Sevinelim mi?
“Yarı” ile “tümden” arasındaki farkın, “biçimsel” olduğunu bilenler bilir. Ayrıca, bu mahkemelerin verdikleri tartışmalı kararlar ortada... Bu kararlar da “tümden” yok sayılmadıktan, “yeniden” ve “adil” yargılama yolu açılmadıktan sonra, sevineceklerin, eski sevinenler olduğu görülecektir.
O zaman...
ÖYM’lerin “enkaz”ı ortadan kaldırılmadıktan, yaptığı “tahribat” giderilmedikten sonra, olması ya da olmaması neye yarar?
ÖYM’lerin işlevi neydi?
Belli kesimleri, kişileri doğramak; ülkeye bir “yeni düzen” vermek. Bunu yaparken de “engel”leri kaldırmak, toplumun belli bir kesimini sindirmek!
(7 Aralık’tan sonra, “özel yetkili” savcılar, yargıçlar ve polisler hakkında, büyüğünden küçüğüne kadar, sert eleştiriler yapanlar çoğaldı. Daha dün, ÖYM’ler ve bunların baktığı davalar konusunda “mangalda kül bırakmayan” bir vekil, dedi ki:
“Geçmişte bizi kandırdılar, birtakım tapeler koydular önümüze, bu bunu yaptı, şu şunu yaptı diye.”)
*****
“Şike davası”na “sözde” denmesine birçok örnek var. Örneklerden sadece birini soru içinde verelim:
Aziz Yıldırım’ın daha sorgusu bitmeden, hastalandığı için gittiği hastanede, adresi olarak Metris yazılıyorsa, bu davanın bir “tezgah” olmadığını kim yadsır?
Hoş, yadsıyanlar vardı, bugün de var. Olsun, önemli olan, bugün gelinen yerdir. Artık, ÖYM’lere, verdikleri kararlara bu yerden bakmak gerekecek.
Söylenenler sözde de kalsa, bakınca neler görüyor, neler duyuyoruz? Örnek mi istediniz?
“Düşünün; savcılar, hakimler var, kendi vicdanlarıyla millet adına değil, örgüt yöneticilerinin emir ve talimatlarıyla hareket ediyorlar.”
“Devletin içinde polis ve yargı çetesi var! Günahız insanları suçluyorlar.”
Bunları Türkiye Cumhuriyet Başbakanı söylerse, ortada “vahim” bir durumun olduğu görülür. Çünkü “örgüt”, “çete” diye nitelemeler, “günahsız insanlar”ın suçlanmaları, yetkili bir ağızdan dile getiriliyor. Üstelik o yetkili, “günahsız insanlar” hakkında verilen kararları yerinde bulmuyor, o kararlara karşı ne yapılacağı konusunda da söz söylüyor/du:
“Yeniden yargılanma konusunda çalışmalar yapılıyor ve bu çalışmalar bitmek üzere. Adalet Bakanımıza da görev verdik. Yasal altyapıyı oluşturmaya çalışıyoruz. Yeniden yargılamayı anayasal düzenlemeye kadar taşıyacağız.”
(17 Aralık, tarihte ne diye anılacak? Rüşvet ve yolsuzluk operasyonu...
Ya 3 Temmuz?
Fenerbahçe’yi doğramak için olmayan şike!..
17 Aralık ve 3 Temmuz’u başlatan ve yürütenler, hallaç pamuğu gibi sağa sola dağıtıldılar.
3 Temmuz’da verdikleri zarar ne olacak?)
*****
Anımsayalım:
Fenerbahçe, sesini bir daha duyurmak için kimi gazetelere ilan verdi. 450 bin insan, sadece Fenerbahçe için değil, bütün Türkiye için adalet diye yürüdü.
Fenerbahçe’nin ilanında yer alan saptamalar, “yeniden” ama “adil” yargılanmanın bir hak olduğu gösteriyor:
"Şike" soruşturmasını başlatan ve yürüten savcıların yetkileri elinden alınarak görev yeri değiştirildi...
"Şike" soruşturması dahil olmak üzere birçok hukuksuz telefon dinlemesi yaptığı tespit edilen, şike operasyonunda gözaltı emri veren müdürler görevden alındı...
Bugün yaşananlara bakınca, demek oluyor ki:
Fenerbahçe’nin, “... görevleri ve yetkileri ellerinden alınan bu şahıslar tarafından yürütülen 'sözde şike' operasyonunu tüm dokümanları hukuka aykırı usullerle elde edilen ve taraflarca reddedilen iletişim, dinleme, tespit tutanaklarından başka hiçbir somut delile dayanmadığı” açıklaması, haklı olduğunun bir göstergesidir.
Ama Fenerbahçe, içeride ve dışarıda “... bu yalan ve iftiralarla dolu polis fezlekesi ile yargılandı ve başına gelenler ortada”dır.
Olanlar, “adil yargılanma” taleplerini gerekli/ zorunlu kılıyor/du.
*****
“Her şey bitti; UEFA cezayı kesti, Yargıtay bile onadı” diyenlerin korkusu, yargılamanın, “adil” olmadığının başlıca kanıtıdır.
Aziz Yıldırım’ın daha içeri girmemesi, hele yürüyüşe katılması, kimilerini pek rahatsız etmişe benziyor. O bakımdan, Aziz Yıldırım’ın içeri girmesini dört gözle bekliyor, dile getiriyorlar.
Bir de, "yeniden yargılanma”nın önünün açılmasından korkuyorlar.
Niye?
Gerçekler, “doğrayıcı”lar ve ortamdan yararlanarak “sahte kâr” sağlayanların “foya”sı ortaya çıkmasın!. Çünkü Aziz Yıldırım’ın deyişiyle,“Bu, bir şike davası değildir; bir siyasi davadır. Bu operasyon, Fenerbahçe’yi ele geçirme operasyonudur.”
Son Söz:
Ne mutlu, geleceklerini, ayakta kalmalarını Aziz Yıldırım’ın içeri girmesine, “yeniden” ve “adil” yargılanma yolunun tıkalı olmasına bağlayanlara!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder