20 Ekim 2017 Cuma

Cüneyt Çakır mı Önyargılı, Yoksa Ona Bakanlar mı?

Cüneyt Çakır bu, babasının oğlu…

Yani?

Hakem… Babasının yolundan giden… Ama babasından daha ileri. Nazım Hikmet’in, “Ben sadece ölen babamdan ileri/ doğacak çocuğumdan geriyim” demesini örneklendiriyor. Öyle ki, sık sık Avrupa’da “kritik” denen maçlarda görevli… 2018 Dünya Şampiyonası için onu Rusya’da görmek olasılığı çok güçlü.



Dışarıda tutulan, maç vermekle onurlandırılan Cüneyt Çakır, içeride niye çok farklı?

İşte bu sorunun yanıtını arayanlar, karşılarında “olumsuz”, maçına göre de “önyargılı” bir Cüneyt Çakır buluyorlar. Ona, maçlarına atandı diye tepki gösterenlerden kimileri, aslında atanmasından hoşnut olmalarına, sonuçta kendi lehlerine düdük çalınması/ bayrak kaldırılmasına karşın, öyle tepkili görünmeyi “kurnazlık” sayıyorlar.

Cüneyt Çakır, çoktandır Fenerbahçe maçlarını yönetmiyordu. En son, geçen sezon Antalya’da Sow’un attığı golü geçersiz sayarak, görevini yapmıştı. Görevini yapmıştı diyoruz, çünkü MHK Başkanı Yusuf Namoğlu, o konuda özellikle yorum yaparak, golün geçersiz sayılmasını savunmuştu.

Yani?

Maça atadıkları Cüneyt Çakır’ın kusurunu kurallara uygun göstermekle, atamadaki doğruluğu gösterdiklerini sanıyorlardı.

Bir yandan beklenen alınırken, öte yandan yücelttiklerini sandıkları Cüneyt Çakır, içten içe erimiyor mu?

Hakemler, başta MHK ve olumsuzluklara göz yumanlardan kurtulmadıkça, “topun ağzı”nda olacaklardır. Yıldırım Demirören’in, hakemler yüzünden “her hafta darağaçlarına asıldıklarını, her hakem hatasından TFF’nin suçlandığını” söylemesi ve bu durumun baş sorumlusu MHK’ye dokunmaması, “asılmak”tan, “suçlanmak”tan hoşnut olduklarını gösterir. Yoksa, bunlara yol açanlara bir “ayar” verir/di.

Vermediğine göre, yakınma, dostlar alışverişte görsün misalidir.

*****

Cüneyt Çakır’ın, Galatasaray-Fenerbahçe maçına atanmadan öncesi ilginç değil mi?

Sabah, İDDAA oranları değişiyor: 

Galatasaray’ın galibiyet oranı 1.85 iken 1.70 oluyor.
Beraberlik oranı 2.90’dan 3.20’ye yükseliyor.
Fenerbahçe’nin galibiyet oranı değişiyor; 3.10’dan 3.40’a çıkıyor.

Ve öğleden sonra  maçın hakeminin Cüneyt Çakır olduğu açıklanıyor.

Düşünen düşünüyor, sevinen seviniyor, hoşnut olmayan tepki gösteriyor.

Sevinenlerin dışındakilerin gözlerinin önünden, geçmiş, bir film şeridi gibi akıp gidiyor. Karşılarında hep “olumsuz” Cüneyt Çakır… Avrupa’da maç yönetiyor, bir de “Dünyanın En İyi Hakemi” bahşedildi diye, yanlışları, bilinçli olumsuz tavırları görmezden geliniyor. 

Cüneyt Çakır, düne bakıldığında, çaldığı/ çalmadığı, gösterdiği/ göstermediği kartlarla anılır.  “Çifte standart” onun kuralıdır sanki!

Önyargılı mı davranıyoruz?

Hakemlerden beklenen, kuşkusuz, adil yönetimdir; benzer durumlarda farklı davranmamadır. İşte bunları göremediğimiz, bu göremediklerimiz de gerçek olduğu içinde buna, isteyen önyargı der, istemeyen demez.

Cüneyt Çakır bu, dışarıda başka, içeride bambaşka…

Son söz:

Cüneyt Çakır, keşke hep dışarıda kalsa, “kültür elçisi” misali, bizi temsil etse, ülkemizin dışarıdaki yüz akı olsa!.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder