4 Kasım 2018 Pazar

Sokak Kabadayıları!

İyi niyetli, hoşgörülü olmak, insan olmanın bir yansımasıdır.

Gel gör ki, insani değerlerden uzak olanlar, sizin olumlu yaklaşımınızı bir zayıflık olarak görürüler. Oysa siz, geçmişte yaşananlara, o tipteki insanların, sizin değerlerinizi nasıl aşağıladıklarını bilmenize karşın, “bizi başka türlü karşılarlar” diye yaklaşırsanız onlara, tepenize çıkarlar. 

Yetmez!
Haksız oldukları halde olayların içinden zeytinyağı misali üste çıkmayı başarır, haklı olduğunuz halde sizi haksız çıkarırlar.

Uyanık olmak, yeri geldiğinde onların anlayacağı dilden konuşmak gerekir. Sizin “yumuşak” dilinizden anlamayanlar karşısında, eşitliği, dengeyi sağlamanın başka yolu yoktur!

Galatasaray’da kimileri, Fenerbahçe’nin “acılı günler”inde, insani duygulardan soyutlanmış, deyiş yerindeyse, “düşmanca tavır” takınmıştır. Taraftar kesimini bir yana koyalım, kurumsal kimliği temsil edenler bunun canlı örnekleridir. Düne dönen, bunun can alıcı örneklerini bulmakta zorlanmaz.

3 Temmuz’u, 12 Mayıs’ı, 04 Nisan’ı anımsayın bir…

Gözünüzün önünden birkaç “isim” geçecektir. Kamuoyu önünde olanlara bakılınca, bunlardan ikisi bugün yine karşınızda. Haktan hukuktan, hakkı yenmekten söz edenler, hep kendilerine yontmuşlardır.

Sizin acınız onların sevinci…

*****

Bir 12 Mayıs 2012 vardı Kadıköy’de.

“Malum kişi”ye bağlı güçler, maç sonrası, stadın içini çoluk çocuk demeden gaza boğmuş, taraftarları coplamış, stadı savaş alanına çevirmişken…

TFF ve Fenerbahçeli yöneticilerin ricalarına karşın, “Kupayı burada kaldırıcağız!” diye diretmek…

Başrolde Fatih Terim ve Abdurrahim Albayrak…

Bir taraf kan ağlarken, sevinmek için diretmek…

Gel de bunu insani duygularla bağdaştır.

Ya 04 Nisan’da, Rize dönüşü Fenerbahçe otobüsüne silahlı saldırı sonrasında serginen tavır?

Saldırı çağrıştırmak amacıyla, gidilen Rize deplasmanında gazetecileri, direksiyonuna geçtiği otobüsle Rize’de tur attıran “şoför”…

O zamanların Türkiye Futbol Direktörü, İsmail Kartal'a bir geçmiş olsun demeyi akıl edemeyecek kadar, duyarsız.

Oysa başka durumlarda ne de duyarlı!

Sözgelimi, 31 Mart 2015’teki Lüksemburg maçı sonrası, yayıncı kuruluşun mikrofonlarına, görev şehidi bir savcımız konusunda şunları söylüyordu:

“Gündemimiz futbol mu olmalı, emin değilim. Savcımıza çok üzüldüm. Oyuncularım da öyle. Şu an önceliğimiz maçı değerlendirmek olmamalı."

Ona göre, demek ki, Fenerbahçe otobüsüne yapılan silahlı saldırı, “toplumu sarsan” bir olay değil/di!.
Oysa sözünü ettiği maçta oynayan oyuncuları vardı o otobüste…
*****
Ve geldik, Fenerbahçe’nin 02 Kasım’daki Galatasaray-Fenerbahçe maçıyla ilgili açıklamasına…
Fenerbahçe yönetimi, tek yanlı iyi niyetli ve hoşgörülü olmanın işe yaramayacağını anlamış olmasına…

Ölçülü, yerinde bir açıklama. (https://www.fenerbahce.org/detay.asp?ContentID=62289)

Açıklamanın can alıcı cümlesi şu olmalı:

“…bağırıp çağıranın, sesi en çok çıkanın haklı görüldüğü futbolumuzun mevcut ortamında iyi niyetli yaklaşımlar suistimal edilmektedir.”

Bu saptama, rakiplere karşı izlenen yolun, bir “seçme” gerektiği gerçeğini anlatmış olmalı, sanırız.

Hakemden yüz bulduğu için maç sırasında “at” oynatan, maç sonrası da hakeme ve VAR başındakileri yüklenen Fatih Terim, VAR’dan istediği sonucu aldı.

Anımsatma bakımından, Fenerbahçe’nin yorumlamalı o açıklamadan, bir cümle:

“… bir sokak kabadayısı edasıyla hareket etmesine rağmen hakemin bir değil birden çok defa yapacağı ikazlar ve sonunda alacağı kararlar bu kişilere dün akşam maalesef uygulanamamıştır.”

*****

Sona Doğru…

Ve maç sonrası açıklamalarla “mağduriyet” yaratma taktiği…

Amaç, cezalara olanlarla razı olmak, olması gerekenleri ceza dışında tutmak çabasıyla “mağduriyet” yaratmak…

Bu bakımdan Fatih Terim ve Abdurrahim Albayrak’ın maç sonrası açıklamalarında yadırganacak bir durum yok. Çünkü bu, bir “huy”… Dün de vardı, görevde kaldıkları sürece, yarın da olacak…

(Tribünde kalp krizi geçiren ve hastane yolunda bu dünyadan göçen Fenerbahçeli Koray Şener adlı genç taraftarın ölüm haberi üzerini kendilerine ayrı bölümü terk edip hastaneye giden acılı taraftarların o tavrını görmezlikten gelerek, acıyı usulden de olsa paylaşmak varken, bunu unutmak!
Oysa başkasının acısı sizin sevinciniz olamaz; oldu mu insani değerler sıfırlanlanmış demektir!)

Fenerbahçe yönetimin olumlu yaklaşımının yanıtsız  kalması, geri tepmesi üzerinde düşünmek gerekecek.

(Rakip takımların olumsuz tavırlarının altında hep Aziz Yıldırım’ın, onların deyişiyle, “uzlaşmaz”, “bölücü” tavrı yattı. Bu saptamayı yapanların derdi, kişi olarak Aziz Yıldırım gözükse de, aslında Fenerbahçe’nin yolunu şu ya da bu biçimde, fırsat sayılan her durum/ olayda  kesmekti.)

Fenerbahçe’de yönetim değişti, yönetimin rakiplere karşı tavrı değişti, ama yönetim sonunda şu cümleyle gerçeği anladı:

“…bağırıp çağıranın, sesi en çok çıkanın haklı görüldüğü futbolumuzun mevcut ortamında iyi niyetli yaklaşımlar suistimal edilmektedir.”

Son söz:

İyi niyet, hoşgörü; aslında sizden olmayan, fırsatını yakaladığı zaman ayağınızı kaydıracakların alkışları, güzel sözleri uğruna gösterilen tavırla harcanacak kavramlar olmamalıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder