17 Eylül 2018 Pazartesi

Çöplükte Yaşayan, Camdaki Yağmur Lekesini Diline Dolar!

Fırsatçılık!
Sahi nedir fırsatçılık?

“Güç durumlarda, davranışlarını ahlak kuralları ya da düzenli bir düşünceden çok, çıkarlarına uyacak biçimde ayarlamayı amaçlayan tutum, oportünizm.”

Fırsatçılık/ oportünizm, her alanda olmuştur, olacaktır.

Futbol dünyasına bakınız.

Taraftarın, renk aşkına para verdiğini sandığı kimi adamlar, aslında o “renk”leri istismar eden, “renk”leri sömüren, “renk”lerin geleceğini ipotek altına alanlardır.
Fırsatçıdır böyleleri!

Öyle ki, çöplükte yaşadıklarını unutur, camdaki yağmur lekesini dillerine dolarlar.

“Temizlik”ten dem vururlar!

“Çöplük”ün temizliği ne ola ki?

“Temiz” kokular, ona/ onlara bir acayip koku gelir; yüzlerinden belli olur bu. Bir de, hallerine, kendi kokularına bakmaz, burunlarını tutarlar. Çünkü “temiz koku”lar rahatsız eder onları.

Hastalıklı bir tavırdır bu, ruh doktorlarına havale edilecek bir durum!

Geçmişteki “kirlilik”leri, kendilerinde olanları, başkalarında gördüklerini sanırlar. Açık bir deyişle, kendilerinde olan “olumsuzluk”ları, başkalarına yüklemeyi görev sayarlar. Bu yolla, temizlendiklerini sanırlar, yandaşlarını da buna inandırmaya çalışırlar. Yaşamlarında aynı “kusur”lar bulunanlar da, kraldan kralcı kesilirler başınıza.

*****


Yağcılığının, yalakalığının sınırı yoktur! Üstelik, bunların “götürü”sü yoktur, kısa vadede “getiri”si vardır.

“Getir”i elde edenler, gerçekte birer “götürücü”dür!

“Götürücü”lerin sözcülüğüne soyunan kimileri, değişik kılıktaki adamlar, gazete ya da televizyonlardaki köşelerinden veryansın ederler.

Kime mi?

Tuttukları takımın rakiplerine ya da kişisel hesapları nedeniyle kendi takımlardan olanlara...

İçlerindeki bütün kini boşaltanlar, ortam da uygun olunca, başkalarının gücünü kendi gücü sanarak böyle davranırlar. Konudan bihaber olanlar da, bir bakıma onlara inanırlar.

Oysa adlarının altına görünün kimlikleri değil de, görünmeyen kimlikleri/ görevleri, hangi takımı tuttukları, hangi takımın üyesi oldukları, kendi takımlarından kimlerle, hangi beklentisi gerçekleşmediği için ters düştükleri bir yazılsa...

Ardından koştukları “sahte kâr”lık kabak gibi ortaya çıkar.

Rezillik diz boyu!

Malum gazeteler, gazeteci kılıklı adamlar iş başında...

Kimi televizyon kanalları, kanal değil, kanalizasyon sanki...

Konuşanların kimileri de, oradaki temizlik elemanlarından farksız!

Böylesi bir ortamda “fırsatçılık” yapanlar, buna yeltenenler, şapkalarını önüne koyup düşünmelidir. Çünkü, geçici olan kimlikler, temsil ettikleri kurumun kimliğinden üstün değildir.

Haydi, son sözümüz de, Fenerbahçeli olduğunu söyleyen, ancak bayram zamanı Fenerbahçeli olmanın olanaklarını fırsata çevirenlere:

Böylesi durumlarda Fenerbahçeli kalmak yürek ister.

(24 Temmuz 2011'de Milliyet Blog'da yayımlanan bu yazı, o günlerin futbol gündeminde öne çıkanlar üzerine yazıldı.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder