26 Kasım 2018 Pazartesi

Bu Yazının Başlığı Yok!

Ne maçtı ama!.

Tribünden ekranlara yansıyan görsellik!.

Temel Reis ve kanaryalı koreografi!

Trabzonspor logosu arasından yükselen Trabzonspor formalı Temel Reis, avucunda bir kanaryayı bütün gücüyle sıkıyor. Bunun sağında "Özgür Kalacak Kadar”, solunda devamı olan “Masum Değilsin” yazısı…

Tribünde boydan boya uzanan bir pankart…

Oysa "Özgür Kalacak Kadar Masum Değilsin” deneni temsil edenler, taraftarına statta maç izleme yasağı getirilen kentte tur atıyor. O kentin takımına bağlı olanlarca hoşgörüyle karşılanıyor, sıcak sohbetler, konukların içini ısıtıyor olmalı!

Taraftarına statta maç izlemek güvenlik gerekçesiyle yasakken, yöneticilerin çok rahat tur atması, çelişki değil de nedir?

Yöneticiler, kentin simge yiyeceği “hamsi buğulaması” yiyorlar.

(Ali Koç, işletme sahibi ile fotoğraf çektirdi; arka planda Trabzonspor forması yer aldı.)

Yöneticiler, özgür mü özgür!

Kentin bir caddesinde kameralara poz vermek; rakip taraftarın arasında olmak, fotoğraf çektirmek…

Konuk karşılayanlar, tribünden verdikleriyle mesaj ile özgürlüğün asıl tadına varanlar olduklarını gösterdiler!

Ağır bir suçlamaydı bu…

Özgürlük vardı memlekette; hem de sınırsız, hiçbir yerde olmayan…

Ama hakareti sindirme özgürlüğü olamaz!

*****

Ne maçtı ama!.

Futboldan anlamayan birine sorsan:

Trabzonspor, 38. dakikada ofsaytta düştü, acaba niye?

Muhatap yanıt bulmakta zorlanır; dıştan olmasa bile içten, “Ne saçma soru?” der, susar. Ama futboldan anlayan, takımları ve futbolcuları izleyen, onların geçmişlerini bilen biri, hemen yanıtlar:

Demek ki Burak Yılmaz yok.

(Burak Yılmaz’ın “sahte kâr” peşinde koşma dışında bir özelliği de durmadan ofsayta düşmesi. 38. dakika ilk ofsaytta düşme oluyorsa, bu, onun yokluğunu anlatır.)

*****

Ne maçtı ama!

Harun, penaltı kurtardı.

Harun’un penaltı kurtarması, bizi aldı 2010-2011 sezonuna, Mert Günok’un kurtardığı penaltıya götürdü.

(Tarih, 23.08. 2010… Trabzon’da oynanan, Trabzonspor’un 3-2 kazandığı maç. Mert Günok, maçın 70. dakikasında Colman’ın penaltısını kurtardı. İkinci maçı Fenerbahçe 2-0 kazandı; böylece Fenerbahçe, o sezon, ikili averajda Trabzonspor’u geçti, şampiyon oldu.)

Penaltıdan gol atmak, öyle kolay değil. Penaltı olunca, futboldan az anlayan, penaltıyı daha atılmadan gol sayar!

*****

Ne maçtı ama!

Trabzonspor Başkanı Ahmet Ağaoğlu, “bir taşla” kaç kuş vurdu dersiniz?

Maç öncesi çekimler başlamıştı!

Senaryo güzeldi!

Senaryoya içeriden destek verenler olmuş mudur, bilemeyiz!

Rol dağıtımı ve çekimler şahaneydi; Ali Bey, kimi sahnelerde olmamalıydı.

Her yönden Trabzonspor kazandı.

Başkan Ahmet Ağaoğlu, iyi rol kesmiş ve kendi deyişine göre de karşılığını almış.

(“Ali Koç gerçek bir spor adamı, zor bir görev aldı. İkinci golden sonra sevinmedim. Ali Koç: ‘Başkan çok güzel goldü, ayağa kalk da sevin.’ dedi. Dostluk sporun ruhunda var.”)

*****

Ne maçtı ama!

Kendi futbolcusuna hoşgörülü olmamak…

Dışa en geniş hoşgörü, içe hoşgörüsüzlük niye?

Ali Bey, Kadıköy’de Kayserispor yenilgisinden sonra Kayserispor Başkanı ve Teknik Direktörü’nün arasında güleç poz vermişti?

Ama Aatıf’ın niye kadro dışı bırakıldığını, soyunma odasında üzülmedi ama güldü gerekçesiyle televizyon ekranlarından millete ilan edilmişti.

Mazallah Aatıf, bir de poz vermiş olsaydı!

Sonradan gelenlere, saha içinde ve dışında olanlara gösterilen hoşgörü önce, kadro dışı bırakılanlara gösterilmelidir.

Fenerbahçe'ye yabancı olanlar, Fenerbahçe’den uzak durmalıdır.

Ali Bey, yıprandığının, belki de bilinçli olarak yıpratıldığın farkına varmalıdır.

*****

“Sona Doğru” yok!

Ya ne var?

Fenerbahçe cephesinde geçen yıl sevinenler de dahil, derin bir hüzün var. Bilmiyoruz, sevinçten el ovuşturanlar da vardır; piyasaya çıkılacak günler yakındır diye bekleyenler!

Ya biz de var?

Her zamanki gibi…

Son söz:

Maç yazısı yazacaktık, sizi oyaladık, kandırdık, ama kusurumuza bakmayın da diyemeyeceğiz; çünkü suç (!) bizde değil, bu bozuk düzende!










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder