17 Ağustos 2022 Çarşamba

Avrupa Ligi Umudu Dal Budak Salsın Bari!

Fenerbahçe, UEFA Avrupa Ligi play-off turu ilk maçı için Viyana’ya uçtu.

Rakip, Avusturya’nın Austria Wien takımı.


Ağustos ayındaki “zorlu” bir maç daha…


Ümraniyespor maçı sonrası gidilseydi, başka havada olunacaktı; ama şimdi 6-0’lık Kasımpaşa maçının verdiği moralle, umutla gidiliyor.


Bir maçta umutsuzluğa kapılan, bir başkasında skora/ oyuna bakan umutla dolan taraftar da bu gidişten umutlu.

Taraftardan taraftara fark var kuşkusuz, ama taraftarın geneli sevinçte ve hüzünde, övgüde ve eleştiride “kantarın topuzu”nu kaçırır. Bunun toplum içindeki konumuyla, varsıllık ya da yoksulluğuyla, eğitim düzeyiyle hiçbir ilgisi yoktur. 


“Dolu” taraftar da, “boş” taraftar” da bir yerde birleşir; “tek tip” olur!


Bırakın özel söyleşilere, kulak misafiri olunan durumlara, ayrıca sosyal medya denen alandaki paylaşımlara, yorumlara, tepkilere, takım taraftarlığının kişileri nasıl biri yaptığına tanık olursunuz.


Şaşırmayın, şaşırana şaşırın sadece!


*****


Her gidişte genellikle bir umut vardır; umutsuz gidişler pek seyrektir. 


Umut gerçekleştiğinde bununla yaşama, işine bağlananın keyfine diyecek yoktur! Umutsuz gidişin dönüşü pek yıpratıcı olmadığı gibi, umuda dönüşmesi, bundan yararlananı bir başkası yapar.


Bakışı, yürüyüşü, oturuşu kalkışı, sesi … değişir!


Kestirmeden söylenirse, “şanslı adam”dır o.


*****

Fenerbahçe’ye ne yapar, ne yapmalı?


“Ne yapar”ın yanıtı, bu maça kadar görülen olumlu ve olumsuz yanlarda yatar. Kasımpaşa karşısında olumlu yanlar belirleyici olduğuna göre, sırala sorunun yanıtını.


Sanıyorum, soruyu yanıtlayanların bir kısmı, bir bakıma kendini öne çıkarma “huy”u olarak, Jesus’un eline reçete, yani maç taktiği, dahası oyuncu kadrosu verirler!


Sizi bilmem ya, ben, en iyisi, Jesus’un nasıl onbir çıkaracağından çok, sahaya çıkanların nasıl oynadıklarına, verilen görevi yapıp yapmadıklarına bakmak gerekir, derim. 


Bilinir ki görev alan, her zaman verimli olmayabilir; futbolcunun saha içinde yadırgadığı yeri, verilen görev de bunda belirleyici olur. Kuşkusuz, rakibin aldığı önlemlerle oynatmama, oyundan düşürme taktiği/ tavrı da etkili olacaktır verimli olup olmamada.


Kazanan kadro bozulmaz gibi yaygın bir kanı var!


Oysa her maçın havası başkadır, aynı takımla oynanacak ikinci maçın havası da öyle… Adamına, maçına, ortamına, hava koşullarına, işine yaracak skora … göredir maçlara bakış.


*****


Sona Doğru …


Şimdi Jesus, “kazanan kadro bozulmaz”a uyar mı uymaz mı, bilemeyiz!


Bildiğimiz, Fenerbahçeliler, futbolcusu teknik adamı, başkanı maşkanı, çaycısı maycısı mutlu!


Ekran başında pür dikkat kesilecek, tribünden sahaya bakacak gözler, görmek istediğini gördüğünde maç güzel olur. Tersi olduğunda, duygular birden olumludan olumsuza dönüşür;  bunun adı öfkedir. Öfkenin sözcüklere, davranışlara nasıl yansıyacağını kestirmek zordur.


Dedik ya, taraftar bu, yaptıklarının,  toplumdaki konumuyla, varsıllık ya da yoksullukluğuyla, eğitim düzeyiyle hiçbir ilgisi yoktur. 


Jesus, şunu oynatmalı, şunu kesmeli gibi, kendini teknik direktörün yerine koymalar doğu mudur?


Herkes işini yapmalı!


Bu demek değildir ki sahaya, saha dışındaki söz ve eylemlere bakarak duruma/ olaya eleştirel açıdan bakmaya gerek yok.


Var!


Akıllı adam, işinde daha ilerlemek isteyen, eleştirel bakışa açıktır.


Gariplikleri de unutmamak gerekir.


Teknik direktör ya da hakemken yaptıklarını unutanların “yorumcu” olduklarında ya da yazı yazdıklarında (bizde ne acı ki yazı yazana yazar deniyor) dediklerine, o an kendi konumunda olanlara nasıl eleştiri yönelttiklerine bakın bir!


“Mübarek, dün  yaptıklarını ne çabuk unuttun!” demek, ağır söz söylemekten daha ağırdır bizce…


Son Söz:


Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Lig’inde olma umudu daha ilk turda hüsranla bitti; umalım, Avrupa Ligi’nde gruplara kalma umudu, elemenin daha ilk maçında solmayacak biçimde yeşersin, dal budak salsın!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder