21 Şubat 2018 Çarşamba

Galatasaray, Ağlak ve Zırlak!.

Sözcükler kullanıldıkları yere ve ortama göre “silik” olacağı gibi, kurşun misali "ağır” da olur!
Ayrıca, unutmayalım: 

Sıradan bir sözü bir “kurşun gibi ağır” kılan da, söyleyenin toplum içindeki konumudur.

Güçlünün sesi, daha gür çıkar!

Güçlü ya da başkasının gücünü arkasına alan, bir yandan övünme/ böbürlenme, öbür yandan da “rakip” gördüğünü “küçümseme”yi amaçlayan sözcüklerle  “tam isabet” sağlar!

Sözgelimi, Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz’in şu cümlesi, oturaklı mı oturaklı:

“Galatasaray, ağlak ve zırlak toplum değildir!"

Demek ki “ağlak ve zırlak” olanlar var!

Artık, üstüne alınan konuşur!

(Sözcüklerin anlam ve kökenleri üzerine söz söylemeyi pek seven Mustafa Bey, konuşurken kendini öylesine kaptırmış olmalı ki, Galatasaray için  “toplum” sözcüğünü kullandı.  Belki “camia” dememek, Türkçesini kullanmak için ”topluluk” diyecekti; ama dili, “toplum”a kaydı!) 

*****

Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz’i nasıl bilirsiniz?

Yanıtı geçen pazar gününde kaldı:

“… görünen o ki Mustafa Cengiz,  şimdiden üslubu ve derinliğiyle, Türkiye’nin en ‘avam’ yapılarından birine, spor camiasına seviye atlattı.”

“… nezaketi elden bırakmayan ama aralarında ‘ayar veren’, yeri geldiğinde racon kesen sözleriyle, futbol camiasına gayet uygun ‘ağır abi duruşu’yla Mustafa Cengiz, hiç de kurda kuşa yem olacakmış görünmüyor.”

“Her şeyin tek tipleştirildiği, vasatın kutsandığı bir dönemde, Mustafa Cengiz’i izlemek Türkiye’nin sayılı lükslerinden biri olacağa benziyor.”

Bunlar, bizim değerlendirmemiz değil; zaten “tırnak” içinde.

Kimin mi?

Geçen hafta, Cumhuriyet’in Pazar ekinde, Mehmetcan Demiray’ın, Mustafa Cengiz’i konu alan (Gördüğünüze ‘inan edin!’) yazısında ilgimizi çeken cümleler…

Mehmetcan Demiray, Mustafa Bey’i  yazısında öyle güzel anlatıyordu ki… Ama salı günü sponsorluk töreninde konuşan Mustafa Bey’i dinleyince, o güzel yazının bir “güzelleme” olduğuna inandık. Çünkü Mustafa Bey’i anlatan cümleler ile Mustafa Bey’in o törende kimi dedikleri ve o anki ses tonu, anlatılana karşıt.

(Yazıdan anlaşılacağı gibi, bu “güzelleme”, Mustafa Cengiz’in “TRT’de katıldığı ‘Basın Tribünü’ndeki performansıyla” ilgili…)

*****

Pazardan geldik salıya… 

Pazar günkü yazıda geçen “efendilik”, “üslup”, “derinlik”, “nezaket”i, salı gününde bulabilir miyiz?

Mustafa Bey, Cenap Şahabettin’in “Bu ülkede mütevazı görünmeyin, gerçek sanırlar.” sözünden giderek, kendilerinin nasıl görüldüğüne değiniyor:

“Efendiliğimiz, kibar duruşumuz, maalesef bir zayıflık, bir pısırıklık, bir korkaklık, bir yumuşaklık olarak algılanıyor.”

Ve birden “kurda kuşa yem olmayacağı”nı, hiç de “nezaket”le bağdaşmayan, “hamaset”e uygun bir üslupla gösteriyor:

“Galatasaray olarak ağlak ve zırlak bir toplum değiliz. Mağlubiyeti de sinemize gururla çekeriz. Biz, Galatasarayız ve biz, asla pes etmeyiz! Çarpışarak, vuruşarak ölürüz! Haftada 2 demeç, 3 tane zırlayan sözler söylemeyiz.” 

Mustafa Bey, “Haftada 2 demeç, 3 tane zırlayan söz” söylemeyeceklerini vurgulamasına karşın, sözü hemen “Buradan uyarıyoruz.” diyerek sürdürüyor:

“TFF'ye de, MHK’ye de fanatik Fenerbahçeli gelsin. (…) Eğer, bir insan tuttuğu değerler ve tuttuğu takım için objektif değerleri yerler altına alıyorsa, hakem de olsa, başkan da olsa, biz, ona sadece 'Yazıklar olsun' deriz ve bu oyunda olmayız, biz bu oyunu bozarız!”

“…bu oyunda olmayız, biz bu oyunu bozarız!” ne demekse?

*****

“Ağlak ve zırlak”…

“3 tane zırlayan söz”…

Herkes, işine gelen her sözü, bunların kapsamına sokabilir.

Şunlar, acaba nereye koyulabilir?

Abdurrahim Albayrak’ın, “atmasyon” denecek, “Galatasaray’ın binlerce penaltısı verilmedi.” demesi…

Kendisinin, hakemlere, dolayısıyla hakemleri uyarması (!) bakımından MHK Başkanı Yusuf Namoğlu’na yönelik, “Bize çok rahat kart çıkıyor.”, “Tartışmalı pozisyonlarda Galatasaray’ın aleyhine kolay karar vermeyin.” demesi…

Ya şunlar neye girer?

“Finansal Fair-Play benim uzmanlık konum. UEFA’da mali açıdan iyi durumda değiliz. (…) Son günlerde mesaimizin en az yarısını bu konuya ayırıyoruz. Federasyon da bu konuda, özellikle Servet Yardımcı, bize yardımcı olacak.”

(Anlaşılan o ki, kapalı kapılar ardında yürütülen işlerle kimilerine, can alıcı konularda bile yol açılıyor, kimilerinin yolu da hem açıkta hem kapalı kapılar ardında kesiliyor.

Yolu kesilen, yakınınca, bunu kamuoyu önünde dillendirince, bunun adı “ağlak ve zırlak”, “haftada 2 demeç, 3 tane zırlayan sözler” oluyor!

Hadi canım sen de!.)

Ya  içe dönük olan, eski Başkan Dursun Özbek’in, “temlikleri” kaldırması için bastırmak?

*****

Sona  Doğru…
Mehmetcan Demiray’ın yazısındaki Mustafa Bey ile  salı günkü,  “efendilik”, “üslup”, “derinlik”, “nezaket”le hiç de uyuşmuyor!

Mustafa Bey’in, daha dün göreve geldiğine göre, “Efendiliğimiz, kibar duruşumuz, maalesef bir zayıflık, bir pısırıklık, bir korkaklık, bir yumuşaklık olarak algılanıyor.” demesi, eski Başkan Dursun Özbek’le ilgili olsa gerek!

Galatasaray, Mustafa Bey’in deyişiyle “ağlak ve zırlak” değil, ama hakemlerden açıkça kollama/ kayırma bekliyor:

“Bize çok rahat kart çıkıyor.”
“Tartışmalı pozisyonlarda Galatasaray’ın aleyhine kolay karar vermeyin.” 

Ya beklenen olmazsa, denecek belli mi?

"Galatasaray asla pes etmeyecektir.”
“Çarpışarak, vuruşarak ölürüz.”
"Biz bu oyunu bozarız!”

Son söz:

Zorda kalan, bunun omuzlara yüklediği baskıdan kurtulmak, dikkatleri başka yerlere çekmek, çevresinden gelecek eleştirileri ertelemek, günübirlik de olsa destek sağlamak için, duyguları körükler.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder