29 Eylül 2021 Çarşamba

Pereira, Daha Ne Desin?

Kendini üstün, farklı göstermek bir huydur!

Öyleleri ki konu ne olursa olsun ağızlarını bir açtılar mı susmak bilmezler. Karşılarında bir de kendilerini dinleyen/ler buldular mı, susturabilirsen sustur.


Futbol dünyasında da yer etmek isteyen ya da yer ettiği kanısı yaygın olan kişiler, televizyon başındaki izleyicileri kendine bağlamak için ötekilerden farklı olmanın yolunu da iyi bilirler.


Doğru işler yapanları kendisi daha iyi biliyormuş gibi beğenmemek, yetmedi “onu değil şunu yapmalı” gibisinden akıl vermeye yönelmek, doyumsuz bir tat verir!

Ya dedikleri olmuyorsa?


Eleştiri adı altında gelsin veryansın!


*****


Fenerbahçe Teknik Direktörü Vitor Pereira’nın, Olympiacos maçı öncesi yaptığı basın toplantısı bu girişi yapmamızı zorunlu kıldı.


Pereira’nın dedikleri, özellikle sorulara verdiği yanıtlarla, futbol dünyasında kendini sözü geçen sayanlara gerekli dersi verdiği gibi, onların suyunda giden taraflara da “örtülü” bir uyarı yaptı!


(“Örtülü” uyarı! 

Taraftarın çoğunluğu anlar mı anlamaz mı, bunu gelecek gösterecektir. “Örtülü” dediğimiz uyarının ne anlama geldiğini o zaman biz açıklayalım:

Onları kendi başlarına bırakın, yüz vermeyin onlara!)


Pereira ne dedi, soruları yanıt yanıtladı?


(Bizde sorular soru olmaktan çıkıyor, soran önce yorum yapıyor, sıkışınca “izleyiciler” ya da “taraftar” istiyor diye kıvırıyor. 

Konuyla ilgisiz sorular bir yana, kışkırtıcı sorular sormak- ama Futbolun Cumhurbaşkanı dediğimiz kişiye karşı pısırık davranırlar- gazeteciliğin gereği sayılıyor.)


Yanıtlara bakarak, yanıtlayan soruyu yok sayıp yan yollara yapmamışsa, sorunun ne olduğu anlaşılabilir. 


Pereira’nın soruları doğrudan yanıtladığını varsayarak, yanıtlardan öne çıktığını düşündüklerimizi yorumla destekleyelim.


*****


I.

“Onlar yarınki maçı oynamak için hazır olsalar bile sonuçta sakatlıktan yeni çıktılar. O yüzden onları bu tarz bir maçla döndürmek yerine adım adım dönmelerini sağlamak daha doğru olur diye düşünüyorum. Ama yarın kesinlikle 11 futbolcumuz sahada olacak."


(Onlar kim, öne ona bakalım:

Serdar Aziz, İrfan Can Kahveci, Jose Sosa, Nazım Sangare.

Hiç sakat olmadığını düşünelim; onbir dışında kulübede kaç futbolcu olacağı belli. Bütün futbolcuların güçlerini tam bulduğunu varsaysak bile bu sayı değişmez. O bakımdan sakatların iyileşmesi, ilk bakışta teknik direktörün elini güçlendirir, aynı zamanda tercihte zorlar.

Pereira’nın saptaması, “O yüzden onları bu tarz bir maçla döndürmek yerine adım adım dönmelerini sağlamak daha doğru olur.” demesi gerçekçi.)


II.

"Bazen sorudan ziyade aslında o soru bir yorummuş gibi oluyor. (…) Sürekli 3’lü defansı duyuyorum. Ama futbol bu değil. Sistem değil, önemli olan dinamiklerdir, futbolcular arası nasıl bir ilişki yarattığınızdır. Dizilişiniz maça nasıl başladığınızdır. Ama (diziliş) defans ve ofans anında, pres yaptığınızda, geriye çekildiğinizde farklılıklar gösterir. İnsanların bunu saatlerce neden konuştuğunu anlamıyorum. Önemli olan davranışlardır.” 


[Pereira, 3'lü savunma oynatmasına yönelik eleştirilerin azaldığının söylenmesi üzerine konuşuyor.

Can alıcı saptama şu:

“Dizilişiniz maça nasıl başladığınızdır. Ama (diziliş) defans ve ofans anında, pres yaptığınızda, geriye çekildiğinizde farklılıklar gösterir.”

Dizilişi, “kutsal metin” gibi değişmez sanan, öyle göstermeyi amacına uygun bulanlara, futbol dersi veriyor.

Ve Pereira, “İnsanların bunu saatlerce neden konuştuğunu anlamıyorum.” diyerek, bu konudaki tepkisini kibarca gösteriyor.]


III.

"Eğer eleştirilmek istemiyorsanız başka bir işi yapmanız lazım; çünkü futbol bu. İnsanlar sürekli konuşurlar. (…)  Sizin neler yaptığınızı, metodolojinizi, içeride nasıl çalışma yaptığınızı bilmiyorlar, ama konuşuyorlar. 

Herkes teknik direktör, herkes benden daha iyi biliyor. Ama onların karar vermeleri gerekmiyor. Sadece izliyorlar ve eleştiriyorlar.  Bu, benim için iyi bir şey. (…) Futbol benim tutkum ve söylenen iyi ve kötü şeyleri de kabul etmem gerekiyor."

   

(İlk cümle eleştiriye açık olmayı anlatıyor; son cümledeki “söylenen iyi ve kötü şeyleri de kabul etmem gerekiyor.” ifadesi de bunu destekliyor.

Sonraki cümleler boş konuşanlar için…

“Metodolojiyi bilmemek” ne demek?

Metodoloji/ yöntembilim:

“yöntemleri ve özellikle bunların bilimlerle ilgili olanlarını deneysel olarak inceleyen, yeni yöntemler araştıran, ilkeler geliştiren bilim.”

“Herkes teknik direktör, herkes benden daha iyi biliyor.”, yazının girişinde çizdiğimiz "tip”lere yönelik.)


*****


Sona Doğru…


İşler kötü giderse “hedef” çok yönlü, iyi giderse “nokta atışlı”dır.


Daha neyin ne olduğu/ olacağı belli değilken, bir maçla “yollar açıldı” ya da “bitti kül oldu” türünden övgü/ yakınmalar, tribünlere oynamaktır.


Kaygı da, umut da her zaman olacaktır.


Ancak kaygının ve boş umudun en kötüsü, umutsuzluktur.


Pereira’nın yerleştirmeye çalıştığı sistem, bir sorudan da anlaşıldığı üzre, eleştirenlerce şimdilik olumlu bulunuyor.


Pereira’nın kimi oyuncularda ısrarını da anlamak gerekir. Bunun doğruluğu, maçlar kazanıldıkça daha iyi anlaşılacaktır.


Kuşkusuz zaman zaman teklemeler olacaktır. Başakşehir maçından eli boş dönme gibi… Frankfurt maçındaki etkili oyunun kırıntısının bile o maçta olmayışını, bir rahatlığın, enerji boşalmasının sonucuna bağlamak gerekir, en iyisi…


Bütün sakatlar iyileştikten sonra Pereira, kadroyu oluşturmada, ilk onbiri sahaya sürmekte zorlanacaktır!


Yer bulamayan futbolcular açısından sorun çıkar mı çıkmaz, bilemeyiz! Ancak bildiğimiz, sorun çıkaracakların başka yerlerde olduğu görülür.


Son Söz:


Başarı geldikçe, önceki eleştiriler azalır; ama varlıklarını farklı olmaya borçlu olanlar; adına ister gazeteci, yorumcu, eski hakem, eski teknik direktör, ne denirse densin, ayakta/ gündemde kalmak için olumsuz söylemler bulmakta zorlanmayacaklardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder