2 Kasım 2020 Pazartesi

Fenerbahçe, El Kol Bağlayacak Goller Atmalı!

Bir takımın önündeki maç için favori gösterilmesi, tehlikeli olur mu?

Kimilerine göre, takım gevşer, rakibi küçümser; bu da beklenmedik bir yenilgiye ya da puan yitirmeye yol açabilir/miş. 


Favori gösterildi diye cıvataları gevşetiyorsa, o takımda sorumluluğun gramı yoktur.


Bir takımın favori olması/ gösterilmesi başka, her maça en önemli maç diye bakmak, ona göre hazırlanmak, sahada “ben buyum işte” dedirtecek anlayışla oynamak başka. Hoş, futbol bu, oynarsın yitirirsin, oynayamazsın ya rastlantı bir gol atarsın ya da rakip sana kalesine atacağı golle kıyak geçer!


Senin olur maç, o gün oynamasını beceremediğin halde…


*****


Sorumluluk taşıyanlar, ciddiyetten uzaklaşamaz. 


Futbol şansızlığı denen pozisyonlar harcanır gider, beklemedik bir yenilgi gelir, genele bakınca o da “nazar boncuğu”ndan sayılır, o olur biter.


Bunlarla neyi somutlamak istiyoruz?


Fenerbahçe cephesinden yükselen “aman bizi favori göstermelerine aldanmayalım, bizi aldatmak, gevşetmek, bizim şampiyonluğumuz engellemek istiyorlar” yolu “düşünce”nin mantıklı olmadığını vurgulamak için…


Bilinen gerçek, o günlerdeki gücü ne olursa olsun, Fenerbahçe’le oynayacak bütün takımlar, büyük bir moralle sahaya çıkıyor, deyiş yerindeyse, “iki kişilik” oynuyorlar. Bunda şaşılacak, hele de kınanacak bir durum yok. 


Oynayan, direnen adama ne diyeceksiniz? 


Onlar ki, bütün enerjilerini Fenerbahçe’ye harcar, bakarsınız, bir sezonluk “gıdaları”nı alacakları 3 puanla sağlamış olurlar! 


Bir de  birilerinden "aferin" alırlar.


Onlar ki, bütün enerjileri tükendiği için, bir de bakmışsın “küme”yi boylamışlar. 


Bu da normal.


(Hiçbir maç, dalga geçmeye gelmez. Ayrıca, hiçbir maç, bir sonraki için kesin ölçüt olamaz. Ama oturmuş takımlar için sergilenen oyun, teknik direktör aklı, oyunun istediği gibi gitmediği anlarda oyunu okuması, gelecek maçlar için birer ipucudur.)


******


Kolay maç yoktur!


Bu maç kolay diye koyuveren, sahada rakibiyle dalga geçen, zaten yitireceğini kafada yitirmiştir. O bakımdan son düdük çalana kadar işi ciddiye almak, oynamak gerekir. Zaten, akıllı teknik direktör, şu ya da bu nedenle aksayan futbolcuyu, maçın dakikasına bakmadan, ya kulübeye çeker ya da futbolcunun yerini değiştirir.


Etkili bir futbolcunun her maçta aynı etkide olamayacağı gerçeği unutulmalıdır.


Bir maça bakarak da bir futbolcu göklere çıkarmak doğru olamayacağı gibi yerin dibine batırmak da doğru değildir.


Sadece kendi dediklerini doğru/ geçerli sayanlar, futbolcularla içli dışlı olan teknik adamın niçin o futbolcu değil şunu oynattığını sorgularlar. Öyleleri var ki, herkesin gündelik yaşamdan sıcak örnekleri vardır, çevrelerine, en yakınlarına söz geçiremezler ama teknik adamlara akıl vermeyi kazanılmış bir hak gibi görürler.


(Hele 4-2-3-1, 4-4-2 gibi dizilişlerle maçların kazanacağını söyleyenler. Sanki bütün maç o dizilişle/ taktikle oynanıyor. Öyle durumlar oluyor ki, maç, bir sahaya yığılıyor. O zaman sisteme, savunma yapan için 4-6, atak yapan için 10–0 mı diyeceğiz? Dizilişi bozan takıma/ futbolcuya, voleybolda olduğu gibi, ceza mı verilecek?)


*****


Sona Doğru...


Bugün Antalya’da olacak Fenerbahçe…


Hakemler, hakemliklerini anımsayarak maç yönetmeli. 


(Kimileri, kulübün "dış kapısı"nda eşikte hakem sayesinde kalırlar!

Örnek mi?

Gerek yok sanıyorum!)


Antalyaspor’un Başakşehir karşısında “hezimeti” Fenerbahçe maçı için bir ölçüt olamaz. Zaten o maçı ölçüt alan, dolayısıyla önemsemez bir tavır takınacak olan, başta eli boş dönmeye adaydır. Ancak, görüyoruz ki, Fenerbahçe taraftarında bir akıllanma var. “Aman övgülere aldırmayalım” demeler, bir bakıma, önemli bir gelişme.


Her maç, Teknik Direktör Erol Bulut için, ilerisini için umut veriyor.


Son söz:


Fenerbahçe, el kol bağlayacak goller atmalı!


----------------------------------

*Geçmiş olsun Izmir, İzmirli dostlar.

Böylesi yıkımlar bir daha yaşanmasın, etkili önlemler canları yaşatsın...

Dileğimiz bu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder