(Bu yazı, 01 Temmuz 2012'de milliyet.com.tr ve Milliyet Blog'da yayımlandı. İlkinde yok.)
3 Temmuz’la başlayan süreç, Yargıtay aşaması bir yana, noktalanıyor.
Yarın, sanıklardan son sözleri alındıktan sonra karar açıklanacak.
Sanıklara son sözleri sorulunca, sanıklar ne diyecek?
“Suçsuzum, beraatimi istiyorum.”
Aziz Yıldırım’ın ne demesi bekleniyor?
Aziz Yıldırım’ın 14 Şubat’ta başlayan mahkeme evresinden bu yana söylediklerinden anlaşılan, verilecek kararı o kadar önemsemediği. Çünkü onun için önemli olan, “vicdan”lardaki karar. Ancak, karar konusunda taraftara seslenmeyi de gerekli görüyor:
"TÜRK ADALETİNE VE EN ÖNEMLİSİ HAKLILIĞIMIZA GÜVENİN.. KARAR NE OLURSA OLSUN, TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VEREN, CUMHURİYETİMİZİN ADI İLE BAŞLAYAN BU KURUMLARDAN SAYGINIZI ESİRGEMEYİN…"
*****
3 Temmuz’la başlayan süreç, yarın sona eriyor.
Aziz Yıldırım, bununla ilgili olarak, “HAKKIMIZDA KARAR ALINMASINDAN ÖNCE BİLİNMESİNİ İSTERİM Kİ” diye başladığı açıklamasıyla "BÜYÜK FENERBAHÇE TARAFTARI"na teşekkür etti.
Aziz Yıldırım’ın açıklaması, “direniş öyküsü”nün anlatımıdır.
Haksızlıklara, “yargısız infaz”a bir yandan kendisi direnirken, öte yandan taraftar, aynı düşünceyle onu yalınız bırakmadı. Her ortamda Aziz Yıldırım’ı andı, sevgisini ve desteğini ondan esirgemedi.
Aziz Yıldırım, Fenerbahçe taraftarıyla ne kadar gurur duysa azdır.
Aziz Yıldırım, kişisel hesapları bir yana bıraktı; sağlığının bozulması pahasına direndi. bugünlere geldi. Biliyordu ki, taraftar, zor günlerde takımının arkasında, kendisinin yanında olacaktı. Yoksa, başarıda, ortalık güllük gülistanlıkken takım sevgisini öne çıkarak ortalıkta dolaşmak, “kahramanlık” değildi.
Fenerbahçeli olmak başka, zor günlerde Fenerbahçeli kalmak başkaydı.
Aziz Yıldırım, bunu görüyor; taraftara teşekkür ediyordu:
İşte, Fenerbahçe taraftarı 3 Temmuz’dan bu yana bunu gösterdi.
Aziz Yıldırım, elbette bu taraftarla gurur duyacak, bunu dile getirecekti:
“BU BÜYÜK KULÜBÜN, BU EMSALSİZ CAMİANIN VE SİZ; BÜYÜK VE YÜREKLİ FENERBAHÇE TARAFTARININ BAŞKANI OLMAKTAN SONSUZ GURUR DUYUYORUM…”
3 Temmuz’la başlayan süreç, taraftara, futbolculara acılar yaşatmasına karşın, “direnme”, bir “onur sorunu” oldu.
Aziz Yıldırım’ın deyişiyle de:
Bunu gösteren kimdi?
Korku mu?
O da ne, kim, kimden korkacaktı?
Korku, kapıda bekletilen korku, Aziz Yıldırım’ı yola getiremedi.
Neydi o yola getirmek?
Bırak başkanlığı, kurtul!
Sağlam kişilik, "telkinler"le verilmek istenen “kurutulma”yı geri çevirdi. Önderleri, önder yapan da, kişisel çıkarlarını defterden silmekti. Kişisel hırslar, doyumlar, hevesler, kişileri büyük yapmaz. Öyle, “Büyük Başkan” denmekle, yağcılılarla da, “büyük” olunmuyor.
Ne yaptı taraftar, dolayısıyla Aziz Yıldırım?
“TARİH YAZDIĞINI SANANLARA İNAT…”, “Fenerbahçe Destanı” yazdı. Bunu yaparken de, “RÜZGARI ARKASINA ALMAKTANSA/ RÜZGARA KARŞI DURULMASI GEREKTİĞİNİ.” bildi.
Direndi!
Aziz Yıldırım, "direniş" dendi mi akla gelmesi gerekeni nasıl unutur?
Dört duvar arasında olmak, özgürlüğün elden alınması demekti. Ama Aziz Yıldırım, farklı düşünüyor:
“VE UNUTMAYIN Kİ BEN HEP ÖZGÜRDÜM VE SİZLERİN SAYESİNDE BİR GÜN BİLE TUTUKLU KALMADIM. BİR İNSANIN YAŞAYABİLECEĞİ HER TÜRLÜ ONURU VE MUTLULUĞU YAŞADIM SAYENİZDE…”
Ve Aziz Yıldırım, taraftarına seslenişi şöyle bitiriyor:
*****
3 Temmuz’la başlayan süreç, bir yıl sonra, yarın noktalanıyor.
Karar ne olur?
Bilinmez; ama bilinen, 3 Temmuz'un Türk futbolu üzerine bir karabasan gibi çöktüğüdür.
Bu, unutulur mu?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder