31 Ekim 2021 Pazar

Fenerbahçe’de Art Arda Gelen Üç Yenilgi Kime mi Yazar?

Fenerbahçe Konya’da dirilmeli; yoksa “3’lü paket” diyeceğimiz bir yenilgi serisi, “çöküş”tür,  gürültü koparır!

Maçtan bir gün önceki “Diriliş ya da Çöküş” başlıklı yazımız, bu cümleyle bitiyordu.


Olması gereken olmadı, neylersin!


Fenerbahçe, Konya’da yapması gerekeni yapamadı. Art arda gelen 3 yenilgi, “3’lü paket” ürünü gibi oldu. Böylece  “ya da” bağlacının bağladığı, “özdeş olmamakla birlikte özdeş değerde kabul edilen iki şey”den kötüsü, yani “çöküş” oldu.


Şimdi?


Taraftarın üzüntüsü derin, tepkisini dindirmek zor!


Bir “umut” diye vaatlerin albenisine kapılanların üzüntüsü iki yönlü olmalı.


Bir yanda, asıl olan takım sevgisi/ tutkusu, öbür yanda, vaat sahibine güvenmenin, onun bekleneni vermemesinin üzüntüsü!


Şimdi  kime kızacağız, sonuçtan kimi sorumlu tutacağız?


Herkesin “bir böleni bir bileni” farklı olduğu için bunda anlaşmak zor!


“Soru çengeli”ne bir soru asalım, şimdilik sallansın dursun:


Sahada gördüğümüz olumsuzluklar, yönetim/ yönetilme açısından, “dış”ın yansıması olamaz mı?


*****


Şimdi gelelim başlığa, can alıcı soruya:


Bana sorarsanız yenilgilerde, bir başka deyişle “çöküş”te, en masumu futbolculardır. O bakımdan “fatura”, futbolculara kesilemez!


Biliyorum, hemen itiraz gelecektir:


Çıkıp başkan mı, Pereira mı gol atacak?

Beceriksiz, üçüncü sınıf futbolcuları savunmak da ne oluyor?


Daha neler neler, söylenir.


Futbolcular yetersizse… onlarda beceri eksikliği varsa… sonucu belirleyenler oldukları için oların hedefte olması ilk bakışta normal! Ama normal olması, faturanın onlara kesilmesi için yeterli bir gerekçe değildir.


Önce şu sorulara yanıt aramak gerekir:


“Yetersiz”, “bereciksiz” olduğu sahaya çıktığında anlaşılanı kim aldı; kim, niye oynatıyor ya da oynatmak zorunda bırakılıyor?


Futbolcu sahada duman attıyor, golcü diye anılan ve ayağına gelen her fırsatı gol alarak değerlendiriyorsa, gelen başarıyı futbolculardan önce

kim/ler sahipleniyor, bunu kaç kişi düşünür?


Başkanı sahiplenir, ben aracı oldum diyen yöneticisi sahiplenir, sahaya süren teknik direktörü sahiplenir…


Bu kadarıyla kalmaz, “tribünleri doldurduk, takımı coşturduk; biz olmasak futbolcular hiç!” diyen kimi tarafları, bir başka deyişle öne çıkan taraftar grubu sahiplenir.


*****


Gelelim maça….


Dışarıda önce Trabzonspor, sonra içeride Alanyaspor yenilgisi…


Pazar günü de bizim “diriliş ya da çöküş” olur diye gördüğümüz Konyaspor maçı…


Fırtına gibi başlayan Konyaspor’un golleri 2. ve 11. dakikalarda geldi.


(Fenerbahçe’nin yediği ikinci golde bir arada olan 5 futbolcunun şeref tribününde oturanlardan farklı yoktu; evlere şenlik bir durum vardı.)


İki haftada art arda gelen yenilgiyi unutmak için sahaya çıkan futbolcular, neye uğradıklarını şaşırdılar. 


Pereira da şaşkındı!


Kuşkusuz yönetim de…


Ya Fenerbahçe taraftarı?


Ekran başındakiler önce şaşkın, sonra öfkeliydi; belki de bu satırları okuyan siz de öyleydiniz!


(Fenerbahçe taraftarının şaşkınlığı, kuşkusuz öfkeye dönüştü. Özellikle ellerdeki akıllı telefonlar,  farklı duyguları/ tepkileri sanal dünyaya yaydı. Öfkesi ağır basanların yanında; inanmışlık sonrası gelen yanılmaya bağlı olarak düne dönük paylaşımlar yapanlar vardı iyi bildiklerimden.)


Şaşkınlığı geçmiş olmalı ki, Pereira, daha önce yapmadığı değişiklikleri 41. dakikada yaparken şaşırttı!


Pelkas, Nazım, Rossi çıktı; Serdar Dursun, İrfancan Kahveci, Novak girdi.


Sakatlık mı vardı?


Çıkanlar verimsiz miydi?


Pereira, devre arasını niye beklemedi, anlamak mümkün değil! 


Bitime 4 dakika kala 3 oyuncu değiştirmenin anlamı, ilk onbirin düşünülmeden kurulduğunu gösterir mi?


*****


Fenerbahçe, ikinci yarıda dirilir gibi oldu.


2-0 geride başlayan Fenerbahçe’nin öne geçmek için daha çok güç harcayacağı bir gerçekti. 


Gustavo sakatlanınca yerini Mert Hakan Yandaş’a bıraktı.


Altay ve Valencia’nın sakatlanmasıyla Pereira’nın eli kolu bağlandı. Çünkü Altay-Berk değişikliğiyle değişiklik hakkı doldu.


Sakatlanan Valencia 79. dakikada çıkınca, kırmızı kart görmüş gibi, Fenerbahçe 10 kişi kaldı. Valencia’yla ilgili akıllarda kalan ise direkte patlayan röveşatasıydı.


Umutlar sönüyordu.


Bir yanda Fenerbahçe’de ayaklar dolaşırken öte yanda Konyaspor, fırsatları yine harcıyordu.


84. dakikada İrfan Can Kahveci’nin frikikten attı golle, beraberlik umudu doğdu; ama umut, umut olarak kaldı.


*****


Sona Doğru…


Ekranlardan, köşelerden yükselen sesler, Pereira’nın gönderilmesi yönünde… 


Pereira’nın gönderilmesi, kimi takımlarda teknik direktör değişikliğin yarattığı havaya bakarak, işleri düzeltir mi?


Fenerbahçe’de yeni dönemde gidenlerin yerine gelenler bugüne kadar ne yaptılar?


Sorunun yanıtı, getirilecek olanın da gönderilenlere benzeyeceğini anlatır.


Önce, Fenerbahçe kendi içinde düzelmeli; içte barış sağlanmalı. 


Ama görüyoruz ki zor; çünkü herkesin “ bileni bir böleni” farklı…


Uzatmaya gerek yok…


Cengiz Han’la ilgili bir kitabın üst başlığında yer alan, Cengiz Han’a ait şu iki cümleyi tek cümlede toplamaya ne dersiniz?


Son Söz:


“At sırtında dünyayı fethetmek kolaydır; zor olan, inip onu yönetmektir.” (Cengiz Han)





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder