Trabzonspor, Godot’yu Beklerken Karşısında FİFA’yı Buldu

Trabzonspor, ne bekliyor, nelerle uğraşıyor, nereye koşuyor?

Yıllardır, Fenerbahçe’nin  “Şampiyonluk Kupası”nı kendisinin sanıyor. O sanma, taraftarın gözünde, “kupa beklentisi”ni canlı tutuyor. Bu canlı tutma da, taraftarı arkasında sürükleme amacına yönelik. 

“Kupa”, ha bügün ha yarın gelecek!

Yarınlar, hiç bitmiyor; bitmez de…

“Kupa”,  oy devşirmede, seçim kazanmada en önemli, vazgeçilmez “malzeme”…

Her olumsuz durumda, sıkışmada, “2010-2011 şampiyonu” olduğu savıyla olanları unutturmak için, “şike”yi oltada “yem” olarak taraftarın arasına sallamak…

“Yem”e koşanlar var, bunun aldatıcı olduğunu düşünmesine karşın, sessiz kalanlar da… 

“Var”ların içinde tek olmayan şey:

Şampiyonluk Kupası…

Kimileri, bırakın yerinde saymayı, sürekli geri gitmeyi unutturmak için “Şike Anıtı” bile yaptırdılar.

“Birçok seneler” geçmesine karşın, beklenti, canlı tutuluyor.

Bekleneni beklemek, “Godot’yu Beklerken”den farksızdır:

Godot’yu beklemek de ne ola ki?

Sonu gelmeyen ve anlamsızlığı daha başından belli olan bir bekleyiş…

Bu bekleyiş, birçok şeyi barındırır:

Boşunalık, hiçlik, amaçsızlık, çaresizlik, bitmişlik…

(“Godot’yu Beklerken”,  Samuel Beckett'ın 1949 yılında Fransızca olarak yazılan ve ilk kez 1953'te Paris'te sahnelenen ünlü yapıtıdır.)

*****

2010-2011 sezonunda Fenerbahçe Şampiyonluk Kupası’nı kazandı.

Gel gör ki, FETÖ’nün başyapıtı olan “3 Temmuz Kumpası”nın yarattığı koşullarda o zamanki TFF, içerideki “özel görevliler” eliyle, Şampiyonlar Ligi getirisini Trabzonspor’a verdi.

Aldığıyla yetinmeyen Trabzonspor, içeride fazladan elde edemediğini elde etmek için, Avrupa’da aşındırmadık kapı bırakmadı.

Kapanan her kapı, yeni bir kapıya başvurmaya götürdü.

Sonuç?

Godot’yu beklemek…

Yani?

Boşunalığı, anlamsızlığı, daha başından belli olan bekleyiş…

Oysa, olmayanın ardında koşmak yerine, güçlü bir kadroyla şampiyonluğa oynamak varken, bir Godot bekleniyor.

UEFA/ FİFA, hiçbir zaman Godot olmadı.

*****

8 Mart, Trabzonspor için unutulmaz bir gün oldu.

Sabah, Attila Türker’in yayımladığı belgeler ve Trabzonspor - Beşiktaş arasında  “bir  garip transfer hikâyesi”… “

("Garip” dedik; çünkü futbolcunun da menajerinin de bundan haberi yokmuş! Aynı zaman da ilginç/ anlamlı; niyesi haberde var.)

Öğlen, önce FİFA’dan gelen “transfer yasağı”…

UEFA/FİFA kapılarını aşındıran Trabzonspor yönetimi, “cüzi” sayılacak bir parayı ödemediği için, gelecek transfer döneminde transfer yasağıyla karşı karşıya kaldı.

Yönetim, transfer yasağını KAPA yaptığı bildirimle açıklıyor. Ama o bildirimde geçen “konu olan borç ödenmiş olup, karşı tarafın ödemeyi FIFA'ya bildirmemesinden kaynaklı ortaya çıkan bu durumun düzeltilmesi için gerekli girişimler başlatılmıştır.” ifadesi ilginç.

İlginçlik şurada:

Borcu ödeyen mi, bu durumu karar verilecek yere bildirecek ya da borcu ödenen mi?

FİFA’nın bu borç ödenme işinden nasıl olur da haberi olmaz?

(Nedir bu borç? 

FİFA, Trabzonspor Kulübü’nün eski oyuncusu Matus Bero transferinden kaynaklanan 250 bin Euro'luk taksidi Trencin kulübüne ödemediği gerekçesiyle, gelecek transfer dönemi için “yasak” getiriyor.)

FİFA kararından sonra, TFF’den gelen Ersun Yanal kararı…

(Tahkim Kurulu, UÇK’nin Trabzonspor aleyhine verdiği kararı onadı. Bu durumda Trabzonspor, Ersun Yanal'a toplam 1,3 milyon Euro tazminat ödeyecek.)

*****

Sona Doğru:

Trabzonspor’u yönetenlerin “şampiyonluk” gibi  bir çabaları yok!

8 Mart’ta yaşanan üç gelişme, sonrası nasıl gelir bileyemeyiz, Trabzonspor’da söz sahibi olanların yanlış yerlere koştuğunu gösteriyor.

Yanlış yerlere koşma, Fenerbahçe karşıtlığının sıcak tutulmasıyla örtülüyor.

Her olumsuz adımda, girişimde, bir Godot bekleniyor.

Bir 3 Temmuz daha beklemek!..

Oysa beklenen, Godot, hiç gelmez!

Son söz:

8 Mart’ta yaşanan üç gelişmeye bağlı olarak alınan olağanüstü kongre kararı, sağlıklı/ gerçekçi bir “yol haritası” nın başlangıcı  mı olur, yoksa “kupa da kupa” türküsünün vazgeçilmezliğini mi sürdürür?

ttps://www.facebook.com/turgutcelik
https://twitter.com/#!/turgutcelik
turgutce@yandex.com