21 Ocak 2022 Cuma

Fenerbahçe Son Kaledir, Teslim Olmaz; Aziz Yıldırım Hapse Girmekten Korkmaz!

Slogan, sloganı çağrıştırır; öykünme başlar.

Ali İsmail Korkmaz, Gezi Direnişi eylemlerine Eskişehir’de katılan 19 yaşında bir üniversite öğrencisi... Polis ve çevredeki esnaf tarafından dövülerek ölüme gönderilen delikanlı.

Ali İsmail Korkmaz, Fenerbahçe taraftarının gönlünde de taht kurdu, simgeleşti. Tribünlerde, Fenerbahçe taraftarının olduğu her yerde onun adı var:

“Ali İsmail Korkmaz
Fenerbahçe yıkılmaz”

*****

Slogan, sloganı çağrıştırır; öykünme başlar:

Fenerbahçe son kaledir, teslim olmaz; Aziz Yıldırım hapse girmekten korkmaz!.

Niye korksun ki?

Yargıtay, sanık lehine olan olası gelişmeleri göz ardı ederek, ÖYM’den gelen “hükmü” onasa da... “3 sene şampiyon olacağız” sözünden “örgüt lideri” yaratsa da... “Şike” denen ucubenin “tek kişilik” olacağına hükmedilse de...

Hapse girmekten korkmayan Aziz Yıldırım, daha önce korkmayıp “vatan”ına dönenler gibi döndü.

“Örgüt”, “çete” liderini kim karşılayacaktı?

“Çete” üyeleri...

(Bu “çete” üyeleri Çağlayan’da, Silivri’de, Metris'te, Bağdat Caddesi’nde, Boğaz Köprüsü’ne giden yollarda, Kadıköy’de tribünlerde ve stadın dışında da vardı. “Destan” yazan polisten “gaz” yedi, “cop” yedi, "tekme" yedi; “basınçlı su”yla ıslandı ayazda...)

Yani?

“Evlatlarım” dediği futbolcular, Teknik Direktör Ersun Yanal ve öteki sporcular...

Yönetim Kurulu’na aldıkları, üyeler...

Dün gece, İstanbul dışından gelenler... Eski Salı Pazarı'ndan Sabiha Gökçen Havaalanı’a topluca gidenler... Tek tek gidenler... Dönüşte havaalanından, Bağdat Caddesi girişinden Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı’na kadar yollarda onlar vardı.

Uzaktaki “çete” üyeleri, ekranların karşısındaydı.

Aziz Yıldırım, "çete" üyelerine seslendi:

“Fenerbahçe’nin korkmaz ve yıkılmaz taraftarı, hakkımızda ferman buyrulmuş, kalem kırılmış; geldik. Biz inanmış insanlarız, ne fermandan korkarız, ne de mahpusluktan. (...) Fenerbahçe bu ülkenin her şeyine karar verecek hem kulüp, hem de taraftarıyla birlikte bu ülkenin emniyetidir; son kaledir. (...) Ömrünü Fenerbahçe’ye adamış bu kızgın ve sevdalı adama yaşattıklarınız için sağ olun, var olun. Hiç merak etmeyin, 16 yıl önceki Aziz Yıldırım ne ise, bugün de o dur, yarın da o olacaktır."

*****

“Her şerde bir hayır vardır.” demiş atalarımız.

Bir iki ayda yıkılır gider diye düşünülen Aziz Yıldırım, Fenerbahçe; yine unutulur sanılan, adının başına “uyduruk”, sözde” sıfatları eklenen “şike” davası, Fenerbahçe’nin, içeriden teslim alma hevesleri de boş çıkınca, direnme, dik durma, bugünlere taşındı.

Nasıl olsa, “gerçekler” bir gün ortaya çıkacak, ÖYM’lerin “adil” diye sunulanlar kararları, bir yerde patlak verecekti.

Verdi de...

Gün geldi, “elde ettiği güç”le yetinmeyen, daha fazlasını isteyenler, öyle duyarsız kalınamayacak, üstü örtülemeyecek bir işe giriştiler. Orhan Bursalı’nın deyişiyle, önceki davalarda deneyim kazanıldığı için, bu kez sağlam “delil”ler vardı ellerinde. Gel gör ki, o elleri, başka eller durdurdu.

Ama, her şer/ kötülük, iyi şeyler doğuracaktı!.

(17 Aralık’ta başlatılan “rüşvet ve yolsuzluk” operasyonu, yolu açtı. Geçmişte “alkışlanan”, “övgüler” dizilen operasyonlar için “kumpas” denilmesi, “kötülüğün iyi şeyler”in doğmasına yol açtığını gösterdi. Çünkü ikisini de yapanlar aynıydı.

Bir yanda “iyi şeyler” doğarken, öte yandan “yolsuzluk ve rüşvet” iddiaların üstünün örtülmesi kaygıları, kimi yurttaşları, doğal olarak bir “ikilem”de bıraktı. Öyle ki, “ikilem”, kimi çevrelerde, hukuksuzluğun yol açtığı mağduriyetlere razı olunması havası yarattı.)


“Kaçma şüphesi var” gerekçesiyle “tutukluluğa devam” kararıyla içeride bir yıl tutulan Aziz Yıldırım, yurdışındayken, Yargıtay’ın onamasını duyar duymaz tepki gösterdi:

“Ben, Aziz Yıldırım olarak, bu hukuka aykırı karara saygı duymuyorum ve bu siyasi kararı tanımıyorum.”

Ne yaptı sonra?

Yurtdışında “kaçak” olmadı, döndü!

(3 Temmuz, Aziz Yıldırım’ı küçülteceğine, silineceğine, kat kat büyüttü. Aziz Yıldırım, kulüp başkanı olmanın sınırlarını çoktan aşmıştı; artık, gerçek “lider”di.)

*****

Ne yapılmalı?

ÖYM’ler, en kısa zamanda tümden tarih olmalı, “yeniden yargılanma” yolu açılmalıdır.

Adil yargılanma!..

(ÖYM’ler kapatılırken, eldeki davalar bitene kadar görevde kalma yetkisi tanıma, Cemaat’e verilen bir ödündü. 17 Aralık’tan sonra, Başbakan’ın “paralel devlet” sözünden anlaşılan ve resmileşen bu. Oysa, 17 Aralık'a kadar kol kola yürünmüştü.)

Siyaset, bu iş(ler)i bu duruma getirdi, öyleyse, işi çözecek olan da siyaset olacaktır!

Fenerbahçe taraftarı, bu siyasi davayla, siyasetin içe çekilmiştir. “İç darbe”ye yeltenenler, Aziz Yıldırım’dan kurtulmak isteyenler, hüsrana uğramışlardır.

Futboldan elini çekmeyen siyasetin yakınmaya hakkı yoktur. Siyasetin başlattığını, siyaset çözmelidir! Fazla söze de gerek yoktur; fazlası, “laf-ı güzaf”tır.

Son söz:

Siyaset, “Ben yapmadım, o yaptı.”, “O yaptı, ben yapmadım.” söylemelerine sığınmadan, “adil yargılanma” yolunu açmalıdır.


(Bu yazı 23 Ocak 2014'te milliyet.com.tr ve Milliyet Blog'da yayımlandı. İkisinde de yok.)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder