26 Ekim 2020 Pazartesi

Goller “Organik” Olunca, Cüneyt Çakır’a Santrayı Göstermek Kaldı!

“İdol”ü Cüneyt Çakır olanların sahada ve VAR başında, başına buyruk tavırlarını görünce, “idol”ün, bugün Kadıköy’de kararlarıyla onlara “devam” mı, yoksa “Ben buyum” mu mesajı verir, göreceğiz!

Dünkü maçtan önce yazdığımız “VAR’ı Haksız Kazanç Kapısı Yapmak!” başlıklı yazımızın “son sözü”ydü yukarıdaki alıntı.

Sahada Cüneyt Çakır, VAR’da Halil Umut Meler, tam bir “ikili” oluşturunca, Fenerbahçe taraftarının için olumsuz bakışı “zirve” yaptı.


Oysa her yerde, herkesin gözdesi Cüneyt Çakır’dı.


Dışarıda UEFA’nın, içeride TFF’nin…


Genç hakemlerin “idol”ü de o…

Kantarın topunuzu kaçıran, televizyonda maçlar üzerine konuştuğu için “yorumcu” denen kimileri, Cüneyt Çakır’ı, bırakın Türkiyenin, dünyanın en büyük hakemi ilan etmekte bir sakınca görmüyorlar.


Aziz Yıldırım ise kesip atmıştı:


“Cüneyt Çakır'ın hakem olmadığını iddia ediyorum.”


Bunun “niyesi”ni arayanların karşısına, Cüneyt Çakır’ın “dün”e kadar Fenerbahçe’ye verdiği “zarar” çıkar!


*****


Dünkü maçta Cüneyt Çakır ne yaptı?


Maçın sonucuna etki etmedi.


Soru soruyu açar, derle ya…


Etki mi etmedi, etki mi edemedi; vermedi mi, veremedi mi?


Fenerbahçe, ilkini unutalım, ikinci yarıda özlenen etkili oyununu oynayınca, goller de “organik” olunca, Cüneyt Çakır’a santrayı göstermek kaldı.


Cüneyt Çakır, şimdi Fenerbahçelilerin gözünde ne?


Cüneyt Çakır, kendisini “idol” gören/ alanlara “devam” edin değil “ben işte buyum” mesajını verdi. Ayak basmaları “normal” karşılamanın dışında, o bildiğimiz yönünü unutmuş olarak yönetti maçı.


Cüneyt Çakır’ın bu “olumlu tavrı” başka maçlarda da sürer mi sürmez, bekleyip diyeceğiz!


Cüneyt Çakır - Halil Umut Meler “ikili”si, Fenerbahçe taraftarının gözünde maç öncesi ve sonrası farklıydı. 


Maç öncesi tepki, maç sonrası suskunluk…


(Eleştiri dendi mi, bizde, hep “kötüleme, kusurları söyleme” anlaşılır. Oysa gerçek eleştiri “olumlu” yönüyle de vardır.


Üniversiteye giriş sınavından geçmiş ya da sınava hazırlanan, kanı kaynayan delikanlı taraftarlar, “Aşağıdaki cümlelerin hangisinde hem olumlu hem olumsuz eleştiri bir arada verilmiştir?” sorusunu anımsayın bir…)


******


(Reklamlar…


Kendimle Söyleşi:


Fenerbahçe’yi nasıl buldunuz?

İyi buldum da…

“da”sı da ne oluyor?

Oluyor işte!

Nasıl?

Maraton tribününün hali…

Ne vardı ki?

Karman çorman! Göz alıcı değil göz yorucu!

Neden  ola ki?

Elinde pankartla her geleni gücendirmemek için tıka basa doldurulmuş tribün!

Ne olmalıydı?

Sade, ama çarpıcı…)


*****


Cüneyt Çakır, anlaşılan, sonuca futbolcular etki etsin diye çıkmış sahaya! 


“Hata” yapacaksa futbolcu yapsın!


Örneğimiz de Gökhan Gönül olsun…


Maçın 23. dakikası... Lemos, Sosa’nın sahipleneceği havadan gelen topu ötelere atmak isteyince, iki futbolcu voleybolda olduğu gibi birbirine girdi. Onlar, ortada kalan topunun “muhasebesi”ni yaparken, Afobe topu aldı, Gökhan Gönül’ün “eskortluğu”nda götürdü, Trabzonspor’u soyunma odasına sevinçle götürecek golü attı.


*****


Fenerbahçe, özellikle son iki yıla göre, daha bilinçli, etkili…


Her an gol atacak havada… Kaçanlar, atılanlardan çok olmasına karşın, önemli olan, gol pozisyonuna girmek… Birbirinin huyunu suyunu tam bilmeyenlerin bir arada olduğu onbir zamanla oturacaktır. O anki onbirin dışında kulübede bekleyenlerin kalitesi, iyi gitmeyen oyunu değiştireceklerin varlığı, takımın kısa sürede bekleneni vereceği umudunu canlı tutuyor.


Maça gelince….


Fenerbahçe, hızlı başladı; ancak ayağa gelen fırsatlar tepildi. İlkyarının ortalarından sonra Trabzonspor, dirilmeye başladı. Afobe’den gelen gol, Trabzonspor’u daha da dirençli kıldı.


Sözün kısası, Fenerbahçe açısından boşa giden bir ilkyarı izledik. Özellikle Sosa’nın, ayağına yediği darbeden mi yoksa, bekleneni vermemesi, hemen göze çarpıyordu.


Ama ikinci yarı farklı bir Fenerbahçe…


Hoş, Fenerbahçe’nin alttığı gollerin ikisinde Trabzonsporlu futbolcuların katkısı vardı. 


İlkinde, beraberliği getireni… Caner Erkin'in kullandığı kornerde altıpastan yükselen Tisserand'ın kafayla vurduğu top, yan direkten döndü; çizgi üzerindeki Serkan Asan'a çarparak ağlara gitti. Öbüründe yine Caner Erkin'in kullandığı kornerde Edgar'ın kafayla aşırdığı top, altıpas içine düştü; arka direkte pusudaki Cisse, kafayla topu ağlara yolladı. Bu gol, maçın son golü oldu.


(Gökhan Gönül’ün sarı kart görme pahasına Afobe’yi yaka paça devirmemesi bir “hata” sayılabilir. Ama Sekan Asan ile Edgar’ınkiler birer “yol kazasıdır”; kimse o futbolcuları kınayamaz. Onların skora katkısı, Fenerbahçe’nin elde ettiği 3-1’lik skoru, güzel ve etkili oyununu gölgeleme anlamına da gelmez.)


*****


Sona Doğru…


İkinci yarıdaki oyuna bakıldığında Trabzonspor’un Kadıköy’den eli boş döneceği açıkça görülüyordu.


Fenerbahçe’de canla başla çalışan, çalışmaya aday futbolcu çok. Bu “çok”lar, sahada yorgun, güçten düşmüş gözükenlerin yarattığı boşluğu doldurduğunda, gelecek güzel olacaktır.


Son söz:


Bir çiçekle bahar gelmez, denmesine denir de, “çiçek”in baharın müjdecisi olduğu unutulur.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder