7 Aralık 2020 Pazartesi

Fenerbahçe, Ali Palabıyık’ı ve VAR’ı Yendi mi Şimdi?

GİRİZGÂH

Herkesin gözü Fenerbahçe’den koparacağı puanlarda.


Normal mi?


Evet!


Ama gözü Fenerbahçe’den koparacağı puanlarda olanlardan kimilerinin geçmişine bakıldığında “taşeron” oldukları hemen göze çarpar.


“Hangisi için?" dense de, Fenerbahçe taraftarı için, o “hangisi” değişmez!


Denizlispor, bir yöneticinin işgüzarlığıyla, hafta başında resmi hesabından paylaştığı, daha sonra kaldırdığı “Hatırla!” başlıklı video ile, 14 Mayıs 2006 tarihini anımsatarak, Fenerbahçe’ye gözdağı vermek hevesine kapıldı!

“Hatırla!", o zamanki yöneticilerin “taşeronluğu”nu hatırlatıyor, aynı zamanda kanıtlıyordu. Dileyen buna “suçluluk" yansıması da diyebilir!


*****


DÜNDE KALAN AMA UNUTULMAYAN


14 Mayıs 2006’da Lig’in son maçlarında biri de Denizli’de…


Denizlispor kümede kalma, Fenerbahçe şampiyonluk maçını  çıkıyordu.


Fenerbahçe’nin galibiyeti, ardından gelenin alacağı sonuca bakılmadan, şampiyonluk için yeterliydi; Denizlispor’un kümede kalması ise birkaç olasılık içeriyordu.


Maç, tribünlerden sahaya sürekli atılan konfeti, meşaleler yüzünden sık sık durdu. Fenerbahçeli futbolcuların atağa kalktıkları saha kenarları birden konfeti ve meşale yağmuruna tutuluyordu. Amaç baştan belli olmuştu. Fenerbahçeli futbolcuları yıldırmak, maçı öbür maçlardan sonra bitirtmek.


Meşalelerin tutuşturduğu konfetiler yanıyor, yangına itfaiye yetişiyordu.


Maç için uygun bir ortam olmamasına karşın hakem Selçuk Dereli hiç oralı olmuyor,  bir bakıma,  “devam, devam” dercesine kışkırtıyordu!


Bütün maçlar bitmiş, Denizlispor yenilse de küme kalıyor,  ama Fenerbahçe’nin şampiyon olması için mutlaka yenmesi gerekiyordu.


1-1’lik eşitlik sürüyor, Denizlispor, canla başla oyunuyordu!


Maç, Fenerbahçe için hüsranla bitti.


İstanbul’da maçı biten, Denizli’deki maçın sonucunu bekleyen Galatasaray, statta, taraftarları ülke genelinde kutlamalara başlıyor.


Ya Denizli’de?


Başta Denizlispor, taraftarlarıyla birlikte, kümede kalmanın değil, Galatasaray’ın şampiyonluğunu kutluyor.


*****


“HATIRLA!” DERKEN FARKINDA OLUNMAYAN


İşte “Hatırla” başlıklı video ile hatırlatılmak istenen, 14 Mayıs 2006’daki maçın sonucuydu.


Yani?


Biz suç ortağıyız, demekti bu!


Paylaşılan, sonra kaldırılan video konusunda Başkan Ali Çetin, ortamı yumuşattı!


"Pişman olacak bir şey yapmadık, bir yanlış anlaşılma var. Art niyet olmayan bir paylaşımdı. Benim bilgim dahilinde değildi, özür dilenecek bir durum da yok. Arkadaşlarımız kötü bir şey yapmadı. Her iki camiadan da tepki gelince kardeş kulübümüzle karşı karşıya gelmemek için kaldırdık.” 


Bu başkanlar, ne hikmetse, aynı “torna”dan çıkmışlar! Önce, yapacaklarını yaparlar, yapılanlardan habersiz olduklarını söylerler, gülücükler dağıtır, “dostluktan”, “kardeşlikten” söz ederler; iş özür dilemeye gelince, bir adım geri atmaz, “özür dileyecek bir durum yok” derler.


Fenerbahçe’ye karşı alınan bir tavır da budur.


Dün için Fenerbahçe’ye “Hatırla!” diyenlere, mutlaka, sağduyulu Denizliler, inkar edilse de, ortada alınanı/ verileni, ”çanta” muhabbetlerini “hatırlaşmış” olmalı!


(Maçtan sonra, Fenerbahçe’nin sosyal medya hesabında paylaştığı, “Baktıkça bizi H A T I R L A !” başlıklı, futbolcuların sevinç yumağı oluşturduğu, altında Denizli yazan görseli de anlamsız ve yersiz.

“Onlar yaptı, biz de böyle yaparız” yaklaşımı, Fenerbahçe’ye yakışmaz. Bu, çocuksu bir yaklaşımdır.

Denizli, yenilmiş, hepsi o kadar!

“Hatırla!” yerine Ali Palabıyık’a, yönelik bir başlık olsaydı, sözgelimi, “Unutmayacağız” gibi, o zaman anlamlı olurdu.

Hedef, iyi belirlenmeli, beklenen sonuç alınıncaya kadar üstüne gidilmeli; yoksa yapılan çocuksu olur!)


Sözün kısası, Denizlispor’da o paylaşım, geri tepti. Çünkü “Hatırla!” ile “kendini ele verme”, bir başkasına “hizmet” vardı.


(O zamanki Denizlispor Başkanı Ali İpek rahmetli olunca, dili çözülenler oldu; ama bu, itiraf olarak değil, kendini savunmak olarak…

Fenerbahçe taraftarı, kendisi çok iyi maç yönettiğini ve notunun yüksek olduğunu söylemesine karşın, hakem Selçuk Dereli affetmedi, affedeceği yok.)


*****


İLKYARI ÜZERİNE


Denizlispor’un şu anki yeri, onu puan “en çok ihtiyacı olan” takım yapıyor.


Fenerbahçe, geçen hafta yitirdiği 3 puanı yerini Denizli’den alacağıyla doldurmak peşindeydi.


Fenerbahçe, ilk düdük gösterdi ki, geçen haftaki “uyuşukluğu” üzerinden atmıştı.


Bir an önce gol atmak isteği, 10. dakikada meyvesini verdi. Cisse, klasiğini konuşturduğu gibi, Beşiktaş maçında farkı bire indiren golü atmasına karşın, ikinci yarıda kulübeye çekilmesinin yersizliğini göstermiş oldu!


Fenerbahçe, başka goller aradı, ama fırsatlar buharlaştı gitti. Yine eski huyu depreşir, gevşer, gol yer derken, Fenerbahçe’nin iki “ihtiyarı”nın, Caner Erkin ile Gökhan Gönül, “al at”ı ile, kornerden gelen topu Gökhan Gönül kaleye yolladı.


Fark iki olunca rahatlık başladı kuşkusuz.


Ancak, gözler, birinden ayrılmıyordu hiç! 


Geçen yıl ve yıl bir maçta Fenerbahçe’ye birden çok penaltı vermek zorunda kalan VAR’cı vardı akıllarda.


Kişi, “tescilli” olunca, ona bakanlar da doğal olarak son düdük çalana kadar kaygılı/ kuşkulu olacaklardı. 


*****


SAHANIN ASLANI!


İkinci yarı üzerinden az bir zaman geçmişti ki, “sahne” değişti!


Kendini “yeşil sahaların aslanı” sayanlar kesiminden olan hakem Ali Palabıyık, kükredi birden! VAR’ın uyarısı üzerine ekrana giderken, yanından geçtiği, el kol haraketiyle pozisyonu anlatan Serdar Aziz’e döndü, sarı kart gösterdi.


Bu gibi durumlarda, ağızdan kötü bir söz çıktığı için, izleyenler öyle düşünür ve hakeme hak verir, doğru kırmızı kart gösterilir. Oysa Serdar Aziz’e çıkan kartın rengi sarıydı.


Demek ki Serdar Aziz, “kötü” söz değil, “iyi” söz söylemiş.


("Asla ağzımdan kötü bir şey çıkmadı. Sadece, ‘yüzümden koluma sekti’ dedim. Kameralar beni çekiyordu, tüm dediklerim ekrana yansıdı zaten. Asla hakaretvari bir kelime kullanmadım.)


Sonra?


Penaltı kararı veren Ali Palabıyık, penaltıya yol açtı diye bir sarı daha çıkardı; Serdar Aziz’e soyunma odası yolu açıldı.


Ali Palabıyık, doğrudan kırmızı çıkarmadığına göre, kartlık durumda oyunun akışını nasıl kesmiyor ve kartı sonraya bırakıyorsa, pozisyonun penaltı olup olmadığı kararını verdikten sonra kartına başvurabilirdi.


Önce, penaltıya yol açtı diye sarıysa sarı, sonra, eliyle VAR’a gidişini ve konuştunu işaret ederek, ikinci sarıyı gösterirdi.


O pozisyonun penaltı olduğunu kabul edelim, o durumda kaç futbolcuya kart çıkmıştır?


Sözün kısası Ali Palabıyık, art niyetli, düşmanca bir tavır içinde olduğunu kanıtlamıştır.


*****


MAÇ MI?


Maçı ikinci yarısıyla futbol olarak anlatmaya gerek yok.


Yaşananları, Ali Palabıyık’ın düdük çaldığı/ çalmadığı durumları, yayıncı kuruluşun görüntü kaçırmasını/ karartmasını görmezden gelerek, takımların dizilişinden, oyuncuların “maç içinde kaç numaralı görev yerinde oynadığından” söz etmek, hakemi aklamanın bir parçasıdır.


Maçın, oyun açısından, tek yıldızı vardı:


Kaleci Altay Bayındır.


Altay ki, başta penaltı olamak üzere, bir dakika içinde 3 gollük pozisyonu bertaraf etti.


Penaltı ve kırmız kart kararından sonra maç, tek kaleye döndü.


Ancak şu var:


Kaleci kurtarıcı oluyor, kaleci kurtarırken arkadaşları gol atamıyor, mahkûm oyunuyorsa, bu işte bir terslik vardır.


Son düdükle başköşeye oturan sorulardan biri şu:


Fenerbahçe, Ali Palabıyık’ı ve VAR’ı yendi mi şimdi?


Son söz:


Görülen o ki, bir yanda, verdikleri kararlarla kim hakemler Fenerbahçe’nin rakibi, kimileri de kimi rakiplerin “koruyucu meleği” oluyorlar.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder