

Sona doğru…

Hakemin umut vereni de, “miyadını doldurmuş” olanı da aynı…

Futbol, topla oynanan bir başka “oyun”a dönüştürüldü.

Bunda başta, hakemi, gözlemcisi, temsilcisi ve bunları atayan, ceza dağıtan/ bağışlayan kurulların payı olduğunu gel de söyleme…

Keyfilik, kafasına göre iş yapmalar; sahada, tribünlerde olanları yanlı/ kasıtlı görmeler/ rapor etmeler, sürüp gidiyor.

TFF, kurullarıyla birlikte, kendince bir “özerklik” kurmuş gibi…

Yarın, bakalım, neler yaşanacak?

(Maç, maç olmaktan çıkartılır, her şeye bir kılıf bulunur, sahaya giren ve Volkan Şen’in gırtlağına sarılan seyirci, “TFF, Hukuk ve İdari Yapılanmadan Sorumlu Asbaşkan” olduğu söylenen biri tarafından “evine sağ salim bırakılır”sa, maçı futbol açısından yorumlamanın anlamı olur mu sizce?)

Son söz:

Bugün susanlar, “haksız kazanç” sağlayanlar, yarın haksızlığa uğradıklarını söylediklerinde, Lig de, “alan memnun veren memnun” misali bitmiş olacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder