24 Kasım 2018 Cumartesi

Fenerbahçe, Trabzon’a Maça Gitmiyor mu?

Fenerbahçe’nin zorunlu Trabzon yolculukları gürültü patırtıya gebedir.

Gün geldi şiddetlendi. Yıllardır böyle olduğu için de, bu, “geleneksel hal” aldı.

Özellikle 2010-2011 sezonundan sonra…

“Şike”, Trabzon’da oltaya takılan “yem” oldu.

(Futbol, genel seçimlerde ve kulüp seçimlerinde “oy”, konferanslarda “alkış” sağlar. Trabzonlu’nun bu “zaaf”ını sonuna kadar sömürenler, onların hangi sözcüklere, kimlere karşı duyarlı olduklarını çok iyi bildiklerinden, “heybe”leri dolu dönerler Trabzon’dan.)
Trabzon’a giden kurnaz konuk  gibi, orada yaşayanlar da, oltayı öyle bir sallar ki…

Küçük küçük balıklar üşüşür hemen oltaya… 

Başka yerlerde takılınca oltaya denize salınan o küçük balıklar, burada balığın en makbulüdür!

*****

Düne kadar, başta Aziz Yıldırım, Emre Belözoğlu ve Volkan Demirel’i görenler hemen “tahrik”  olurlardı.

Şimdi onlar yok.

Bakalım, Ali Koç’u görenlerde “tahrik olma” buharlaşacak mı ya da “geleneksel hal” gereği yine “zuhur” edecek mi?

Unutulan ne, biliyor musunuz?

Trabzonsporlu taraftarlara göre, asıl “tahrik” edici olan Fenerbahçe adı…

Bir saplantı!.

Bu, değişir mi?

Şarkıdaki gibi mi desek acaba?

*****

Fenerbahçe de Trabzonspor da bu yıl dertli, sorunlu…

Dert/ sorun, ilk bakışta puan sıralamasındaki yerlerinden kaynaklanıyor. Ama böyle sıralamalar yıllardır Trabzonspor için “geleneksel hal”den sayılır.

Ama Fenerbahçe için…

Geçen yıl, dıştanı bırakalım bir yana, içten/ taraftarın belli bir kesimince yoluna taş konmasına karşın, puan tablosuna göre umutla gidiyordu.

Geçen yıl 12 hafta geride kaldığında Trabzonspor, puan olarak, bugünkü yerindeydi; Fenerbahçe ise bugünkünden 7 puan fazla almıştı.

Öyleyse dertli olma bakımından, puanlar göz önüne alındığında, Trabzonspor’un bir derdi yok!

O zaman?

Ortaklık, olsa olsa, kadro dışı bırakmalar olabilir!

*****

Alınacak bir 3 puan rahat bir “nefes” almayı sağlar mı?

Fenerbahçe, yeni yönetimle, çok sonraki yılları kurtarmayı hedeflediğini gösteriyor!

Trabzonspor ise, şampiyonluktan yerine gözünü kendisinin olmayan “kupa”ya göz dikmiş; bir gün olur umudu, avuntusuyla bekliyor. 

“Kupayı biz getireceğiz” sloganlaştırılarak seçim alınır; ama “kupa” bir türlü gelmez.

Başkasının elindekini “Benim” diye almaya çalışmak yerine, gerçekten kendilerinin olacağı bir “kupa”ya sahip olmak için mücadele etmek en gerekli olanı olmaz mı?

Olur da… O “kupa”yı getirecek gücü yaratacak/ bir araya getirecek bir “güç” olmalı… Olmayacağını düşünenler, onun için, kendilerinin olmayanı istiyorlar, ki birileri ellerinden kaptığı gibi kendilerine getirsin!

*****

Fenerbahçe, Trabzon’a maça gitmiyor mu?

Güvenlik nedeniyle, Fenerbahçe taraftarı maç alınmayacak.

(Yeri geldiğinde spor üzerinden ne nutuklar atılır?

Spor, barış ve kardeşliktir!

Demek ki, bu güzel deyiş, sadece nutuklara yakışıyor!)

Başkan Ahmet Ağaoğlu’tan Ali Koç’a mesaj verdi:

“Koltuğunuz hazır.”

(Bir habere göre, Ali Koç, maçı tribünde izleyeceğini söylemiş. Ahmet Ercanlar’ın haberine göre de, Ahmet Ağaoğlu, “Koç’un iki camia arasındaki gerilimi düşürme adına attığı adıma aynı şekilde karşılık” veriyor böylece!)

O  “o koltuk”, Ahmet Bey istediği için değil, zaten hazır olacak. Biz yine de bunu bir “jest” sayalım!

Başkan Ahmet Ağaoğlu, taraftarlarına sağduyu çağrısı yapıyor. Bu da olması gereken… Eski bir yönetici gibi, günler öncesinden sosyal medyadaki paylaşımlarıyla Fenerbahçe’ye doğrudan “şikeci” demiyor. Ama, Fenerbahçe ile Trabzonspor arasındaki sorunun çözümü için gösterdiği yol, sonuçta geliyor aynı kapıya dayanıyor:

“Fenerbahçe ve Trabzonspor arasında bir sorun var. (…) Bunun çözümü için sorumluların sorumluluklarını kabul etmesi gerekir. Eğer o sorumlular hatalarını kabul ederse eminim ki sıkıntılar ortadan kalkar.” 

Nedir o “hata” denen?

2010-2011 Süper Lig Şampiyonluk Kupası’nın Fenerbahçe’de olması…

“Hata” nasıl düzeltilecek?

Kupayı Fenerbahçe’den alıp Trabzonspor’a vermekle…

Demek ki, ortamına göre değişen sözcükler kullanılması, birinde “açıkça” suçlama, birinde “Sonradan ben öyle demedim, sözlerimde öyle bir sözcük var mı?” türü yan çizmeyi sağlayacak ifadeler…

Yani?

O cephede değişen bir şey yok!

*****

Sona Doğru…

Fenerbahçe, Trabzon’a zorunlu maça gidiyor.

Trabzonsporlu, konuklarına, kendi ölçülerine göre davranıyor. Bu “ölçü”, sıra Fenerbahçe’ye gelince  “ölçüsüzlük” olarak kendini gösteriyor. 

Düne kadar, Emre Belözoğlu ve Volkan Demirel’i saha görenler hemen “tahrik”  olurlardı. Hele Aziz Yıldırım adı, “tahrik” için birebirdi!

Şimdi onlar yok; rakiplere, “zeytin dalı” uzatan Ali Koç var.

“Zeytin dalı”, Galatasaray - Fenerbahçe maçında elde kaldı!

İkinci deneme yeri Trabzon…

TRT Spor’a konuşan ve “centilmenlik çağrısı” yapan Başkan Ahmet Ağaoğlu diyor ki:

"Rakibimiz kim olursa olsun sportif anlayış, spor etik ve ahlakını ön plana çıkararak mücadele etme düşüncesinde olduğu sürece biz zaten hiçbir zaman o çizginin dışına çıkan, ödün veren kulüp değiliz.”

Bu cümlede, rakipler için söylenen “sportif anlayış, spor etik ve ahlakını ön plana çıkararak mücadele etme düşüncesinde olduğu sürece” ifadesi, cümle bittiğinde, rakipleri suçlama amacı taşıdığını gösteriyor. Çünkü bunun devamında gelen, “biz zaten hiçbir zaman o çizginin dışına çıkan, ödün veren kulüp değiliz.” ifadesi, kendilerinden kaynaklanan olumsuzlukları rakibe yüklendiğini göstereceği gibi, bu hafta olası olumsuzluklar da Fenerbahçe’ye yüklenecektir.

Ne “centilmenlik”miş bu!

Son söz:

Fenerbahçe’nin zorunlu Trabzon yolculuğu, umalım, kavgasız gürültüsüz sonuçlanır; maçın havasını tribünler bozmaz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder