26 Eylül 2018 Çarşamba

Beşiktaş-Fenerbahçe: Saha Dışında "Yaprak" Kımıldamıyor!

Derbi öncesi bir sessizlik var; bunu bayrama mı bağlasak acaba?

Hani, dini bayramlarda, “barış”, “barışma”ön plana çıkar ya... Kırgınlıklar, küskünlükler, unutulur; öyle bir duyguyla ziyaretlere gidilir ya...

Pazar günü derbi var, saha dışında "yaprak"kımıldamıyor!

Geçen haftanın “flaş ismi” Fikret Orman, hakem konusunda sessiz.

(Fikret Orman, adı açıklanır açıklanmaz, Fırat Aydınus’a yüklenmiş; “gizemli mesaj” vermişti. Bu hafta, Halis Özkahya’nın maçlarına verilmesi üzerinden bir “mesaj” vermedi. Herhalde, hakem atamasından haberi yok!.)

Oysa Fikret Orman, Fırat Aydınus’a yüklenerek amacına ulaşmıştı.

Diyeceksiniz, nasıl olur bu, Beşiktaş, Ankara’da 1-1 berabere kaldı. Orası doğru da, Fikret Orman’ın ilk “atış”ta hedeflediği, takımının “son düdük”le, soyunma odasına 11 kişiyle gitmesiydi.

Orman’dan gelen “gizemli ses”ten ürken Fırat Ayıdınus, “Derbi maçları öncesinde takımımız eksik bırakılıyor.”mesajını almış, bunu güzelce uygulamıştı.

(Gomez, “kırmızı”dan kurtulmadı mı? Cenk Tosun, Fırat Aydınus’ın “yapma etme, yakma beni” misali  engellemesi sayesinden karttan kurtulmadı mı? Bunlara ek olarak, Tolga Zengin de, kart  görmenin “kapsama alanı”na girer miydi, bilemeyiz!) 

Sonra? 

Fırat Aydınus'un dışında,"haftanın kahramanları"dan Cüneyt Çakır ile Barış Şimşek de, yazılı ve görsel medyadaki “eski”miş kimi futbol adamlarının övgülerine karşın,"geçmez notu"aldı.

*****

Fenerbahçe cephesi, hakem konusunda sessiz/di.

Geçen hafta da öyle, bu hafta da öyle!..

Maç sonrası olur mu olmaz mı, onu pazar günü “son düdük” çaldıktan sonra göreceğiz.

Evet,“son düdük”çaldıktan sonra...

(Fenerbahçeli yöneticiler, Bursaspor maçında “hakem yanlışları” üzerine tek bir söz söylemediler. Serdar Aziz’in, Uygar’ı devirdiğinde skor, 1-1 ya da 1-2 olsaydı, feryadı basmayacaklar mıydı?

Haksız da sayılmayacaklardı. Ama o an, 2-1 önde olunca ve maç öyle bitince, suskunluk “marifet”ten sayıldı!.

Oysa eleştiri, haksızlığa tepki, skora göre olmamalı. Olursa, olumsuz durumda gelen tepki, “işine gelince öyle, işine gelmeyince böyle” olmayı gösterdiği için inandırıcılık  yitip gidecektir.

İnandırıcılık, lehte ve aleyhte olan “yanlış”ları, kasıtlı ya da gözden kaçanları, kırmadan dökmeden dile getirmekte yatar.

Fenerbahçe’den, hakemle ilgili şöyle bir değerlendirme duymak, ne güzel olurdu:

“Barış Şimşek’e iki golümüzü verdiği için çok teşekkür ederiz; son dakikada penaltımızı vermedi, canı sağ olsun!.”)

*****

Maçın nasıl olacağı ya da olması gerektiği üzerine söz söyleyebiliriz miyiz?

Önceki/lerine bakarak söyleriz.
Futbolculardan, “taktikler”den, önce şunun, sonra bunun oynamasından, sonra nerede oynaması gerektiğinden...

Oysa bir önceki maç, bir sonrakinin ölçütü olamaz. Çünkü maç bu, kendi kalene atarsın golü, iş biter.

Derbi öncesinde, saha dışında bir “sessizlik”var.

“Nokta atışı”yapan, “selam gönderen”yöneticiler de suskun. Belki de pusuya yatmış, bekliyorlar; bilemeyiz.

Belki de "son düdük”çalar çalmaz, kameralar karşısında “nutuk”çekecekler.

Ya veryansın edecekler ya da biraz sonra şampiyonluk turu atacak havalarda hava basacaklar.

İçimizden geçen, hiçbir tartışmaya ver vermeyecek bir biçimde maçın bitmesi... En iyisi, güzel bir maçtı , demek; her iki takım futbolcularını, hakemleri, tribünleri dolduran taraftarları kutlamak, alkışlamak....

Son söz:

Derbi öncesinde, saha dışında "yaprak" kımıldamıyor; umalım, saha içinde “kasap”lar, “kurban” aramaz!.

(Bu yazı 26 Eylül 2015’te milliyet.com.tr ve Milliyet Blog’da yayımlandı. Şu anda ilkinde yok.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder