20 Kasım 2017 Pazartesi

Suçluya Yataklık Yapan Kanallar

Futbol programı adı altında neler yapılıyor neler?

Özellikle de “kanal”larda çöreklenmiş kimi adamlar, hakarette/ atıp tutmada/ saldırıda/ yalanda birbiriyle yarışıyorlar. Birinin ağzından çıkan olumsuz “laf”ın üzerine hemen öbürleri, ben daha iyisini yaparım misali,  en “fiyakalı”sını söylüyor. 

Terbiye desen yerlerde sürünüyor.

İnsanlık desen, zaten böyleleri insanlıktan nasibini almamışlardan…
Utanma desen, o da ne?

Yüzsüzlük, ikiyüzlülük!..

Adamlar, ahlaksızlık/ yozluk tavan yaptıkça “cep”lerini dolduruyorlar.

Sadece onlar mı?

Hayır, onlara “pencere” açanlar, televizyon kanallarının gerçekten “kanal”a dönüştürülmesine çanak tutan, göz yumanlar… 

“Kanal”lar öyle bir koku yayıyor ki etrafa…

“Koku”, para getirince, işveren daha çok memnun…

Koku yayan da…

Kokudan mest olan da…

*****

“Şerefsiz”, “şerefsiz oğlu şerefsiz”…

İnsanlıktan nasibini almamış, ahlak yoksunu adama, en ağır küfürleri etsen ne değişecek?

O adamların yanında oturan, zaman zaman kendileri de aynı düzeyde konuşan “düzeysiz”e, o laflar karşısında niye sustun demek ne kadar da anlamsız?

Fakir Baykurt’un roman kahramanlarından biri “Küfür, insanın karnının şişini indirir” der.

Küfürden hoşlanan, küfrü sindiren, bundan doyum sağlayan insanların varlığı ayrı…

Diyeceksiniz ki, kişi, kendisine küfredilmesinden zevk alır mı?

Biliyorum, “Bu, nasıl olur, mümkün mü?” diyenler olacaktır.

Kuşkusuz, olmamalı, ama mümkün!.

Ekran küfürbazları, onların zırvalarını “yorum” adı altında yayanların küfürle doyum sağladıklarını, küfürbazları el üstünde tutmalarından belli değil mi?

(Bekir Yıldız’in, şimdi anımsamadığım bir öyküsünde şöyle bir bölüm var: Ağa, köy meydanına gelir; at sırtındadır. Meydandaki çocuklardan birini çağırır, muhtarı soracaktır. Çocuğa “Köpekoğlu köpek, gel buraya!” diye seslenir. Çocuk, o lafı duyar duymaz, koşar ve büyük bir sevinçle, “Ağa, bana köpek, dedi, köpek..” diye bağırır durur.)


*****

Suçlu ayağa kalk!

Hangi suçlu ayağa kalkmış ki o “muhterem”ler kalksın.

Küfürlerin ekran “pencere”lerinden yayılmasına göz yumanlar, o insanlıktan nasibini almamış olanları orada tutanlar, asıl sorumlulardır.

Kanal sahibi görevini yapmıyorsa, asıl işlem ona yapılmalı!

Kamu görevlisi işlem yapmıyorsa ona da…

Hiç kimse olanları umursamıyorsa, siyasetçinin pek sevdiği deyişle, iş, “aziz milletimiz”e düşüyor.

Yani?

Yurttaş, sivil toplum örgütü olarak sen görevini yapacaksın.

Ağzından salyalar akan, ona buna saldırarak “cep" dolduranların ağzından çıkan “fikir kırıntısı” sözleri, “şok” gibi sıfatlarla internet ortamına taşıyan, farklı dünya görüşüne bağlı kesimler de onlar kadar suçlu değil mi?

Eleştirel yaklaşanı “yayın ilkelerine aykırı” diye cezalandıranlar, küfürbazların ipe sapa gelmez sözlerini anında internet ortamına görseller eşliğinde taşıyanlar…

Yani?

Medya denen kesimin kodamanları…

Medyadaki olumsuzluktan yakınıyor görüntüsüne sığınarak, gerçekleri gizleyenler…

Siz, evet siz, özellikle maçlar öncesi ve sonrası incir çekirdeğini doldurmayan laf kırıntılarını haber adı altında etrafa mikrop gibi saçanlar…

Siz, evet siz, bu kafayla gittiğiniz sürece, hiçbir şey değişmez.

Yoldan çıkmış kaşarlı küfürbaz gider, daha toyu gelir; onu da palazlandırmada yarışırsınız.

Kaz gelen yerden tavuk esirgenmez misali davrananlar…

Evet siz, yani patronlar, işte, net görüntü ekrana yansıyor:

Suçluya yataklık yapan kanallar…

Son söz:

Hep, ıvır vızır konularda görev yapıldığını gören ve kanıksayan toplum için iyi uykular!..



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder