1 Ekim 2022 Cumartesi

Jesus’un İlk Derbisi, İsmael’in Geleceği!

Derbilerin favorisi olmaz!

Futbolumuzda “Üç Büyükler”in maçları için kalıplaşmış bir deyiş bu!


Bu kadar mı?


“Yaralı” olanı varsa, favori odur gibisinden bir kanı da var.


Ne denirse densin, bir de kâğıt üzerinde favori vardır. Takımların sıralamadaki yeri, sayısal veriler, ilk düdükten önce favori olmanın bir ölçütü sayılsa da, son söz, son düdükle söylenir.


Konumuz Beşiktaş - Fenerbahçe maçı… 

Beşiktaş, art arda oynanan Başakşehir ve İstanbulspor maçlarında 5 puan yitirdiğine, Fenerbahçe ise art arda 3 maçı kazandığına göre, favori Fenerbahçe mi, yoksa farklı bir açıdan bakarak, “yaralı” diyeceğimiz Beşiktaş mı diyeceğiz?


Diyen diyeceğini desin, sonra da “Ben demiştim” diye övünsün!


Nasıl olsa bilme olasılığı yüzde elli…


Unutmayalım, sahada son sözü, her zaman  futbolcu söylemez, bazen de hakem söyler!


*****

Fenerbahçe Teknik Direktörü Jesus, çıkaracağı ilk onbirle kimseyi şaşırtmaz. 

Jesus, bugüne kadar ilk onbir tahmincilerini şaşırtabildiği kadar şaşırttı zaten. Şaşkınlıktan başları dönenler, sanıyorum, “Jesus, önceki maça göre takımın yarısından çoğunu değiştirir” demeyi de bir öngörü (!) olarak sunmaya başlarlar. Önceki maçlara bakarak Altay, Szalai, Arao’nun yerinin garanti olduğunu söylemekle yetinirler ki, bu da bir öngörü sayılmaz; “abone”lerin adını saymak olur.

Jesus ne diyor?

“Yedek kaleci dışında herkes ilk onbirde görev aldı.”

Kulübedekilerle sahadakilerin, aralarına “kara kedi sokma” hevesinde olanlara inat, nasıl bir uyum, kaynaşma içinde oldukları gözden kaçmıyor. Atılan ve kaçan gollerden sonraki görüntüler yalan söylemez! Yalanı ancak, “malum kişiler”, içindeki "kin"i yazıya ya da ağzını açınca döker!

Jesus diyor ki:

“Benim ideal kadrom yok.” 

Yani?

Kadroda olan her oyuncu ilk onbirde oynayabilir.

Jesus’un dediklerine, uygulamalarına bakılırsa denecek şu olmalı:

Kimse vazgeçilmez değildir; aynı zamanda herkes değerlidir.

Vazgeçildi sanılanlar da aslında birer değerdir. Yeri ve zamanı geldiğinde onlar da sahada olacaktır. Çok süre almak, ilk onbirde olmayı son düdüğe kadar sürdürmek, sayısal verileriyle övünmek, o kadar önemli değil; önemli olan, futbol bireysel spor olmadığı için, takımın sonuçta ne yaptığı ya da yapmadığıdır. 

Nasıl ki, süre alamayan da, başarıda payı var diye başarı listesine giriyorsa, başarısızlık da herkes aynı konumda olmalı, kalmalı.

*****

Beşiktaş Teknik Direktörü Valerien İsmael, nasıl bir onbir sürebilir sahaya?

Tam da tahmincilerin yanıtlayacağı bir soru!

Ismael, geçenlerde dedi ki:

“Eleştiriler beni ve ekibimi pek etkilemez. Ayrıca olmasından yanayız. Endişem, futbolcuların olumsuz etkilenmeleri. Büyük takım oyuncusu bunlara hazırlıklı olmalı.”

Eğer eleştiriler teknik direktörü ve ekibini etkiliyorsa, vay futbolcuların haline! Savaş alanından kaçan komutan misali… “Başsız” kalan “erat” ne yapacak? Teknik direktör ve ekibinin görevi, futbolcuları maça güdülemek, taktik yönden hazırlamaktır.

Fenerbahçe’nin olumlu/ olumsuz futbolu, Teknik Direktör İsmael’in “kader”ini çizecek gibi!  Olumsuz bir sonuçla İsmael’in durumu tartışılacaktır. Çünkü art arda gelen üç maçta 8 puanın buharlaşması, son 3 puan da “ezeli rakip, ebedi dost”a gitmişse, büyük beklentiler içine sokulan taraftarın öfkesi sel olur!

Ya “ezeli rakip, ebedi dost” eli boş gönderilirse, o zaman, değmeyin İsmael’in keyfine! 

3 puanı kendileri almış gibi, ekranlarda boy gösteren, gördüğü mikrofona “hamaset” kokan nutuk atacak yöneticilere…

*****

“Üç Büyükler”in teknik direktörleri için derbi maçların önemi büyüktür.

02 Ekim Pazar günü Fenerbahçe Teknik Direktörü Jesus’u ilk derbi bekliyor. 

(Niye sadece Jesus?

Çünkü İsmael, 08 Mayıs 2022’de kendi evinde 1 - 1 biten, sert geçen,  Beşiktaş’ın  6, Fenerbahçe’nin 3 sarı kart gördüğü maçta derbi coşkusunu yaşadı.)


Jesus, kendisine aktarılan bilgilerin ışığında bu derbinin havasına girmiştir kuşkusuz. 

Takımların geride kalan maçlarından gözlenenler:

Fenerbahçe, ilk düdükle birlikte, topu kaptığı gibi, “hedef”e odaklandığı için, hemen kaleye yöneliyor. 

Baskı yapma alışkanlığı yerleştiği için, tek kişiyle yetinilmiyor.

Baskı, maçın geneline yayılıyor. Bu da futbolcuların tek tek değil de, takım olarak ön plana çıkıyor. 

Yardımlaşmanın, desteğin eksik olmaması, zorda olanı da cesaretlendiriyor.

Fenerbahçe’de hedef, doğrudan kale. 

Beşiktaş karşısında gönlünce bir skor elde ederse nasıl oynar, bilinmez!


Ya Beşiktaş?


İsmael’in anlayışına göre, baskıyla topu rakipten kapmak, gole giderken rakibi hazırlıksız yakalamak...  

Topu kapmak yeter mi? 

Kuşkusuz hayır!  

Topu değerlendirmek. 

Beşiktaş, son maçta kanatlardan hızlı gitmesine karşın, topu hiç de verimli kullanamadı.


*****


Sona Doğru…


Bu maç, Jesus’un ilk derbisi olacak, İsmael’in de geleceğini çizecek!


Art arda iki maçta 5 puan yitiren bir takım, derbide bir de 3 puan yitirirse, oklar, doğal olarak teknik direktöre çevrilir. “Her şey bitti, bununla işler yürümez” diyenler, faturayı ilgili adrese keser. 


Beşiktaş kazandı mı İsmael, birden göklere çıkarılır. Bizde bu, sonuçlara göre, her şey bitti, işler yolunda gibi “anlık” duyguların yansımasıdır. Daha önce söylenen olumlu olumsuz sözler unutulur gider.


Son düdük çaldığında Jesus ve İsmael, gündemin ilk maddesi olacak.


Birinden biri övülecek!


Son Söz:


Derbi kızarmasın, kazanan olursa, özellikle yöneticiler şımarmasın, sevinci futbolcular ve taraftar kendi aralarında doyasıya yaşasın; yitiren olursa, öteki maçı alır telafi ederiz diye kendini avutsun!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder