20 Şubat 2019 Çarşamba

Fenerbahçe ve Gündemde Tutulan “Kayyum”…

Olumsuz çağrışım ve girişimler, Fenerbahçe’nin peşini bırakmıyor.

Herkesin dilinde/ hedefinde Fenerbahçe…

Söylenenler bazen öylesine ciddiye alınıyor ki, böyle olunca da, sıradan söylemler bile kıyamet koparmaya yetiyor.

Ya ciddiye alınmasa?

Unutulup gidecek. Bunu artık, Fenerbahçe cephesinin alınganlığına mı, yoksa Fenerbahçe’yi güçsüz kılmak, karıştırmak isteyenlerin bilinçli tavrına bağlamak mı gerekir?
Gel de üzerinde “fikir” yürüt!

Fenerbahçe’de “değişim” sloganıyla gelen yönetim değişlikliği, ne yazık ki, beklendiği gibi olmadı. Ancak, yönetimin gelecek yılları kurtaracağı, gelecekte her şeyin düzene sokulacağı umudunu taşıyanlardan kimileri, hem futbolda hem başka konulardaki olumsuz gidişi olağan karşılıyor!

İnsanın, sevdiğine “kusur”u yakıştıramaması misali…

Fenerbahçe için öteden beri, işin içinde başka kulüpler de olmasına karşın, bir “kayyum atamak” lafı sürüp gidiyor. Daha dün, gazeteci/ muhabir Ahmet Ercanlar’ın saptaması olarak sunulan "Aziz Yıldırım gitmeseydi Fenerbahçe'ye kayyum atanacaktı.” vurucu cümlesi, tartışmayı yeniden gündeme taşıdı.

Tırnak içindeki cümle, “kesin yargı” diye düşünüldüğünde, varılacak sonuç, iyi ki Ali Koç seçildi, yoksa Fenerbahçe elden gidecekti!

(Ahmet Ercanlar’ın ağzından çıkan öyle bir cümle var mı?
Emre Tilev: “Eğer Ali Koç gelmeseydi, kulüp batmış mıydı?”
Ahmet Ercanlar: “Fenerbahçe istenildiği an kayyum atanacak durumdaydı, teknik olarak.”
Ahmet Ercanlar’ın ağzından lafı alan, o programdaki üçlüden biri olan Emre Tilev,  altyazı olarak “Yaz” diye buyuruyor:
Ahmet Ercanlar:  "Aziz Yıldırım gitmeseydi Fenerbahçe'ye kayyum atanacaktı.” 
Sonra, Ahmet Ercanlar’a dönüyor, “Doğru mu?” diye  ondan onay bekliyor. Ercanlar, “teknik olarak atanabilirdi” diyerek, olasılıklı konuşuyor, doğrudan onay vermiyor.)

*****

Olumsuz çağrışım ve girişimler, Fenerbahçe’nin peşini bırakmıyor.

Fenerbahçe cephesi, Fenerbahçeli diye bilinen/ kendini öyle sunanlar, sağa sola “malzeme” vermekte yarışıyor sanki.

Fenerbahçe, geçmişe yönelik eleştirilerini, “şeffaflık” adı altında, farklı bir düzeye taşırsa, dıştan gelecek “atış”ların yolunu açmış olmuyor mu? 

Sözgelimi, bunlardan biri ve art niyetlisi de, 28 Kasım 2018’de Sabah gazetesinde yayımlanan  “Fenerbahçe’ye kayyum atanır mı?” başlıklı köşe yazısıydı.

Dilek Önder imzalı yazıda “kayyum” gerekçesi şu:

"Borsa İstanbul’da hisseleri işlem gören kulüplerin, Sermaye Piyasası Kanunu gereği 5 dönem üst üste zarar etmemeleri gerekiyor. Ederlerse, SPK şirkette imtiyazlı hisseleri sonlandırıp yönetici atayabilir.”

(Konuyla ilgili SPK'nin 6362 sayılı Kanun'un 28. maddesi 2. bendi şöyle:

"Kurulun belirlediği esaslar çerçevesinde, faaliyetlerinin makul ve zorunlu kıldığı hâller saklı kalmak kaydıyla, mevzuata uygun olarak hazırlanmış finansal tablolarına göre üst üste beş yıl dönem zararı eden halka açık ortaklıklarda, oy hakkına ve yönetim kurulunda temsil edilmeye ilişkin imtiyazlar Kurul kararı ile kalkar. Söz konusu imtiyazlı payların kamu kurum ve kuruluşlarına ait olması hâlinde bu hüküm uygulanmaz.”)

Gönlünden “Fenerbahçe’ye kayyum atansın” geçenlere, bir başka açıdan baktığımız zaman, geçici de olsa hak vermek gerekecek. Çünkü “kayyum” önerisi yolunu açan, Fenerbahçe Futbol Anonim Şirketi’nin Olağan Genel Kurul Toplantısı’ndan sonra yapılan açıklama.

Açıklama özetle diyor ki:

Fenerbahçe Futbol A.Ş., son 5  faaliyet yılını zararla kapatmıştır; batık durumdadır.

Eski icracı Yönetim Kurulu Üyeleri, bağımsız denetim kurulların bu duruma dikkat çekmelerine karşın hiçbir önem almamışlardır.

Yani?

Suç var!

(Açıklamada yok ya, medyaya yansıyan adlara göre, herhalde “bizden”, “değil” bakışının uzantısı olsa gerek, eski yönetimden Aziz Yıldırım, Mahmut Uslu, Nihat Özbağı, Mithat Yenigün, Ozan Balaban ve Önder Fırat ibra edilmiyor; ama şirket yönetim kurulu üyesi Mehmet Tahir Sarıoğlu ve bağımsız üyeler Vefa Küçük, İbrahim Kurban ve Ali İhsan Karaca ise ibra ediliyor.

İbra edilmeme gerekçesi ise yapılan açıklamada “ibra için yeterli nisabın sağlanamaması”…)


*****

Sona Doğru…

Olumsuz çağrışım ve girişimler, Fenerbahçe’nin peşini bırakmıyor.

Fenerbahçe’nin asıl sorunu kendi içinde…

“İçinde”, oldukça kapsamlı kuşkusuz. Bunu yönetimin “iç”i ve “dış”ı olarak düşünmekte yarar var. 

Fenerbahçe’de herkesin “Bir Bilen”i, “Bir Bölen”i kendine göre olduğu için farklılıklar sürüp gideceğe benziyor.

Futbol takımının Süper Lig’de bekleneni bir türlü verememesi, hazırlık maçı havasından kurtulamaması, “dip”lerde dolaşması ise bir başka sorun.

Oysa…

Son söz:

Sorunlar, ayrılıklar körüklenerek değil, el birliğiyle, Fenerbahçe’nin değerlerine, “kırmızı çizgileri”ne sahip çıkarak, onları inançla savunarak, bütünleşerek aşılabilir.





















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder