26 Ekim 2021 Salı

Alanyaspor Yenilgisi Üzerine Birkaç Söz

Fenerbahçe, Trabzonspor yenilgisini unutturmak için çıktı sahaya.

Kaç yıldır maça takımını ıslıklamak için giden ve başarısızlıkta onların güdümüne girenler, bu maçta top rakipteyken ıslıklamak/ yuhalamakla uğultu, Fenerbahçe'deyken yüreklendirmek için tezahürat yapınca, taraftar, olması gereken taraftar oldu.

O coşkulu taraftar, maç bitiminde, sonuca gitmekten uzak futbolun getirdiği yenilginin hüznüyle, özellikle de protestoya alışık olmayan yönetimi istifaya davet etmekle, böyle giderse ne yapacağını da gösterdi.

Futbolcular da protestodan nasibini aldı! Ancak ortada garip bir durum vardı. Önce, Başkan Ali Koç’un dediklerine bakalım:

“Taraftar, oyuncuların onlara gitmesine de tepki gösterdi. Haklılar ama anlam veremedim. Özür dilemek için gideceklerdi. Geçen hafta havalimanında çok etkilendiler.”

Sonra gelsin sorular:

Oyuncular kendiliklerinden mi tribüne gittiler?

Yenilginin derin hüznünü yaşayan oyuncular, çağrılmadıkça tribüne niye gitsinler?

Oyuncular, tribüne “özür dilemek için gideceklerdi” demek, gitme nedenini bilmek ya da “Gidin özür dileyin.” diye göndermek anlamına gelmez mi?

Oyuncular geçen hafta havalimanında neyden, niye etkilendiler?

(Oyuncuları ve teknik direktörü, “has taraftar grubu”nun çemberlediği alanda ve grup öncülerinin arkasında toplamakla, yüzlerdeki o “ürkek”, “şaşkınlık” ifadeye bakınca, demek ki, yapılan yanlıştı.)

Protestonun maç sonunda olması hoş karşılansa da, bunun beğenilmeyen maç skoruna bakılarak yinelenmesi hoş olmaz!

Ayrıca, şu sorunun yanıtında anlaşmak gerekiyor:

Takım olarak değil de, tek tek düşünürsek, bir futbolcu verimli olmuyor diye protesto ediliyorsa, “suç”u onda mı, yoksa onu alanda, oynatanda mı arayacağız?

Skora göre protestoya yönelmenin önüne geçmenin yolu belli; o da etkili, güzel, bazen terslikler de olsa, göz alıcı oyundan geçer.

Bir de “idare etmek” değil, yönetmek gerekiyor.

(Alanyaspor’un 90+3’te attığı golü Fenerbahçe atsaydı, yönetim kurulu tribünlerin önünde olur muydu?
Futbolcuları, geçmiş yıllarda olduğu gibi yenilginin etkisiyle “kantarın topuzu”nu kaçıran tribünlerin önüne atmayınız!
Yazık!)


*****

Oyuncu değişiklikleri niye yapılır?

Skoru korumak ya da lehte değiştirmek için…

Amaç budur.

Gel gör ki değişiklikler, takım içinde de yer değişiklikleri gelince, rakibe hizmet etti!

Sonuç: hüzün, hüsran!

Fenerbahçe, bir saat kadar Alanyaspor’u neredeyse onsekize sokmadı. Kafalar ve ayaklar, beceri gerektiren durumlarda yetersiz kalınca, gol de gelmedi.

Oyuncu değişikliği Pereira’nın aklına  71. ve 72’de geldi: Zajc - Sosa, Rossi - Valencia, Nazım Sangare - Crespo değişikliği oldu.

(Değişikliğe kadar, Nazım hücuma destek veriyordu. Zajc ile Gustavo orta alanda dirençli…  Üçüncü değişiklik olarak Crespo oyuna girince, oyuncuların yerleri de değişti. Orta alanda Gustavo, her ne kadar eleştirilse de, görevini yapanlardandı. Ama başka maçlarda gördüğümüz gibi geride/ stoperde tekledi.)

Alanyaspor, bu değişikliklerden sonra orta alanda üstünlük sağlayınca, gelemediği Fenerbahçe kalesine 75. dakikada geldi, golü buldu.

Şimdi soru şu:

Fenerbahçe’de Pereira’nın sistemi mi “sorunlu”, yoksa oyuncu değişikliklerinden sonra, birçok oyuncunun yerinin değişmesi mi?

Mesut’un oyuna giriş dakikasıyla ilgili söylenecek pek söz yok!

Şok etkisi yaratan golden sonra, yakaladığı fırsatlarda ayakları dolanan Serdar, eşitliği sağlayınca umusuzluk, yerini umuda bıraktı.

Gel gör ki atamayana atarlar hesabı, Fenerbahçe kalesine ikinci kez gelen Alanyaspor, 90+3’te 3 puan getiren golü attı.

*****

“Çok baskılı oynadık, rakibimizi kendi yarı sahalarından çıkartmadık.”
“İki kere gelip, iki gol attılar.”
“Beraberliği, yarım puanı bile hak etmediler.”


Pereira, Fenerbahçe kalesine iki kez gelip iki gol atan, maçı 2-1 bitiren Alanyaspor için bunları söylüyor.

İlk iki ifade anlaşılır, olağan karşılanır da, üçüncü tam bir küçümseme…

Bunu Pereira’ya hiç yakıştıramadık.

(2-2 biten Antwerp maçından sonra Pereira’nın, "Bu kulüpte biri Fenerbahçe'nin UEFA Avrupa Ligi’ni kazanacağını düşünüyorsa ben aynı fikirde değilim.” gibi gereksiz bir cümle kurması, pazar günü “Beraberliği, yarım puanı bile hak etmediler.” demesi, ondan bu tür cümleleri duyacağımızın habercisi…)

*****

Sona Doğru…

İki haftada art arda 6 puan gitti.

İki hafta önce Trabzonspor’dan bir puan önde, ilk sırada olan Fenerbahçe, şimdi 5 puan geride kaldı.

Hakemi, Halil Umut Meler’i unuttuk sanılmasın; o, görevini yaptı.

(“Görev”i gerçek anlamıyla kullanıyoruz.)

Sık sık yerde kalan Alanyasporluların imdadına sağlık ekibi koştu! Toplu defans yapıldı. Bütün bunlar, gol atamayanın sığınacağı  mazeretler olamaz, kuşkusuz.

Adamlar, işlerine öyle geldiği için, zamandan çalıyor, bir de soluklanıyor, dinleniyorlar.

Fenerbahçe’de sahada aslı gördüğümüz, var denen ama sahada yok olan forvet/ golcü eksikliği…

(Yeni dönemde o kadar futbolcu alındı, bu gidişle “taraftar istiyor”dan giderek devre arasında da alınır. Olmayanların ya da verimsiz olanların alanına değil de “dolu” alanlara alınmasından korkarım!
Özellikle Galatasaray’ın almak istediğini “elinden aldık” diye övünülen transferlerden vaz geçilmeli/dir.)


3 puan Alanyaspor’un hanesine yazdıktan sonra, bu yenilginin kime yazması üzerinde düşünen düşünedursun, bizim son diyeceğimize gelince…

Son Söz:

Fenerbahçe, sahada ve saha dışında rakibi çok olduğuna göre, önce kendi kendine rakip olmasın, yönetim, geriye dönük klasik yakınmalardan kurtulsun, bugünkü olumsuzlukları düzeltmeye odaklansın yeter ki!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder