9 Eylül 2022 Cuma

Son Sözü Batshuayi Söyledi: Değmeyin Fenerbahçe’nin Keyfine!

Beklenen mi oldu, yoksa umulan mı?

Hangi açıdan bakarsan göreceli bir soru. 


Sadece galibiyete odaklanan Fenerbahçe taraftarı için, uzatmanın bitimine 4 dakika kala atılan golle 3 puan kazanıldığına göre, “ikisi de...” diyen olabilir!


Hangisi olursa olsun, önemli olan şu:


Fenerbahçe, bu kez Dinamo Kiev’i eli boş gönderdi ya!

Galibiyetlerde, hele de rakip ve teknik direktörü için öncesi olan, saplantı haline gelen düşünceler varsa, galip gelende maç içinde görülen “kusurlar” görmezden gelinir. 


“Kusurlar”ı teknik direktörün görmediğini düşünmek, fırsat bu fırsat diye ona yol göstermek isteyenler olacaktır kesinlikle.


İzleyicinin tribünden ya da ekran başında gördüğünü, takımla içli dışlı olan, oyunu kurgulayan görmez diye düşünmek, en yalın deyişle, saflıktır.


Görür, ama önlem alamaz, ayrı bir sorun!


*****


Avrupa Ligi’nde grup maçlarına 3 puanla başlamak iyidir, moral verir.


Geride kalan 5 maçtan sonuncusu, 3 Kasım 2022 Perşembe günü yine  Dinamo Kiev’le…


Kapanış da, açılışta olduğu gibi, beklentiler bir yana, 3 puanı Fenerbahçe’ye getirir mi getirmem mi, bilinmez!


Ama bilinen, Fenerbahçe’nin “intikam” değil, Dinamo Kiev’den 3 puan aldığıdır.


Ayrıca, Şampiyonlar Ligi yolundaki iki maçta gördüğümüz Fenerbahçe’nin daha oturmuş olduğu, Dinamo Kiev’in ise aynı kaldığı…


Baştaki soruya döndüğümüzde, “Beklenen oldu”ya uygun bir Dinamo Kiev…


Dinamo Kiev’in, Lucescu’nun "aynı kaldı" dediğimiz nedir?


Lucescu’nun Fenerbahçe’ye karşı takımını nasıl oynatacağını herkes ezberledi artık. Maç öncesi nasıl oynatacağıyla ilgili çözümleme yapmak, öngörü olmaktan çıktı. Bu bakımdan, sonuç olarak , Lucescu’nun taktiği "kabak tadı" verdi. Maçtan önce ve sonra söylediklerinde, görünüşte bir “yenilik” gözükse de, bunun kökeninde tam da bizdeki gündelik siyasetin “ucuzluğu” yatıyor!


Lucescu’nun oyun anlayışı ne?


Sert oyna, hakem göz yumarsa sürdür, fırsatını yakaladığın an yat yere, oyalan, zamandan çal! 


Faul mu kazandın, taç atışı mı sende, gol kokusu veren korner mi atacaksın…


İşi ağırdan al, gidiyor, atacak gibi yap, gitme, atma… Kendini yere attınsa, oyalan, hastanelik olmuş gibi kıvran, yat…


Hangi durumlarda, ne zaman kadar?


Skor işine geldiği durumlarda...


Ya skor işine gelmiyorsa?


Üstündeki ölü toprağını at, futbol oynamayı düşün, “vakit nakittir” hesabıyla oyna!


Dinamo Kiev’in geri düştüğü ve beraberliğin sürdüğü bölümler, her şeyi gösteriyor.


[Lucescu’ın Fenerbahçe’nin oyunu için söylediğine bakar mısnız?


“Avrupa seviyelerinde böyle oynamamalı. Çok fazla faul yaptılar. Oyuncularım hastanelik oldu. Kalecim sakatlandı.”


Jesus, bu sözlerin soru dönüştürülmesi üzerine “taşı gediğine koyuyor”, tam da “onikiden vuruyor”:


"Dinamo Kiev'in ilk yarıda yapmak istedikleri şey, bizi taktik faullerle durdurmaktı. 10. dakikada 8 faul yaptılar. 25. dakikada kaleci vakit geçirmeye başladı. Ukrayna'da böyle mi bilmiyorum ama oyuncuların bu tarz hareketler yapmamalı. Benim takımım sonuna kadar savaştı. (…) Onların sağlık ekibi 8 kez sahaya girdi. (Lucescu) Maçı nasıl izledi bilmiyorum ama iyi analiz etmediğini düşünüyorum."]


*****


Jesus, nasıl bir onbir sürecekti sahaya?


Jesus, futbolda geleneksel kural sayılan, “kazanan takım değişmez”e uymuş olmalı ki, Kayserispor maçı ilk onbirinde tek değişiklik yaptı. İrfan Can Kahveci’nin yerine Rossi'yi tercih ettti. 


Savunmada kurgu 3’lüydü, bildiklerimiz sahadaydı: GustavoHenrique, Szalai ve Peres…


Kanatları Ferdi Kadıoğlu ile Alioski’ye verdi.


Orta ikilide Arao ile Crespo görevdeydi.


Hücum hattında: Rossi, King ve  Pedro.


Fenerbahçe, Dinamo Kiev’in sert, savunmacı oyunu karşısında bir türlü maçı koparacak girişimler yapamadı. 35. dakikada korner vuruşundan gelen topu Henrique, güzel bir kafa vuruşuyla kaleye gönderince, kaygılar birden dağıldı. 


Devamı gelir dendi ama Dinamo Kiev’in ilk şutu 64. dakikada gol oldu.  Demek ki ilkyarıda şutları yok. Beraberlik sağlanınca, “Yine mi?” ile gelen tedirginlik, karabulut misali çöktü!


Jesus, hemen kolları sıvada, değişiklikler başladı. Ama kaygılar bitmedi. Maç bitmeye, umutlar sönmeye giderken …


Neyse ki ayağının tozuyla gelen, 68. dakikada oyuna giren, 6 dakikalık uzatmanın 90+2. dakikasında sahneye çıkan Batshuayi, attığı golle  bütün olumsuzlukları silip süpürdü.


Demek o ki, kazanmanın verdiği keyif, unuttuyor her şeyi…


(Baskılı oynamak, canavar gibi koşmak yetmiyor. Sendekini, bunun yanında rakipten aldığın topu en iyi biçimde, verimli kullanmak gerekiyor. O kadar çaba göster, enerji harca, götür götür, topu bir anda harca…

Fenerbahçe, eldeki ya da kapılan topu etkili kullanamaya dönüştürdüğünde değme keyfine…)


*****


Sona Doğru …


Jesus’un dediği gibi, duran toplar belirleyici oldu. 


Demek ki kapanan takımları çözmenin, aşmanın yolu bu!


İlk golün başlangıcı korner vuruşu…


35. dakikada Rossi'nin kullandığı korner vuruşunda gelen topu Gustavo Henrique, kafayla ağlara gönderdi.

 

İkinci golün başlangıcı taç atışı…


90+2’de Fenerbahçe’nin kazandığı taç atışını Ferdi, onsekiz içine gönderdi; Gustavo Henrique’den gelen  topu iyi izleyen Batshuayi, altıpastan gerekeni yaptı.


Bakalım, Jesus’un üzerinde çalıştıklarını söylediği duran topu kullanmalar, gelecek maçlarda ne kadar verimli olacak, Fenerbahçe’ye ne kadar puan kazandıracak mı?


Son Söz:


90+2’de gelen golün verdiği coşku, o dakikaya kadar olan olumsuzlukları, kaygıları bir anda silip attı.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder