12 Ekim 2019 Cumartesi

Şenol Güneş’in “Kravat”ı Üzerine Birkaç Söz

Şenol Güneş, ne zaman Saracoğlu’na gelse, kendince bir gündem yaratıyor.
Öyle bir gündem ki, içi dışa yansıtan, o an hangi görevde olduğunu, neye ya da kime hizmet ettiğini unutan, Fenerbahçe dendi mi geçmişten gelen, başarısızlıkların verdiği, hoşgörünün zerresi olmayan, kendi kendine doyum sağlama aracı olan,  görüntüye yansıyan bir “tavır”…
Görüntüye yansıyan, sözgelimi, görev yaptığı takımın değil de, yetiştiği takımın renklerini taşıyan  kravat takması. 
Kravat,  “en erkeksi giysi parçası sayılan”, Türkçe deyişle bir “donatımlık", Fransızca deyişle “aksesuar”dır.
(Kravatın dilimizde iki karşılığı var:
Boyunbağı, medeniyet yuları.
İlki tümden Türkçe sözcüklerden oluşuyor; ikincisi melez, ama anlam yüklü. Bu, “medeni" gözüken ama “medeniyet"ten nasibini almamış olanlara yakışır sadece.
İlk kravat takan padişahın, 1839-1861 yılları arasında yaşayan Sultan Abdülmecid olduğunu anımsatalım.)
*****
Saracoğlu’nda görev yaptığı takımın renginden olan bordo-mavili kravat, Şenol Güneş’in geçmişten gelen ve geleceğe aktarılacak olan “huy”una göre, Fenerbahçe’ye bir tepkidir.
Saracoğlu’nda bordo-mavili kravat, hangi teknik direktöre yakışır?
Kuşkusuz şu andaki Trabzonspor Teknik Direktörü Ünal Karaman’a…
Başka?
Takımını izlemek için Saracoğlu’na gelen Trabzonsporlu yöneticilere…
Kime yakışmaz?
Şu anda Trabzonspor’la resmi bir bağı olmayan, gönül bağı hiç kopmayacak olan Şenol Güneş’e…
Demek ki, eleştiri konusu olan, üzerinde durduğumuz, bordo-mavili kravat değil, şu anda başka görevle kulübede yerini alan ve kravatı kasıtlı, kışkırtıcı bir anlayışla kullananın yaratığı durum, sorundur.
*****
Şenol Güneş, Milli Takım’ın başında, Arnavutluk maçı için cuma günü Saracoğlu’na geldi.
Görüntüye gelir gelmez, ilk göze çarpan, önceki görevlerinde geldiği gibi boynunda bordo-mavili kravat olmasıydı. Her taraf kırmızı-beyaza gürünmüşken onun kravatının renginin kışkırtma aracı olmadığını söylemek, elalemi iptali kendini akıllı sanmaktan başka şey değildir.
Hele, bordo-mavili kravatla ilgili söylediği, bizi/ sizi değil de, bilinçli davranmasına karşın, aslında kendisini, akıl yönünden yadsıması, kusurlu bulmasıdır.
Eleştiri konusu olan kravatla ilgili söyledikleri:
“Rengini de bilmiyorum tam olarak; çünkü Damat'tan giyiniyorum. Damat'ın reklamını yapıyoruz. Elbiseyi bana gönderdi giydim. Haftaya da bir başka elbise, siyahını giyeceğim. İki takım elbise vardı. Değiştiririz." 
Kravatın rengini bilmiyor, ama ikinci bir elbisenin rengini çok iyi biliyor. Demek ki, siyahı değil de, üstündekini tercih etmiş. Oysa güne uygun olarak siyahı tercih etmeliydi. Şenol Güneş, “kravatın rengini bilmiyorum” demekle, saf görünerek eleştirleri sponsora yöneltiyor. Adam boynuna, kendi bağlamadıysa, ne bağlayacağına bakmaz mı? 

Şenol Güneş; sponsor, Saracoğlu’nda barış (!) sağlansın diye bir sarı-lacivertli kravat verseydi onu bağlar mıydı? 

Şenol Güneş’e bu sorulmalıydı.

"Samimi" olunup olunmadığı o zaman anlaşılırdı.

*****
Şenol Güneş’in, Trabzonspor’un başında olduğu zamanlar bunun eleştirisi olmaz, Saracoğlu’nda bordo-mavili kravat ya da giysiyle çıkması, sıradan bir tercih değil, yıllardır sürüp gelen, yenilmişliğin dışa “Ben buyum” diye yansıması, kendince kafa tutması, bunu yaparken doyum sağlamasıdır.
“Yıllardır sürüp gelen” dedik, bunu açalım, “Aykut Kocaman: Fenerbahçe’de onurlu bir geçmişin öteki adı” başlıklı yazımızdan bir alıntıyla örnekleyelim: 
5 Mayıs 1996 tarihinde Trabzon’da oynanan Trabzonspor-Fenerbahçe maçı, onu “kocaman” yapan bir maçtır. 
İşte “niye”si: 
Şampiyonluğu garantilemeye götüren bir maça çıkılıyor. Trabzonspor’un golü, daha oyunun başında Abdullah Ercan’dan geliyor. Fenerbahçe, ilk yarının sonlarına doğru Oğuz Çetin’in serbest vuruştan attığı golle beraberliği sağlıyor. Maç böyle bitecek, dendiği sırada, Erol Bulut’un ortasını değerlendiren Aykut Kocaman, Fenerbahçe’nin galibiyet golünü atıyor. Aykut Kocaman, ne kadar “büyük”, “centilmen”, “emeğe saygılı” olduğunu, maçtan sonra, şu cümlelerle dile getiriyordu: 
“Bütün sezon uğraşıyorsunuz, bütün emekleriniz tek maçla heba oluyor. Kendi galibiyetimize seviniyorum, ama Trabzonlu arkadaşlarım için de üzülüyorum. Trabzonsporlu futbolcu arkadaşlarımın şu an yerinde olmak istemezdim. Hiçbir şampiyonluk insan hayatından daha değerli değildi. Türkiye'de başarının ölçüsü birinci olmak. Bu, yanlış. Şu anda yenildikleri için Trabzonsporlular aşağılanacak. Ama biliyoruz ki onların yerinde biz de olabilirdik. 
Aykut Kocaman, işte böylesine “çağdaş bir kafa”ya sahip. Ama farklı bir “kafa”, Aykut Kocaman’ı Oğuz Çetin’le birlikte Fenerbahçe’den koparıyor.
(Şenol Güneş’in Beşiktaş’ın başındayken Saracoğlu’na geldiği maçta, Türkiye Kupası’nın ikinci maçı, kestiği rolü daha dün olduğu için anlatmaya gerek yok. Sırf kişisel hırsı için Beşiktaş’ı kendi çıkarına, hırsına nasıl alet ettiği ortada. Şenol Güneş, o maçta usta bir dizi kahramanı olarak rol çevirdi; yaralı kılığına girdi, sedyeye yattı. Neyse…)
*****
Sona Doğru…
Şenol Güneş,  Milli Takım’ın başına olduğunu hiçbir zaman unutmamalı.
Bir daha gelirse Saracoğlu’na, madem Milli Takımı temsil ediyor, “milli renk”imize uygun bir kravat seçmeli. 
Şenol Güneş, Milli Takım’a oynattığı oyunla gündemde olumlu ya da olumsuz eleştirilerle olmalı. Kulübede yerini aldığında, dünü bir kenara koymalı o anı, geleceği düşünmeli.
Şu anda durumumuz iyi.
(Kalan maçlarımız ve tarihleri şöyle:
14 Ekim 2019, Fransa-Türkiye
14 Kasım 2019, Türkiye-İzlanda
17 Kasım 2019, Andorra - Türkiye)

Son söz:
Kişiler, konumlarına uygun davranmadığı, kişisel hırs, istek ve heveslerini, üstlendiği görevi gölgeleyecek biçimde gerçekleştirmeye kalktıkları zaman görev kusuru işledikleri gibi, saygı da görmezler, bu “kusur”, her yerde karşılarına dikilir.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder