9 Ekim 2018 Salı

Sözde Şike Noktalandı, Oyun Bitti…

(Bu yazı 09 Ekim 2015’te kararın açıklandığı saatlerde milliyet.com.tr ile Milliyet Blog’da yayımlandı. Şimdi ikisinde de yok. İyi ki kopyası bende… Bu yazıyı bu anlamlı yıldönümünde yayımlama gereği duyuyorum.)
Önce ÖYM, sonra UEFA sanığı olmak...

ÖYM’de Aziz Yıldırım ve arkadaşlarının, UEFA ve uzantılarında Fenerbahçe’nin mahkum olması...

Sonra?

ÖYM’lerin “tarihin çöplüğü”ne gitmesi, “özel yetkili” sıfatı taşıyanların “çil yavrusu” gibi dağıtılması...

“Yeniden yargılanma” yolunun açılması...

(Bir başka konuda, başka gerekçeyle de olsa, devletin gücünü kendi/ bağlı oldukları grubun çıkarları için kullanan “özel yetkili”leri görevden almalar, uzaklaştırmalar, içeri atmalar ve yurtdışına firar etmeler...)

Ve bugün, normal bir mahkemede “beraat etmek”, yani aklanmak...

Sıra?

UEFA/ CAS’ta aklanmaya gelecek.

Sonra?

Sonrasını “mağdur” olanlar bilir.

(Anımsayalım: Polis "fezlekesi", savcının elinde "iddianame", yargının elinde "hüküm" oldu; en son gittiği yerde, yangından mal kaçırır gibi "onan"dı.)

*****

03 Temmuz 2011’den geldik 09 Ekim 2015’e...

Yıllar geçti aradan, ne acılar çekildi ne acılar...

Fenerbahçe taraftarının “destan yazması”, içeride yatanların “dik duruşu”, yıldırmak isteyenleri yıldırdı.

Hiçbir şey olmamış gibi konuşanlar da olacaktır kuşkusuz. Çünkü yüzlerine tükürsen, bunu ”nisan yağmuru” sananlar çoktur.

Oyun bitti.

Oysa el ele tutuşan; kol kola, koyun koyuna girenler, ne de güzel eğleniyordular. Çünkü arkalarında “heykeli dikilecek” adam/lar vardı.

(Fenerbahçe, sadece “dış güçler”le değil, “iç darbe”ye yeltenenlerle de mücadele ediyordu. Özellikle Aziz Yıldırım’a yüklendiler; onun Fenerbahçe’ye “leke” sürdüğünden dem vurdular. Çünkü “içten fethetmek” için, “şike var”dan medet umuyorlardı. Ama umduklarıyla kaldılar.)

*****

O günlerde, insanlık, hukuk dışı işlemler çoktu.

(Gizlilik kararına karşı, ekranları dolduran gazeteci kimliği taşıyan bir yığın insanın, avukatların görmediği dosyaları gördüklerini, oradakileri bilgilere göre konuştuklarına hep tanık olduk. Devletin kanalları da bunların kullanımına açıldı. İçlerinde her akşam, polisler adına program yapan, “operasyon”a destek sağlayanlar da vardı. Futbol dışı konularda kalem oynatan, belge (!) nakliyatı yapanlar da türemişti.
"Medya mahkemesi”nin “hakim” ve “müddeiumumi”lerini  güzel günler bekliyor!)

Aziz Yıldırım, daha sorgusu bitmeden, hastanede seruma bağlıyken, adresine METRİS yazdılar.

Futbol “duayeni” denenler, Aziz Yıldırım’a, “Başkanlığı bırak, kurtul!” diye akıl verdiler.

(Daha dün, eski bir başkan, Aziz Yıldırım’ın, “Bu şike davası değil, Fenerbahçe'yi ele geçirme operasyonudur." demesine tepki göstermiş, gerçeklere gözünü kapattığı için, Aziz Yıldırım’a yüklenmişti:

“Bu davanın siyasi bir dava olduğuna asla ve asla katılmıyorum. (...) ... cemaatin, neden Fenerbahçe Kulübü'nü ele geçirme çabaları olsun? Böyle bir şey olabilir mi? Beni buna asla ve asla kimse inandıramaz. (...) Bende ısmarlama laf olmaz. (...) Bunlar sadece boş laf. (....) Bu insanları böyle bir şey ile suçlamanın da ne kadar yersiz olduğuna inanıyorum.”)

Sandılar ki, Aziz Yıldırım, “silik”, “Ben yaptım, sen etme..." diye yalvaracak biri. Aslında öyle olanlar, güce tapanlar, akıllarınca Aziz Yıldırım’a akıl verenlerdi.

*****

Bunun daha Yargıtay’ı var, diyebilirsiniz.

Tabii ki var, ama o günler geçti.

Aziz Yıldırım'ın dediklerini duyması gerekenler, duymazlıktan geldi. “Senaryo”, önceden yazılmıştı. Devletin gücünü ele geçirilenler, bu ”senaryo”yu “medya mahkemesi” eliyle  yürüttüler.

O ÖYM, savunma hakkını yok saydı, “sanık”ları dinlemedi bile; bütün talepleri duymazlıktan geldi.

Aziz Yıldırım'ın dedikleri, bir kulaktan girip öbüründen çıkıyordu. Ama dedikleri bir bir çıkıyordu.

Ne demişti Aziz Yıldırım, 8 Temmuz 2011‘de Beşiktaş Adliyesi’nde:

“Sorguya alındık… Biz Türkiye’nin nasıl yeniden dizayn edildiğini hissettik. Zira 3 avukatımın huzurunda Türkiye’nin eskisi gibi olmayacağını söylediler. Çok yakın gelecekte Aziz Yıldırım’dan çok daha ÜNLÜ KİŞİLERİN alınacağını söylediler. Kalkıştılar da… (...)  Biz görmüştük operasyonu ve yapılmak isteneni. Cumhurbaşkanı’na mektup yazdık. 'BU BİR OPERASYONDUR VE DEVLETE YÖNELİKTİR' dedik…
DİNLETEMEDİK!”

Ne demişti Aziz Yıldırım, 14 Şubat 2012‘de Silivri Ceza İnfaz Kurumları Duruşma Salonu’nda:

“Özel yasalarla, silahlı suç örgütü yalanlarıyla bizi şike yapmakla suçladılar. Özel Yetkili Mahkemelerde, özel adamların özel yetkileriyle itibarsızlaştırmaya kalktılar. Oysa biz 'NE ŞİKESİ, MEMLEKET ELDEN GİDİYOR' dedik…
İNANDIRAMADIK!”

Ne demişti Aziz Yıldırım, 9 Temmuz 2013’te UEFA Tahkim Kurulu’nda:

“Sahte ve hukuka aykırı delillerle, ülke içindeki işbirlikçileriyle bizi Avrupa’ya şikayet ettiler… Türkiye’nin gözünün yaşına bile bakmadan ispiyonladılar futbolumuzu. UEFA’da çullandılar üzerimize bu kez… Söz aldığımızda, bunun bir operasyon olduğunu ve kısa bir süre içerisinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne yöneleceğini söyledik. Duruşma CD’lerini istedik; TÜM ÜLKE NE DEDİĞİMİZİ DUYSUN DİYE…
DUYURAMADIK!”

Ne demişti Aziz Yıldırım11 Şubat 2014‘te CNN Türk / Tarafsız Bölge’de?

“17-25 Aralık süreci yaşanmaktaydı. Herkes, güçler arasında gidip gelirken biz bunun bir operasyon olduğunu söyledik. Çünkü BAŞINDAN BERİ BİLİYORDUK; 'İTENİ DE, TUTMAYANI DA'
Biz biliyorduk ve inanıyorduk… MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN dediği gibi 'TÜRKİYE CUMHURİYETİ, şeyhler, dervişler, müritler ve mensuplar memleketi' olmayacaktı.
Şimdilerde hep birlikte yaratılan illegal odakları kınıyorlar.
Hepsi iyi güzel de;
Biz bunları söylerken,
(...)
Çocuğumuza, eşimize, ya da güvercinlerle dolu gökyüzümüze 1 yıldır hasretken:
NERELERDEYDİNİZ?
Bizi sorarsanız;
BİZ HEP BURADAYDIK…” (http://www.fenerbahce.org/detay.asp?ContentID=43055)

*****

05 Ekim’de savcının “beraat mütalaası”yla “ışık” gözüktü.

(Çünkü normal mahkeme,“sanık”ları dinledi. TFF’den maç raporları istensin dendi, istedi. Hakem, gözlemci, temsilci raporlarında “şike”nin kokusu bile yoktu. TFF’de başrolde olanlar, sözgelimi Lutfi Arıboğan tanık olarak dinlensin dendi, dinledi. Arıboğan, “Futbol Federasyonu'na Türkiye Ligi’nde oynanan maçlarla ilgili hiçbir ihbar gelmedi. Fenerbahçe maçları ile ilgili de gelmedi. Haberleri gazetelerden öğrendim.” dedi.)

Ve bugün, günlerden 09 Ekim 2015 Cuma...

Yargıç, savcının “beraat mütalaası”na katıldı ve 3 Temmuz noktalandı.

Oyun bitti.

Kulaklar hep, Aziz Yıldırım’ın şu ve benzeri sözleriyle çınlayacak:

“Ne şikesi, memleket elden gidiyor.”
“Bu, şike değil, siyasi bir davadır.”
“Biz, şike yapmadık...”
"UEFA çatırdayabilir, haberiniz olsun!"

Son söz:

Oyun bitti, 3 Temmuz, bugün "darbe"/ "kumpas" olarak tescillendi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder