7 Mart 2018 Çarşamba

Fenerbahçe’nin Malatya Dönüşü…

Fenerbahçe ile “tepe” arasında puan farkı, bir ara bir maçlıktı.

Bitime 10 hafta kala fark, iki maçlık oldu. Oysa bir maçlık farkı korumak, 17 Mart’ta Galatasaray’ı Kadıköy’de yenmek, farkı kapatmak, dahası “lider” olmak vardı hesapta.
Gel gör ki, evdeki hesap çarşıya uymadı.
Galatasaray, son iki haftada 6 puan toplamanın yanı sıra, 12 gol attı, hiç yemedi. Ama Fenerbahçe, 6 puan yitirdi; 6 gol yedi, 3 gol attı. Ancak, ilk ve ikinci yarının 7 maçı karşılaştırıldığında, Galatasaray’ın 4 puan kaybı var; Fenerbahçe ise yerinde sayıyor.

Hesap, şimdilik sapmasın da ne yapsın?
(“Şimdilik” derken, anlaşılacağı üzere, “şu andaki durum”a göre konuşuyoruz. Çünkü “tam gaz giden”lerin öyle gideceklerinin güvencesi yok.  Onun için üç nokta kullanarak, başlığı yargısız bıraktık. “Şimdilik”, Malatya’da son düdükle yerini korur mu yoksa bir başka kavrama mı bırakır?
Bilen bilsin, biz bilemeyiz!)

*****

Fenerbahçe’nin saha içinde ve dışında rakiplerinin çok olması çok olağan.

Olağan olmayan “kendi kendine” rakip olması…

Aykut Kocaman, çıkışlarıyla çıkış yolu arıyor.  Ama onu duyan çok, ses veren yok. Ses vermesi gerekenlerin yerine medya denen kesimden “çene”si, “kalem”i kuvvetle olanlar, Aykut Kocaman’a gerekmeyen yanıtları da veriyorlar.

Aykut Kocaman, taraftarlara bazen sitem ediyor, bazen övgü yağdırıyor. 

Bir yanda maça gitmeyen, bir yanda tribünler dolsun çağrıları…

Gitmeyen çağrılarına uymayıp maça gidenleri alkışlamak gerekir, ama kimileri bu alkışı sadece maça gitmekle hak ediyorlar. Oysa maça giden, önce, takımını sonuna kadar destekleme düşüncesiyle gitmeli. 

Olumsuz çağrılara aldırmadan maça git, sonra da o çağrıları yapanlara hizmet ediyor havasında ol!.

Olacak iş mi?

*****

Fenerbahçe’nin rakipleri, evinde olsun dışarıda olsun çok rahat.

Fenerbahçe’ye karşı kükreyenler, başkalarına karşı kuzu!..

(Maç oynanmadan kazanılmaz, ama görüyoruz ki kimi maçlar, 3 puan “peşin ödeme” biçimine uygun!. Rakipler, saygısızlık olarak görüyor olmalılar ki pozisyonlara itiraz etme gereğini duymuyorlar bile.

O, ne kibarlık/ incelik öyle!.

Bırakalım dışarıyı, ya Kadıköy’deki görünüm?

Kadıköy’e gelen hakemler; gördükleri, görmezden geldikleri, kısacası kalkan/ kalkmayan bayraklar, çalan/ çalmayan düdüklerle rahat mı rahat! Çünkü takımını desteklemekten çok kösteklemeye gelenler sayesinde ile mutlu ki mutlu!  Verdikleri ters kararlar, nasıl olsa içte de destek buluyor!

Seçimi gündemde tutarak, her puan yitirmenin, yenilginin Aziz Yıldırım’ı zayıflatacağını düşünenler, ne yazık ki, takımlarını düşünmüyorlar.

Düşünseler, hakemler o kadar rahat olmaz!

Oysa Aziz Yıldırım başka, Ali Koç başka, takım başka…

Gidiş belli:

Takım yenilsin, bırakın “yıldız takma”yı, Avrupa Kupaları’ndan da yoksun kalsın!

Dıştaki bakış, çaba da bu; acı olanı, bunun içeride de taraftar bulması.

3 Temmuz’da, geri çekilen/ kaypaklara karşın dirençli bir taraftar vardı. 

Şimdi o direnç kırıldı; dıştan çökertilemeyen Fenerbahçe, içten yıpratma sürecine sokulmak isteniyor.

(Malatya maçı öncesi hazırlıklar, önce Malatya’da başladı:
Beşiktaş ve Galatasaray taraftarına 7,5 TL olan biletler, Fenerbahçe taraftarı için 130 TL olarak belirlendi. Bu haksızlıklığa/ keyfiliğe dayanamayan Fenerbahçe, TFF’ye şikâyet mektubu yazdı.

Medya denen, bulanık suda balık avlamayı seven, bir başka deyişle suları bulandıran kesim durur mu hiç?

“Yeni Malatyaspor'a kaybeden teknik direktör gönderiliyor”

“Postacı Yeni Malatya”

Denmek istenen, yaratılmak istenen algı ne?

Adamlar, kimilerinin beklentilerine öyle gerçeklik payı katmak istiyorlar ki, kendilerine sorsanız, her şey kesin!)

*****

Daldık gittik!.

Bunu “Malatya  dönüşü” olarak değil de, “Malatya gidiş öncesi” söyleşisi, bir başka deyişle yakınması olarak düşünün!

Sadede gelelim, “Malatya dönüşü” üzerine kısa bir ahkâm keselim:

Fenerbahçe, Malatya’dan 3 puanla dönerse, “köprülerin altından daha çok sular akar” denecek; yok, art arda üçüncü yenilgi gelirse, yenilgiyi amaca ulaşmada bir “araç” olarak görenlerin “yıpratma faaliyet”leri sürüp gidecek. 

Hiç kuşku olmasın, “pencere” ve “köşe”lerden büyük destek gelecektir.

Bu desteğin hedefi belli:

Biz yıkamadık, bari siz kendi ellerinizle yıkın!

Hüzünlü taraftar, hüznünü içine atıp, köşesine çekilip olanları sessizce ve kaygıyla izlerken, meydan,  meydanı boş bulanların at oynatmalarına uygun olur.

Futbolcular, bütün güçlerini ortaya koymalı, telaşa kapılmadan, zamanı boşa harcamadan, Malatya’dan bir fazlasını atarak, İstanbul’a dönmeli.

Öyle dönmeli ki, beklentiler boşa çıksın; bağırıp çağıranlar, “slogan”larla avunup dursunlar!

(Yapmayın etmeyin beyler, Galatasaray yönetimini örnek alın! Bakın, Fatih Altaylı’nın deyişine göre "Cuma günü Galatasaray, Nyon'da sadece kendini değil, Fenerbahçe'yi de savunacak”mış! 

UEFA’da “sorgu odası”nda “kendisi muhtac-ı himmet bir dede”,  Fenerbahçe’yi nasıl savunacak, demeyin, savunmayı başkalarına bırakmayın, siz savunun.)

*****

Sona Doğru…

Birkaç yıldır, şu soru kafamıza takılır durur:

Fenerbahçe’nin ikinci yarıda yolunu kimler, hangi olaylarla, nasıl keserler?

Hakemleri geçtik!.

Şimdilik görülen o ki, eskiden de vardı ama, taraftarın bir bölümü “yol kesen” rolünü üstlendi gözüküyor.

Son söz:

Fenerbahçe, saha içinde ve dışında, futbol kamuoyunda yalnız olduğunu bilmeli, o yalnızlığın verdiği güçle, 3 puanı Malatya’dan “kayısı” niyetine, sonuna kadar destek olan taraftarına “hediye” olarak getirmeli…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder