8 Şubat 2018 Perşembe

Aykut Kocaman Haklı, 3 Temmuz Bitmedi; Kabuk Değiştiriyor!

Haksızlıkları dile getirmek, bunların "geleneksel hal" almasına tepki göstermek, bir haktır, görevdir.

Sözgelimi 3 Temmuz’dan, kimi hakemlerden sürekli söz etmek…

Bunlar, kimilerinin dediği gibi, başarısızlığın "bahanesi" değil, asıl nedenidir.

Belli konuların üzerinde durmak, o konuları gündemde tutmaktaki amaçlardan biri, belki de en önemlisi, “unutturmamak”tır. 

Sonra?

Cesaret alınan yerleri uyandırmak gerekli!.

Çünkü üzerinde durulmayan, gündemden çıkmış, unutulmaya/ başkalarınca unutturulmaya yüz tutmaya olduğu için yerini başka konulara, çoğu kez de karşıtına bırakır.

Niye?

Doğa, boşluk kabul etmez. Birileri de gelir o boşluğu bir başka şeyle doldurur. 

*****

Aykut Kocaman, son “kasıtlı” hakem hatalarından yola çıkarak, 3 Temmuz’un sürdüğüne vurgu yapıyor.

Doğru, 3 Temmuz bitmedi, kabuk değiştirerek sürüyor.

Dünden fark mı?

Dün ÖYM'ler,"özel yetkili” polis, savcı, yargıçlar; onlara destek olan "pencere" ve "köşe"ler vardı. 

Öncekiler sizlere ömür; ikincilerden kimileri yerlerini koruyor. Ömrünü tamamlayanların yerini aynı işlevi görenler üstleniyor!

TFF’de kimileri gözlemci, temsilci, hakem raporlarını beğenmeyince ek rapor istiyor.

Bunun anlamı ne?

Lehte olanı aleyhe, aleyhte olanı lehe çevir. 

Eski hakemlerden Deniz  Çoban’ın dediğine göre, hakemlere yüksek notu MHK Başkanı Yusuf Namoğlu veriyor.

En son Trabzonspor-Fenerbahçe, Fenerbahçe-Gençlerbirliği maçında olduğu gibi, kusurlu, görevini kötüye kullanan hakemler tam not alıyor. Yetmiyor, UEFA’da görev…

Bunun anlamı ne?

“Anlarsın ya…”

Aynı “Anlarsın ya…” temsilci ve gözlemcilere de açık bir mesajdır. 

Anlamayanlara bir daha görev yok; anlayanlar “abad” oluyor!

Bu saydıklarımızdan sonra ceza dağıtan/ bağışlayan kurulları saymasak da olur.

Aykut Kocaman, konuşmakta, eleştirmekte, sitem etmekte, uyarmakta sonuna kadar haklı.

3 Temmuz daha bitmedi demekte de…

*****

Anımsatırsan, unutulmaz!

Ben/ sen/ o/ biz/ siz/ onlar bunu anımsatmalı.

Bizim, 3 Temmuz bitmedi, sürüyor dememizle, Aykut Kocaman’ın demesi aynı mı?

Bir de, Ergenekon, Balyoz gibi davalar için “kumpas” diyen,  siyaset içindekiler “şike” için de “kumpas” dese, daha etkili olmaz mı?

Olmaz olur mu? Çünkü söz, ne kadar değerli olursa olsun, onun değerini artıran, söyleyenin toplum içindeki konumudur.

(Melih Cevdet Anday bir yazısında anlatır:

Deli, deliye demiş ki:
“Dün gece seni rüyamda gördüm.”
Öbür deli şaşkınlıkla demiş ki:
“Nasıl olur? Ben seni görmedim!”

Melih Cevdet Anday, bu örnekle neyi vurguluyor olabilir?

Biz, buna, deliler arasında geçen bir konuşma olduğu için, “deli saçması” diyebiliriz. Ama bunu tanınmış bir şair söylerse, buna farklı yaklaşır, “Ne güzel şiir!” deriz.

Bundan çıkan şu:

Deli söylerse, “deli saçması”, ünlü şair söylerse “şahane şiir”.

İşte yaratıya, söyleyenin toplumdaki konumuma göre değer verme!)

*****

3 Temmuz daha bitmedi; kabuk değiştirerek sürüyor.

Hakemlerden verdiği somut örneklerle haklı olarak eleştiren/ yakınan Aykut Kocaman’a ceza yolu açılırken, bırakın ötekilerini, son iki maçta Fenerbahçe’nin yoluna taş konuyor.

Bugün Fenerbahçe, yarın başkası…

Son iki maçta yitirilen 4 puanın sorumlusu ne Aykut Kocaman ne de kendi kalesine gol atılmasında rolü olanlar…

Hakemler, moral bozmakta, rakibe moral vermekte kusursuz!.

Kusurlu, görev kusuru işleyen hakemlere yüksek not vererek, kalanlara  “Anlarsın ya…” demenin ucu gider nereye dayanır?

Attila Gökçe, “Büyüyünce ben de hakem olucam” başlıklı yazısında, hakemlerin kazançlarını unutanlar için anımsatıyor:

“MHK tarafından profesyonel olarak kadroya alınan hakemler, ayda 20 bin TL fiks maaş alıyor. Bunun yanı sıra yönettikleri her maç için kendilerine ödenen para da 10 bin TL. Bu hesaba göre sabit maaşını alan bir hakem, ayda 2 maç yönetirse geliri 40 bin liraya yükseliyor.”

MHK değişmeli diyenlere, zamanında “Değişse ne değişecek, devam etmeli” diye yaklaşan Attila Bey bile, “Anlarsın ya…” yı anlayanların ne yaptıklarını, yani herkesin bildiğini sıralamak zorunda kalıyorsa, değişme zamanı çoktan gelmiş geçmiş demektir:

“Böyle bir gelir için profesyonellik öncesi yaptıkları işi terk eden, mesleğini bırakan hakemler  var. Ve onlar statülerini kaybetmek istemiyorlar. Göreve devam etmek için kurallara göre değil, maalesef çıkarlarına göre hareket etmek gereği duyuyorlar. Açık, seçik, kesin ve net kararları veremiyorlar ama, bazen de çok radikal kararlara imza atabiliyorlar.”

*****

Sona doğru…

3 Temmuz bitmedi, kabuk değiştiriyor. Futbolda kayırma ve doğramalar, "geleneksel hal" alıyor.

Fenerbahçe maçları, geleceğin Cüneyt Çakır'ları için "staj" oluyor gibi. Çünkü bu maçlarda görevini (!) kusursuz (!) yerine getirenlerin yolu açılıyor.

Unutulmasın, yol, birileri için açılıyorsa, birileri için de kapanıyordur. Bir başka deyişle, yolu açılan, yol açma/ kesme görevi üstlenir.

TFF’den kaynaklanan olumsuzluklara kim “Dur!” diyecek?

Son söz:

Biliyorum, en zor soru, yanıtı bilinen soruları sormaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder