11 Ekim 2018 Perşembe

Volkan Demirel’in Suçu!

Fenerbahçe’de özellikle Volkan Demirel’in “kadro dışı” bırakılması ses getirdi.

Başkan Ali Koç, çarşamba günü yaptığı açıklamayla “kadro dışı” bırakılmayı üç nedene bağladı. Özellikle ikisini “bardağı taşıyan şey” diye niteledi.

“Kadro dışı” bırakılma nedenlerinden önce, hangi amaçla söylenirse söylensin, şu cümleyi göz ardı etmemek gerekir:

“Son iki sezon belki de Volkan’ın tarihindeki en kötü iki sezonudur.”
Bu “kusur” neye bağlanıyor ya da neye mal oluyor?

“İstatistik firmasıyla çalıştığımız zaman, pek çok nedenden dolayı geçen sene şampiyonluğu kaybettiğimiz (ortaya) çıktı; ama bir neden de kaleci performansı çıktı.” 

(… asıl belirleyici olan “pek çok neden”, sözgelimi lehte verilmeyen penaltılar, rakiplere sağlanan “haksız kazançlar”, “çalınan puan”lar göz ardı edilir, sonuçta “tek suçlu” kaleci ilan edilirse, futbolun “ekip” oyunu olduğu unutulur.)

*****

Volkan Demirel’in sözleşmesi uzatılırken ondan “istenilen ana vazifeler” oluyor:

“… takım olunmasına, kaynaşmaya, ekip ruhuna katkı yapması, yeni gelenlere Fenerbahçeliliği anlatması ve bunun bayraktarlığını yapmasıydı.”

Volkan Demirel, “istenilen ana vazifeler”i yerine getiriyor mu?

“… beklentimizi yapmadı. Sonra kendisi de Kayserispor maçından sonra soyunma odasında ‘Takım olamadık falan’ dedi de… Sen ne yaptın takım olmak için? Takımı bir araya getirdin mi? Kaynaştırdın mı? Yemeğe çıkardın mı? Sportif Direktör’e bir şey söyledin mi? ‘Söylemedim, rahatsız etmek istemedim.’ dedi. Her yerde düşündüğünü söylüyorsun ama Sportif Direktör’e bunları söylemiyorsun.”

(Volkan Demirel'le ilgili alınan, gelecekte alınacak kararlarda, gülümseyen “Her yerde düşündüğünü söylüyorsun” cümlesi gözden kaçırılmasın…)

Bu kadar mı?

Hayır, şu da var:

Samandıra’da günlük çalışma bittikten sonra oyuncular, odalarına çekiliyor, “aradaki 3-4 saati odalarında geçiriyorlar”.

Volkan Demirel, “istenen ana vazife”yi aksatıyor.

Yani?

“…takım olunmasına, kaynaşmaya, ekip ruhuna katkı yapması, yeni gelenlere Fenerbahçeliliği anlatması ve bunun bayraktarlığını…” yapmıyor. Oysa “Burada kaptanların çıkıp kaynaşmayı sağlamak için liderlik yapmaları gerekiyor.”

Volkan Demirel, “kaynaşmayı sağlamak için” takımı yemeğe götürmüyor.

*****

Ali Bey, Volkan Demirel’in "kadro dışı” kalmasını, “kendi gözüyle şahit olduğu, yaşadığı unsurlar”a bağlıyor.

Ali Bey’in “bardağı taşıran iki şey” dediği, bu “şahit” oldukları…

(“Bardağı taşıran” dendiğine göre, demek oluyor ki, bunun öncesinde başka “şey”ler de var.)

Volkan Demirel’in, Cocu’nun yardımcılarından birinin üstüne yürümesi…

(“Fenerbahçe dergisindeki yazının çıkacağı gün, (…) Samandıra'dan haber geldi ki, Volkan Demirel, Cocu'nun yardımcısı Erwin'in üzerine yürümüş. (…) Biz de Samandıra’ya gittik, ne oluyor diye. Sorduğumuz zaman ‘Erwin sen bana niye öyle bakıyorsun, ters bakıyorsun?’ diye olmuş. Sonra el sıkışmışlar ama…” )

Volkan Demirel, belki de, “ekip ruhuna katkı yapıyor”, “Fenerbahçeliliği ne olduğunu” öğrenmediği, bir türlü anlamadığı için Cocu'nun yardımcısı Erwin'in üzerine yürüyor! Olamaz mı?

Ali Bey’in anlattıklarından anladığımız, takım içinde olup bitenler, “geyik muhabbetleri” bile anında Ali Bey’e iletiliyor. Ali Bey’in “enteresan” dediği, ama asıl “enteresan” olanı, bu tür iletmeler olmalı.

“… bir gün evvel haber geldi ki, ‘Ya ben biriyle kavga edeceğim, moralim bozuk, canım sıkkın’ diyormuş. Tabiri caizse, tam da bir volkan patlamasını Volkan, o gün yaşıyor.”

(Her yerde laf taşıyan, yeni gelen yöneticiye şirin görünmek isteyenler vardır. Bu “tip”ler değişmez, sadece yöneticiler değişir. Çoğu kez de yeni gelen, laf taşımalardan hoşnut olur; şirinlik başlar. Beğenilmeyen, kin beslenenle ilgili yalan yanlış bilgiler taşınır. Onun "çevre"den akan bilgileri elekten  geçirilmeli. Durum böyle sürerse, yıprananın kim olduğunu söylemeye gerek yok.)

Sonra?

Ali Bey, 6 Türk futbolcu ve 3 yöneticiyle bir araya geliyor.

“… konuşma yaptık, ne oluyor, ne bitiyor diye. Anlatmaya çalıştık, biz ne yapıyoruz, niye onların başarılı olması lazım filan. Dertleşiyoruz, sohbet ediyoruz, orada Volkan benim kabul edemeyeceğim şekilde bir tartışmalara girdi. İlk önce bana bir nebze saygısızlık yaptı, ondan sonra başkanvekilimize ciddi saygısızlık yaptı ve gördüm ki orada bir tek kendi dinlensin isteniyor ve konuşturmuyor bile bizi. Yani cümleyi bile bitiremiyorsun. O, işi uzattı, kes dedik, uzattı. Sesini yükseltti. Daha fazla detaylara girmeyeceğim.” 

Aslında bu kadar “detay”a girmeye hiç gerek yoktu; girilince de, böyle boşlukta bırakılması bir eksiklik...

“Öksüz” kalan sorular:

Volkan Demirel, Cocu’nun yardımcısının üzerine niye yürüdü?
Üzerine yürümeyi gerektiren söz/ler ne?
Volkan Demirel’in “kabul edilemeyecek tartışmaları” ne? 
“Bir nebze saygısızlık” ile “ciddi saygısızlık” ne?
O ne dedi, bu ne dedi?

Ali Bey, anlattığına göre o gün Volkan Demirel ile iki kez yalnız görüşüyor. İki görüşmeden de, Ali Bey’in beklediği sonuç alınamıyor.

Ali Bey ne diyor?

“Nasıl bir özür dileyeceksin, nasıl bu işten kendini affettireceksin bilmiyorum, onu da yapmadı, olabilir.”

Şimdi asıl, “öksüz” kalmaması gereken soru şu:

Bu kadar ısrara karşın Volkan Demirel niye “özür” dilemiyor, bunun sonuçlarına katlanıyor?

İster istemez, haklı olduğundan “özür” dilemediği için, Milli Takım kapısının kapatılması akla geliyor.

Unutmayalım, bazen alınan kararda haklı gözüken haksız gözükeni haklı yapar.

*****

Sona Doğru…

Sorunları bazen “sert” biçimde sonuçlandırmak, bazen de “tatlı”ya bağlamak Ali Bey’e düşüyor.

“Kadro dışı” bırakma, kamuoyuna “disiplinsizlik” diye açıklansa muhataplara da gerekçeleriyle bildirilseydi, olur biterdi.

(Konumuz Volkan Demirel olduğu için öteki iki futbolcu ve başka konular, konumuzun dışında.)

Özetlemek gerekirse, Ali Bey’in sözleriyle, Volkan Demirel:

“…. disiplinsizlik, yönetim kurulu seviyesinde saygısızlık, bunları gidermek için hiçbir şey yapmama, takım içinde  beklediğimiz liderlik, öncülük rolünü yerine getirmeme..”

Ya şu?

“… hatta bir nebze mutsuz olma, mutsuzluğunu da açık açık belli etme.”

Bu ve Ali Bey’in şu saptamaları, Volkan Demirel’in geleceğini, bilmem, gösterir mi?

“Başkanına, başkanvekiline böyle bir ortamda ses yükseltme, saygısızlık yapma cüretini gösterebilen kıdemli bir futbolcunun, diğer futbolcular, personel ve Samandıra üstünde bizler yokken nasıl bir etkisi olabilir? Neler yapabilir?”

Son söz:

Umalım, Volkan Demirel’e, “özür dilememe”ye bağlı olarak kapatılan Milli Takım kapısı örneği Fenerbahçe’de yaşanmaz; Ali Bey’in gönlünden geçtiği gibi olur:

“… jübile işlerini başlatmayı çok istiyorum. Kendisi bunu bilmez, ilk başlamak istediğim oyuncu da Volkan Demirel’dir.”


* Başkan Ali Koç'un açıklamaları için bkz:







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder