19 Eylül 2022 Pazartesi

Jesus’un Tercihi: Her Maçta Farklı Ama Hazır Bir Onbir

Üç günde bir maç yapmak, birçok zorluğu birlikte getirir. 

Fenerbahçe için “zorluk” söz konusu değil; bu bakımdan Jesus’un yaptıklarını “rotasyon yapmak”la açıklayamazsınız.

Sahi “rotasyon” denir?

Türkçe Sözlük, hemen ses veriyor!

“Bir birimde çalışan görevlilerin zaman zaman ve düzenli olarak yer değiştirmeleri, bir işi sırayla yapmaları.”


Futbolda “rotasyon yapmak”tan anlaşılan, yorulan kimi oyuncuların dinlenmişlerle yer değiştirilmesi…


Ama görüyoruz ki, Jesus, birkaç değişiklikle “rotasyon yapmıyor”; kökten değiştiriyor!


Yani?


Devrim yapıyor!

Gidende de gelende de, mücadele açısından, devrimci bir ruh var.


İşte Alanyaspor maçının ilk onbiri…


Rennes maçındaki ilk onbirden sadece Altay, Szalai, Gostavo Hentique vardı; o ilk onbirde olmayanlar sahadaydı:


Alioski, Ferdi, Crespo, Arao, Rossi, Emre Mor, Valencia, Pedro.


Gel de buna “rotasyon” de!


Hiç değişmeyen, kaleci Altay’ı saymazsak, Gustavo Henrique ile Attila Szalai’ya yazık (!) değil mi?


(Perşembe günkü Rennes maçında pazar günkü Alanyaspor maçını düşünen Jesus, o gün de 02 Ekim’de deplasmanda oynanacak olan Beşiktaş maçını düşünmüştür kesinlikle!

Ama adına derbi denen maçların havası bambaşkadır. 

Jesus, İlk kez derbi havasını soluyacak. Kendisine derbilerin havasının nasıllığı anlatılmıştır, o da ona göre önlemler alacaktır.)


*****

Fenerbahçe hızlı başladı.


Valencia’nın içinde olduğu art arda gelen pozisyonlarda, önce Pedro, sonra Emre Mor’un yararlanamadığı fırsatlar…


Sonra, 5. dakikada  Crespo’un yaptığı baskıyla Fer’den kazandığı, Valencia’ya ulaşan top kaçtı derken, Rossi, beklenen golü attı.


Tribünler mutlu, Fenerbahçe daha bir iştahlı, top kapmada hırslı, becerikli…


17. dakikada Arao, kornerden gelen topu, yan durmasına karşın, kıvrak bir hareketle, o kalabalık içinde ayağının dışıyla geriye, kaleye doğru aktardı. Kale önünde tetikte bekleyen Gustavo Henrique, kafa vuruşuyla ikinci golü attı.


Fenerbahçe orta alanda, ileride etkili oyunu sürdürüyor, Alanyaspor, kendi kale alanı yakınlarında “ala gülün ver gülüm” paslaşmalarıyla, Fenerbahçe’nin ileride açık vereceğini düşünerek oynuyor!


Fenerbahçe, uzatmanın ilk dakikasında bir gole daha kavuşacaktı, olmadı. Pedro’yu deviren Fatih Aksoy'ın yol açtığı penaltıyı Valencia kullanır diye beklenirken topun başına Pedro geçti, kaleci Runarrson gole izin vermedi.


3-0 olmadı diye üzülenleri, 45+4’te Crespo sevince boğdu. 


Emre Mor, Antalyaspor’un kullandığı taç atışında kazandığı topu onsekize çevirdi, savunmadan seken topu önünde bulan Crespo golü attı.


*****


Fenerbahçe ikinci yarıya öyle bir başladı ki…


Canla başlayan oynayan oyuncular, oynamaya aç gibiydiler. Bunda Alanyaspor’un yetersizliğin payı gözükse de, bu, Fenerbahçe’nin hırslı, sonuç alcı oyunu için bir gerekçe olamaz. 


Alanyaspor ne yaptı?


Belki bir gol atabilirdi, o da olmadı.


Skoru bilmeyen, sahadaki mücadeleye bakarak, sanır ki Fenerbahçe geride, gole gereksinimi var; o bakımdan baskılı oyunuyor, Alanyaspor kalesine akıyor, gol arıyor. 


Ya da play-off mücadelesi veriyor, önde ama bir iki gole daha gereksinimi var, goller atmak, gol üstünlüğünü ele geçirmek, tur atlamak için koşup duruyor, amansız bir mücadele sürdürüyor. 


Oysa öyle bir durum yok, üstüne yatıp zamanda çalmak varken, o da yok.


Ya ne var?


Tribünleri coşturmak, atabildiği kadarını atmak.


Yorulmak mı?

Bir sonraki maçı mı düşünmek?


Gelecek benzeri sorular için de “Hayır”!


Oysa üç günde bir maç oynayan için bahane hazır: Yorgunluk!


Fenerbahçe için yorgunluk, üç günde bir maç oynama bahanesi değil, görülen o ki, hiçbir zaman da olmayacak. Bir önceki ilk onbirde olmayan 8 oyuncunun yerini başkaları alıyorsa, bu, yorulanlar olsa bile, geride dinlenmiş, dinlenirken bilenmiş olanlar var, demektir.


Jesus, elindeki güçlü, diri oyuncularla bakalım nereye kadar gidecek?


Giderken karşısına çıkacak en büyük engel, hiç kuşku yok ki, hakemler olacaktır, hakemler!


*****


Sakatlık dışında yedekten giren oyuncudan beklenen/ görev iki türlüdür:


Skoru korumak!

Skoru değiştirmek!


Yedekten giren buna yanıt vermiyorsa demek ki, bekleneni veremedi. Oyuncu eleştirildiği gibi, oyunu okuyamayan teknik direktör de eleştiriden payına düşeni alır.


Gol yiyince, skoru beğenmeyince değişikliğe giden Jesus, ilk değişikliği skor 3-0’ken 65. dakikada yaptı; İrfan Can Kahveci ile Lincoln’u oyuna aldı.


Amaç skoru korumak ya da değiştirmek miydi?


İlki kesinlikle “Hayır”dır.


İkinci yarıda oyuna giren Lincoln’ün 70. dakikada yerden sert ortasında Valencia dördüncü golü attı.


76. dakikada ise Valencia’nın pasıyla ceza sahasında buluşan İrfan Can Kahveci, skoru belirledi.


Altıncı gol gelecekti ama gelmedi. 87. dakikada Arda Güler’in pasıyla ceza sahasında topla buluşan Batshuayi, daha ısınamadığı için olmalı, topa iyi vuramadı.


*****


Sona Doğru…


Jesus, bir yol tutturdu gidiyor.


Başarı geldikçe, Jesus’a yönelik eleştiriler, bu kez “sitem” havasında olacak. Fark açılmışken, sözgelimi Arda Güler’e niye daha çok zaman vermedin, diye.


Jesus, ilk onbiri, sonrasında yaptığı oyuncu değişiklikleri beğenilsin beğenilmesin, elindeki kadroyu kendisine göre en yararlı biçimde kullanıyor. 


Jesus’un ilk onbirini öngörüsüyle (!)  bilen biri kaldı mı?


Her maç, Jesus nasıl onbir kurarsa kursun, Fenerbahçe’nin oyun anlayışı yerleşiyor artık. Baskılı oyna, topu kap; rakip aldıysa bir başka arkadaşın çevik "kuvvet misali" imdada yetişsin.


(Milli maçlar dolayısıyla Lig maçları bir hafta yok.

Jesus’un dediğine göre, Fenerbahçe’de 13 futbolcu ülkelerininin milli takımlarına gidecek.  Oyuncusu milli maçlardan sakat dönmeyecek takımlara ne mutlu!)


Son Söz:

Erken ama gidişin gösterdiği, sahadaki rakiplerine hakemler eklenmediği sürece Fenerbahçe doludizgin gideceğe benziyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder