Ersun Yanal, Fatih Terim’e mi Öykünüyor Ne?

Ersun Yanal, maç biter bitmez,“medyanın bülbülleri”nin ağzına sakız olacak “malzeme” verdi; ekranlar, bununla doldu taştı. 

Medyaya “malzeme” veren sözler neydi?

“Fenerbahçe camiasındaki dedikoduları kim yapmak istiyor, nasıl karıştırmak istiyorsa, onlara bir cevabımız olacak.”

“Öyle kalkıp dedikodularla, arkadan konuşmakla falan bu işler çok ayıp, çok terbiyesizce.”

“Fenerbahçe, dedikodularla, arkadan konuşmakla yıkılacak bir takım değil.”

"Birçok mevkisinde oyuncu olmayan, hatta teknik direktörü olmayan Fenerbahçe bugün kazandı.

“Herkes haddini bilecek.”

Ersun Yanal’ın yarattığı hava neydi?

Fenerbahçe camiası, kulüp, tam bir dedikodu yuvası!.

İmalı, örneksiz sözler, sonuçta Fenerbahçe’ye zarar verir.  

Ersun Yanal bunu nasıl düşünemez ki?

*****

Ersun Yanal, Fatih Terim’e mi öykünüyor ne?

Oysa Ersun Yanal ile Fatih Terim’in konumu, yapısı, geçmişi çok farklı. Ersun Yanal’ı Fenerbahçe’ye bağlayan tek şey var; o da teknik direktörlük görevini belli bir süre için üstlenmiş olması. Ama Fatih Terim, futbolculuğundan başlayarak Galatasaray’da yer etmiş biri. Fatih Terim'in kaprisleriyle Ersun Yanal’ınkiler aynı kapıya çıkmaz. O, Galatasaray’da sorun olduğu zaman sorun şu ya da bu biçimde çözümlenir, ama Ersun Yanal’ın Fenerbahçe’de yaratacağı sorun, Fatih Terim’e özenerek/ öykünerek kendini yönetimin üstünde görmesi, sorunun sahibini alır götürür.

Fatih Terim’i övüyor, Ersun Yanal’ı mı yeriyoruz?

Kesinlikle “Hayır”; övme de yok yerme de, sadece bir saptama yapıyoruz. 

Fatih Terim gibisi, bizim açımızdan, Fenerbahçe’ye yakışmaz; ama Ersun Yanal’ın maç sonrası sergilediği görüntü de öyle…

Ersun Yanal, hafta içinde nasıl bir yazılı açıklama yapacak/tı, bilemeyiz. Ama sergilenen o görüntü, gereksiz ve anlamsız sözler, hoş değildi. Belki de kapalı kapılar ardına “özür” dilenmiştir!

(Hafta içi birkaç saat sonra bitiyor. Yazıyı yayımladığım saate kadar gözümüze bir açıklama ilişmedi. Anlaşılan açıklama olmayacak, lafta kaldı.

Bunu genelleştirerek denecekler belli:

Yapacağım dediğini ya yapacaksın ya da o konuda hiç konuşmayacaksın.

İki düşünüp bir konuşacaksın, öyle bir konuşup iki düşünmeyeceksin.)

*****

Ersun Yanal ne yapmalı?

Eleştiri konusu olan, bugüne kadar yaptıklarını yapmamalı:

Yakınmayı bir yana bırakmalı, elindeki futbolcuları en verimli biçimde, verimli olacakları yerlerde oynatmalı.

Medyada destek görüntüsü adı altında akıl hocalığına soyunanların sarıldıkları, içinde gol üstünlüğü olmayan sayısal verilere sığınarak, kendi kendine gaz vermekten vazgeçmeli…

Evdeki sorunlarını işyerine, sözgelimi sınıfa/ öğrencilere yansıtarak, görevini unutan kişi/ öğretmen konumuna bir daha düşmemeli…

Söyleyecek elde tutulur sözü olmayan siyasetçinin “hamasat edebiyatı”, parti başkanına güzelleme yapması misali, ikide bir Fenerbahçe’nin büyüklüğünden söz etmemeli…

(Taraftar bilmiyormuş gibi, Fenerbahçe’nin büyüklüğünden söz etmek, taraftarı üzer.)

Her başarıda futbolcuları öne çıkarmalı; kendisinin ve çevresinin sevinci, o an için belli sınırlar içinde kalmalı.

Futbolda başarı, bunun birçok nedeni olduğu gerçeğini unutmadan söyleyelim, aksilikler ve hakem hataları bir yana, futbolcuları skora etki edecek biçinde sahada konuşturmalı.

Bilinir ki, saha içinde konuşma, “çenesi”yle değil aklıyla, aklın ve yüreğin hükmedeceği ayaklarla, kafayla olur.

*****

Son söz…

Ersun Yanal’ın, kime/kimlere dediğini bilenler bilir ya, “Herkes haddini bilecek!” bir övünme, böbürlenme, ben öyle sıradan biri değilim, güçlüyüm türünden olacağı gibi, aynı zaman da bir tehdittir!

“Herkes haddini bilecek!” diyenin bir yaptırım, karar gücü olmalı!

Seçimle gelmiş birinin bunu demesiyle bir atananın/ çalışanın demesi çok farklıdır.

Fenerbahçe, Beşiktaş yönetimininin son yaptığı açıklama da gösterdi ki, futbol dünyasında kendi gücünden başkasına güvenemez. 

Biz ne mi diyelim?

Son söz:

Herkes, üstlendiği görevin gereklerini yerine getirirken ölçülü, yerine göre konuşmalı, kişisel ilişkilerine bağlı hesaplaşmaları başka yerde yapmalı; kurumsal kimliği araç olarak görmemeli.