15 Şubat 2019 Cuma

Alex Dedi ki: Fenerbahçe Bir Oyuncu Kaybetti, Ama Bir Taraftar Kazandı.

(Bu yazı, 01 Ekim 2012’de milliyet.com.tr'de ve Milliyet Blog’da yayımlandı. Bugün ikisinde de yok.)

Dile kolay, Fenerbahçe’de 8 yıl, etkili top koşturan…

Korner atışlarında, frikiklerde topun başına geçtiği zaman, taraftarı heyecanlandıran, umutlandıran…

Beklenmedik, oynamıyor gözüktüğü bir anda gol/ golle sonuçlanan güzel bir pas atan…

“Kurtarıcı” gözüyle bakılan, çoğu kez de son sözü söyleyen, sazı eline alan...

Heykelinin açıldığı gün, “En büyük minneti de siz taraftarlara borçluyum.”, Hâlâ ‘bu heykel için ne yaptım?’ diye soruyorum kendime. Ben bu büyük kulübün küçük bir parçasıyım. Kendimi kimseden büyük görmüyorum.“ diyen...

Bir Alex vardı.

İşte o Alex, “kadro dışı” bırakılınca, Fenerbahçe’deki futbol yaşamına bugün son noktayı koydu:

“Kontratımı sonlandırdım. Hayatımın en uzun imzası oldu. Fenerbahçe bir oyuncu kaybetti, ama bir taraftar kazandı.Her şey için teşekkürler.”

Alex, Fenerbahçe’den böyle mi ayrılmalıydı?

Hayır!

Alex gibi bir futbolcunun Fenerbahçe’den “hoş” bir biçimde ayrılması gerekirdi.

Olmadı.

Daha geçenlerde heykeli dikilen Alex, bugün Fenerbahçe’de yok.

Alex’in ayrılması, bakış açısına göre, farklı değerlendirilebilir. Hangisinin ağır bastığı önemli değil. Önemli olan, işin bu duruma gelmemesiydi.

Ama geldi işte.

Alex'in gidişi çok tartışılacaktır. Bundan çıkarılacaklardan biri de "tek adam"a bağlı olma, umut bağlama anlayışı olacaktır. "Tek adam", gün gelir, eski gücünü koruyamadığı için bekleneni veremeyebilir.

Hele, sürekli "güçlü" olmayı gerektiren futbolda "tek adam"a bağlılık olmaz. "Tek adam"ı güçlü yapan da, kalan "tek tek"lerin de iş yapacak düzeyde olmalarıdır.

"Tek tek"ler de aksıyorsa, "tek adam" ne yapacak ki?

*****

Futbolcular, teknik direktörler, başkanlar gelir, gider.

Kulüplerde/ takımlarda kalıcı olan, "kurumsal kimlik", "takım sevgisi"dir. "Kurumsal kimliği" temsil edenler, gidici olduklarını bilir; ellerinden gelenin  "en iyisi"ni yapmaya çalışırlar.

Beklentiler karşılanmıyorsa ayrılıklar başlar.

Her gelenin, sorumluluk alanın taraftara karşı da sorumluluğu vardır.

Kulübe/ takıma zarar verme durumunda, işler rayından çıkmadan ayrılmak yerinde olur. 

Güçlü takımlarda, topun ağızında teknik direktör ya da futbolcu/lar vardır.

Futbolcu, çok para alıp almaması bir yana, bir “futbol emekçisi”dir. Futbolcu, işini zevk olsun, “spor olsun” diye yapmaz, “geçim" için yapar.

Gelenlerin, giderken geride iyi “anılar”, “izler” bırakması beklenir. Hele, futbolcu “büyük”se, “hizmet”leri akıllarda kalmışsa, gidişinde “olumsuz iz”ler olmamalı.

Ne olursa olsun, kim haklı/ haksız olursa olsun...

Örnek bir futbolcu, insan, baba olarak görülen/ bilinen Alex, böyle gitmemeliydi.

Geride kocaman 8 yıl; 8 yılda sayısız, unutulmaz goller kaldı.

Alex, Fenerbahçe formasıyla toplam 340 maça çıktı; 170 gol attı.

Güle güle Alex!...

pastedGraphic.png




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder