16 Ağustos 2021 Pazartesi

Gidiş Kaygılı, Dönüş Şen Şakrak!

"Fenerbahçe'de yeni sistem var, sistemlerini irdeledik. Kalabalık orta saha var, biz de kalabalık olacağız.”


Adana Demirspor Teknik Direktörü Samet Aybaba’nın, Fenerbahçe’yi Adana’dan eli boş göndermek için yaptığı plan bu!

Demek, isteneni elde etmede belirleyici olan sistem! 


Vitor Pereira ise, sistem konusunda önemli bir saptama yapıyor/du: 

"Önemli olan sistem değil, sahadaki davranışlardır. Sistemimiz değişebilir, önemli olan davranışın değişmemesi.”


Sistem denen, sahadaki diziliş, sözgelimi Pereira’nın hazırlık maçlarında denediği 3-4-2-1… Öyle bir hava estiriliyor ki, sistem, başka takımlar için de geçerli bu, maç boyunca, ayrıca, rakiplere göre hiç değişmeyecek. 


Sanki kutsal metin!


Oysa maçın gidişine göre, bütün futbolcular kendi alanına kapandığı gibi, rakip alandan da çıkmazlar.  Dizilişi kafayı takanlar, buna ne diyecekler?


Şimdi, Fenerbahçe, özellikle ikinci yarının büyük bir bölümünde hangi sisteme göre oynadı?


Pereira, ne güzel demiş: Sistem değişebilir, ama sahadaki davranışlar değişmez.


O zaman asıl belirleyici olan ne?


Futbolcuların sahada değişmeyen davranışları.


*****


Eksiklikler, maç öncesi kaygıları körüklemesine karşın, olanlardan oluşan takım, Fenerbahçelilerin yüzünü güldürdü.


İlk onbirde oynama şansı bulan Samatta için ayrı bir “sayfa” açmak gerekiyor.


Gol atmak dendi mi ilkin akla forvet, futbol dilinde “golcü” gelir. 


Ben forvetim diyen ya da sen forvetsin denen futbolcudan çok şey beklenir. Forvet, bazen futbolun 11 kişiyle oynadığı unutur, kendini güreşçi, boksör… gibi görür; ben olmazsam takım hiçtir havasına kapılır. Kendini kurtarıcı, “tek adam” göreni de vardır; sözü her koşulda geçsin, sürekli el üstünde tutulsun isteyeni de…


(Bir zamanlar Polisgücü takımları vardır. Mersin Polisgücü’nden sorumlu emniyet müdürü yardımcısı bir arkadaştan dilemiştim.

Futbolculara 1-0 kazandıkları maçtan sonra prim dağıtılacaktır. Bir futbolcu söz ister. Arkadaş söz verir:

“Söyle evladım.”

“Golü ben attım, fazla prim isterim.”)


Forvet, gol attığı gibi, kaçırır da...


Bir defans oyuncusunun gol kaçırması, olağan karşılanır; bu da, defans oyuncusu işte, topun kendi kale alanında olduğunu sandı diye geçiştirilir!


Ama forvetin, bir de “gol kısırlığı” varsa, kaçırdığı başına bela olur.


Samatta’nın yararlanamadığı fırsat, Pereira’yı güç durumda bırakacağı kesindir! Çünkü taraftar,  Samatta’yı  sahada görmek istemediği belli etmiştir. 


Pereira, iç sahada Samatta’yı gelecek tepkileri göze alarak sahaya sürebilir mi?


Zor!


İçten gelen tepkilere dıştan “çenesi”yle mesleğini icra edenlerden destek gelince, Samatta, harcananlar listesine girdi gibi!


*****


“Nasıl başlarsa öyle gider”e inananların yüzü daha bir güldü.


Yüzü gülenin olduğu yerde, yüzü gülmeyenin olması olağan sayılır.


Fenerbahçe’nin Adana’dan şen şakrak dönmesinden hoşnut olmayanlar, eleştiri adı altında bir yığın laf cambazlığı yapacak, sözcüklerin belini kıracak/tır. Bundan kuşku yok. Eskiden olduğu gibi, kırık plak misali, cızırtılı sesler duyulacak:


Fenerbahçe hak etmedi. 

(Yendi, 3 puanı aldı ya…)


Golün üstüne yattı.

(Skoru korumak için ya ne yapacaktı; bir gol daha atsaydı 4 puan mı alacaktı?)


Şansı yaver gitti.

(Yatıp kalkmalara, penaltı beklemelere Ali Şansalan prim vermediği için?)


Adana Demirspor, yenilgi hak etmedi 

(İyi  mücadele etti ama gol atamadı.).


Ali Şansalan’ın düdük çalacak, Alper Ulusoy’un VAR’da olması, Fenerbahçe taraftarın kaygılanmasına yol açmıştı. Kaygının kaynağı dündeki olumsuz örneklerdi. Ancak, kaygılar boşa çıktı.


Ali Şansalan, Adana Demirsporlu futbolcuların, özellikle onsekiz içinde yatıp kalmalarına yüz vermedi. VAR da devreye girmedi. 


Hakemlerden Adana Demirspor cephesi yakınırken Fenerbahçeliler, kaygılarının boşa çıkmasından ötürü mutluydular!


(Adana Demirsporluların penaltı kazanmak için çabalamaları boşuna değildi! Adamlar haklılar! Geçmişteki örnekler, Fenerbahçe’nin aleyhine çalınan düdükler, bu tür beklentilere yol açıyordu kuşkusuz!  Ne ki ne Ali Şansalan ne de Alper Ulusoy, dündeki örneklerin etkisinde kaldı!

Gelecek maçlar ne gösterir, Allah bilir!)


*****


Sona Doğru…


Fenerbahçe, eksiklerine karşın, Mesut'un ikinci yarının başında gelen golüyle 3 puanı aldı.


Yeni gelenlerden sadece Serdar Dursun, ikinci yarıda sahada yer buldu. Gel gör ki kısa bir süre sonra omzundan sakatlığı için oyundan çıktı.


Demek oluyor ki, Pereira, kendinden önce gelen futbolcularla sezonun ilk maçından mutlu ayrıldı. Bu, aynı zamanda, elde olanları verimli biçimde kullanmak için örnek sayılabilir. 


(Pereira; Altay, Tisserand, Attila Szalai, Novak, Gustavo, Zajc, Osayi, Ferdi Kadıoğlu, Mesut Özil, İrfan Can Kahveci, Samatta ilk onbiriyle başlattığı maçı  Altay, Tisserand, Attila Szalai, Novak, Gustavo, Ozan Tufan, Serdar Aziz, Sosa, İrfan Can Kahveci, Nazım Sangare ile bitirdi.)


Fenerbahçe, geçen sezon dışarıda maç kazanırken içeride akla hayale gelmeyen puanlar yitirdi. Bunu sadece hakem kaynaklı olumsuz kararlara bağlamak, eksik kalır.


İçeride puan yitirme, taraftarın yokluğu ile geçiştirildi.


Doğru muydu?


Doğru diyenlerin unuttukları, içeride zorla kazanılan/ puan alınan maçlarda taraftar olsaydı, o maçların yitirilme olasılığının yüksek olacağı… Çünkü sabırsız taraftar homurdan mı eldeki gider!


Fenerbahçeli taraftarlar da uzak kaldıkları tribünlere kavuşuyorlar.


Bakalım, içeride maç kazanmada taraftarın etkisi ne ölçüde olacak?


Son Söz:


Maçı kazandıktan sonra, daha önce saptanan, maç içinde görülen eksiklikleri gidermek, teknik direktöre düşeceği için, taraftara düşen, yarının daha iyi olacağından hareketle sevinmek…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder