4 Temmuz 2021 Pazar

Manşetler, Hep Aziz Yıldırım’ı Söyler (Bir Yıl Önce, Bir Yıl Sonra)

(Bu yazı, 04 Temmuz 2012'de milliyet. com.tr ve Milliyet Blog'da yayımlandı. İlkinde yok.)

3 Temmuz!

Yılını söylemeye gerek yok. Bu, futbol tarihimizde, futbolseverler, özellikle Fenerbahçeliler  için unutulmayacak bir gün. Bu gün, öyle, alışılmış olanından “anma günü”, “doğum günü”, “kutlama günü” gibi değil...

3 Temmuz’un Fenerbahçe için bir “protesto günü”nün adı olacağı gözüküyor. Bizi bu kanıya götüren de, Fenerbahçe’nin resmi internet sitesinde yer alan, “Taraftarımız 3 Temmuz’da da Kadıköy’de” başlıklı şu haber/ çağrı:

“3 Temmuz 2011’de, günün erken saatlerinde başlayan sürecin 365 gününde; kulübünün, başkanının ve yöneticilerinin yanında olan Fenerbahçe taraftarı, sürecin yıldönümünde, bugün de bir araya geliyor.”

Geldi de...

Kol kola girerek Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı’nın çevresinde “duvar oluşturan” taraftar, gece karanlığını mumlar ve meşaleler ile aydınlattı, söyleyeceklerini söyledi.

Kuşkusuz, “gün”lerin bir “simge”si vardır; bu “protesto günü”nün simgesi de Fenerbahçe Kulübü’nün Başkanı Aziz Yıldırım'dır.

3 Temmuz’la başlayan süreç, 2 Temmuz’da ÖYM’nin kararıyla Yargıtay yolunda ilerleyecek. ÖYM adının tarih olduğu gün/lerde, tarihe bir not düşüldü, "Şike Davası"nda karar verildi. Mahkeme Başkanı Ekinci, dava konusu futbol olunca, “hakim”in aynı zamanda “hakem” olduğunu anımsattı:

“Biz gördüğümüzü çalarız.”

Hakemlerin klasik deyişi, “gördüğünü çalmak”, her zaman doğru olanı göstermez/di. Hakemlerin “yanlış gördükleri”, nice takımların, futbolcuların canı yakmıştır.

Haksız penaltılar, verilmeyen penaltılar...

Ofsayttan goller, ofsayt diye geçersiz sayılan goller...

Başkan, bunları bilmiyor olamaz/dı, onun için de şunları söyleme gereksinimini duyuyor/du:

“Umuyorum, bir hata yapmamışızdır. Yapmışsak da bunun Yargıtay yolu var."

Bu cümle, “hakim” ile “hakem” arasındaki önemli farkı anlatıyor/du.

“Hakem”e karşı hak aramak, “hak getire”; ama “hakim”in kararına karşı gidilecek yer var.

*****

3 Temmuz!

Anımsayalım, Türkiye o sabah, “futbolda şike” iddialarıyla uyandı. Uyananları şaşırtan, gözaltına alınanların futbolda dünyasındaki kimlikleri/ konumlarıydı.

İddialar, “şike”de yoğunlaşıyordu.

Gözaltına alınanlardan Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım adı, konumu nedeniyle “flaş” haber oldu.

4 Temmuz tarihli gazeteler, gözaltıları ilk sayfaya, başlıklara taşıdılar. Kimi gazeteler, gözaltıları/ iddiaları hem başlık üstünden hem de başlıktan verdiler.

Çok geniş kapsamlı olduğu anlaşılan soruşturma/ gözaltılar,  gazete başlıklarına bakılırsa, “tek”e inmiş, Aziz Yıldırım’la,  daha doğrusu Fenerbahçe’yle sınırlı tutulmuş.

İddiaların “teknik takip” sonucu elde edilmişi olduğu belirtiliyor/du. 

Neydi başlıklar?

Sivas’a 2 milyon $ kaleciye araba, Paranın liginde son düdük çaldı , GS’lı savcı başlattı FB’li bitirdi , 20 maça yakın takip, Şampiyonluğa gölge düştü, Şike kamerada, Paralar hesaba yattı Emenike tatile çıktı,  Savcı doksandan çaktı, Buğday başaklandı tarla yeşillendi, Temiz krampon operasyonu,  Operasyon Fener’e, Yıldırım’a şike gözaltısı, ...

Asıl ilginçlik, 5 Temmuz tarihli gazetelerdeki “başlık”larda görüldü. Gazeteler, Fenerbahçe’ye yönelik iddiaları aralarından sanki kura çekerek paylaşmışlardı.  Çünkü içeriklikler, Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe’yi suçlayıcı olmasına karşın farklıydı. Suçlamalar, kimi “delil”lere, “görüntüler”e dayandırılıyor/du.

Kimi gazeteler, “Buluşma kayıtları polisin elinde” diye yazıyordu.

*****

3 Temmuz’la başlayan süreç, Yargıtay yolunda ilerliyor.

2 Temmuz’da verilen karar da, 3 Temmuz’da gazetelerin başlıklarında geniş olarak yer aldı:

Hür ve cezalı, Top artık Yargıtay'da, Hükmen özgürlük , Tahliye bayramı, Sahalara döndü, Bir yıl sonra özgür, Kollarda girdi omuzlarda çıktı, Sahaya yansımadı mahkemeye yansıdı, Şike davasında hem ceza hem tahliye, Yıldırım’a ceza gözler UEFA’da, Şike ve tahliye, Mutluluğun resmi, ...

Başlıklar, yine Aziz Yıldırım’ı söylüyor.

Şarkıda olduğu gibi...

*****

Aziz Yıldırım’ın içeri nasıl girdiğini, nasıl çıktığını anlatmak “uzun hikâye”dir. Bu “hikâye”nin özeti, dün “Posta”dan çıktı:

“Kollarda girdi, omuzlarda çıktı!”

Başka?

Bir de, yine dün, yazarımız Ercan Güven’in kaleminden çıkanı var:

“Aziz Yıldırım tutuklanırken sadece ‘başkan’dı, şimdi ‘hem başkan hem filozof hem de siyasetçi’ ve Fenerbahçe onu severdi, şimdi tapıyor.

Buna da ‘içerde pişmek’ deniyor.”

Söylenecek başka ne kaldı?

Futbola dönecek miyiz?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder