19 Aralık 2017 Salı

Aykut Kocaman’ı Haklı Çıkartan, Tudor’un Gönderilmesine Gerekçe Olan Puan Tablosu

İç sorunlarla boğuşan, “başsız” kalmış, Lig’in dibine 8 puanla demir atmış bir Karabükspor…

Başlarda tozu dumana katan, başını alıp giden, ama teknik direktörünün “başını yiyen” takımın üstüne çıkmak ve liderle puan farkını teke indirmek isteyen bir Fenerbahçe…

İlkyarısı Fenerbahçe açısından “boş”, Karabükspor açısından ise “dolu” geçti.

Karabükspor, doğal olarak, “aheste çek kürekleri mehtap uyanmasın” havasındaydı. Bu bakımdan, futboldaki deyişle, “zamandan çalmak” öne çıkıyordu. Oysa geçen zaman, Fenerbahçe’nin aleyhineydi.

Sözün kısası, Fenerbahçe, koskoca ilkyarıyı boşa geçirdi.

Böylesi maçlar, ilginç maçlardır. Çünkü biri yenmek, öbürü yenilmemek, bunun için de oynamak değil, oynatmamak için oynar. Böyle olunca da, maç ancak, yenmek için oynayan gol atınca, seyredilmeye değer. Öyle de oldu; ilk yarıda uyuyan seyirciler ve televizyon başındaki izleyiciler, uyandılar.

*****

Fenerbahçe, ikinci yarıya tek değişiklikle başladı.

Valbuena’yı saha kenarında görenlerden acaba kaçı, onun Şener'in yerine gireceği konusunda “tam isabet” sağlamıştır?

“Tam isabet” sağlandığını sanmıyoruz; ama Valbuena’nın “en isabetli” değişiklik olduğu hemen anlaşıldı. Onun ileride top tutması, atakları yönlendirmesi, bazen de topu çok sevmesi “kusur” sayılsa da, önemliydi.

Mehmet Topal’ın kafa vuruşuyla gelen golde, topu kornerden oraya göndermede Valbuena’nın payı büyüktü.

Gol, Fenerbahçe’yi kısa bir süre canlandırdı; oyunu hızlandırdı. Gole kadar, topu oyuna sokmada “cimri” davranan Karabüksporlu futbolcular,  “zaman nakittir”i anımsadılar bir anda.

Sonra?

Fenerbahçe, tek golün üstüne yatıyor havasına girdi.  Bu hava bocalamayı getirir mi, getirmez mi derken, Valbuena’nın o güzel golü, rahat nefes almaya yetti. 

Daha fazla gol gelecekti, ama gelmedi.

(Bir kaç söz:

Fenerbahçe 3 puan kazandı; bunun yanında savunmasının tümü sarı kart gördü, bunlardan üçünün haftaya Konya’da olmayacak.  Bu, sarı kart sınırında olan her Fenerbahçeli, bir hafta zorunlu dinlenmeli anlamına mı gelir acaba?

Karabükspor kalecisine bakan, onu bir dizi filmi için kaleye geçmiş “artist” diye düşünebilir. Hem fiziği hem de tribünlere bakışı, onsekiz içinde “zamandan çalma” çabası, "rol"e uygundu!.

Takım/lar, kuşkusuz, amaçlarına uygun olarak “zamandan çalacak”… Bu bakımdan Karabüksporlu sporculara pek diyecek yok. Denecekler, sadece hakeme olur. Hakemleri  konuşmanın boş olduğu da, arkalarında vurdumduymaz bir MHK olunca, ortada. O kadar olumsuzluklara karşın, MHK, dimdik ayakta duruyor!)

*****

İlkyarıda sona giderken Süper Lig’de görüntü sevindirici…

Takımlar arasındaki puan farkının önemsiz gözükmesi, ikinci yarıya çekişmeli başlanacağını gösteriyor. Futbolseverler, bir başka deyişle "sporsever"ler arasında, ne yazık ki, alt sıralardakilerin çekişmesi o denli önem taşımıyor. Çünkü futbola bakışta, varsa yoksa, üstekiler, özellikle “Büyük” denenler.

Geçmiş yıllardaki görüntüye bu sezon da tanık olduk. Kimi takımlar, beklendiği gibi maçlara hızlı başladı; beklenmeyenler de “tam gaz” gidiyor.  

“Büyük”lerden en hızlı ve özellikle 10. Hafta’dan başlamak üzere hızı kesilen, bu hız kesilmesiyle teknik direktörüne yol veren, Galatasaray oldu.

Birkaç maça bakarak, Galatasaray’ı hemen bu sezon şampiyon ilan edenler, ama duraksamasıyla birlikte bütün suçu Tudor’a yükleyenler, hemen birden Beşiktaş’a sarıldılar.

Niye ki?

Lig’de tutunma çabasında olan Osmanlıspor’u 5-1 yendi ya…

Yine bir maçtaki gol sayısına bakarak ahkâm kesmek…

Aykut Kocaman ile Tudor’dan birer anımsatmaya ne dersiniz:

“8 puan farka takılmıyorum. Bu farkı rahatlıkla kapatabiliriz. Bunu ilk yarının sonunda bile yapabiliriz. Rahatlıkla söylüyorum; devreyi Galatasaray'la aynı puanda ve hatta önde bile bitirebiliriz.”

"Bence de fark suni! Daha da artar... Devre arasına kadar 10 puana çıkabilir.”

Son söz:

Aykut Kocaman’ı haklı çıkartan puan tablosu, ne yazık ki Tudor’un gönderilmesinin gerekçesi oldu.







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder