3 Şubat 2021 Çarşamba

Passolig Umutları Çaldı, VAR Puanları Çalıyor!

Yazmak…

Konu alanını sınırlandırarak yazmak…


Sözgelimi futbol konusunda, onu da sınırlandırarak sadece tek maça yönelik yazmak…


İyi de neyi yazacaksınız?


Kafaya koyduğunuz futbolcuda kusur aramayı mı?


Gözdeniz olan futbolcudaki kusurları görmemeyi mi?

Maçı izlemeyenlere teknik direktörün nasıl bir taktikle oynattığını mı?


Diziliş sistemini mi?


Yapılan değişikliklerin olumlu ya da olumsuz yanlarını mı? 

Değişikliklerin, işine yarayıp yaramadığından giderek teknik direktöre övgü düzmeyi ya da kantarın topuzunu kaçırarak ağır eleştireler getirmeyi mi?


Sırf sizin düşündüğünüz ya da maçtan önce akıl verdiğiniz gibi oynatmadığı için, sözü dinlenmemiş adamın öfkesiyle, teknik direktöre mi saldıracaksınız?


Amacınız, dışarıdan akıl veren, teknik direktörü yöneten, “duayen”, “kahin”, sözü dinlenir kişi katına ulaşmak mı?


Ben gördüğümü yazarım, söylerim diyerek, burnundan kıl aldırmayanlara özgü o acayip tavrıyla, herkesin gördüğünü görmeyen, sadece kendince gördüklerinin gerçek olduğunu sananların gözüyle mi yazacaksınız?


Dileyen dilediğini, gördüğünü yazsın da, başkalarının gördüğü olumsuzluğu görmemek, bir noksanlık değil de nedir?


Noksanlığını görmediğine selam çakmak, o kesimden de “adamı olmak”la övünmek, aslında temel noksanlık değil de nedir?


Yazmak…


Dileyen dileğini, gördüm dediğini yazsın, sonucu belirleyeni görmüyorsa, görmekten özenle kaçınıyorsa, görünen ama kendisinin söylemediği niyetini başkalarının görmesini engellemeye yetmez.


*****


Passolig nasıl pazarlanıyordu?


Bununla ilgili yazdığımız yazılardan birinin başlığı şuydu:


Passolig, statlarda "şiddeti ve düzensizliği” önlüyor, “cennet” vaat ediyor!


http://blog.milliyet.com.tr/passolig--statlarda--siddeti-ve-duzensizligi--onluyor---cennet--vaat-ediyor-/Blog/?BlogNo=472821


(Bu yazı 03 Eylül 2014 tarihli. Milliyet. com.tr'de de yayımlandı; ama orada yok.)


İşte vaat ettikleri ve bizim yorumlarımız:


“... taraftarların sevdikleri ile birlikte güven içinde stadyumlara gidebilmelerini ve istedikleri karşılaşmayı her türlü olumsuzluktan uzak, huzurla izlemelerini sağlıyor!”


(Demek ki, bu Passolig, sivrisinek kovan “mat”lardan daha etkili!.. Cebinde Passolig’i olan, azılı taraftar da olsa, “kuzu” olacak! Böylece “normal” taraftar, Passolig sayesinde her türlü “olumsuzluk”tan korunacak!)


“...tribün huzurunu ve güvenliğini de maksimize ederek, yaşanmış olan pek çok olumsuzluğu da geçmişte bırakıyor.”


(Yönetenler, niye bugüne kadar bunu akıl edememişler? 

Demek ki, “geçmişte kalan olumsuzluklar”, torunlara “askerlik anısı” misali anlatılacak.)


“.... basılı bilet derdi sona erdi, maçlar elektronik biletlere tanımlanarak müsabakalara çok daha hızlı bir şekilde, beklemeden girmek artık mümkün.”


(Görülüyor ki, satın alınan Passolig, “doğayı koruma”ya yönelik. 

Bu kart bir de yol / yer gösterse... Böylece, bir soru/ yer sorulduğunda, köyden kente gelen gariban gibi, insanın yüzüne bakan görevliler var ya, onlardan da kurtulmuş oluruz.)


“Kendi koltuğunuzda oturarak, herhangi bir olumsuzluğa maruz kalmadan, sevdikleriniz ile birlikte rahat ve medeni bir şekilde maç izlemenin keyfini yaşarsınız.”


(Demek ki, başkasının koltuğuna oturanlar, “medeni şekilde" maç izletmeyenler vardı. Şimdi onlar olmayacak!)


Sonuç mu?


Uygulama, Passolig’in pazarlandığı gibi olmadığı, kulüplerin ve seyircilerin sırtından para kazanma aracı olduğu kısa sürede anlaşıldı.


Sonuç:


Passolig, umutları çaldı!


*****


Köroğlu diyor ki:


“Tüfeng icat oldu, merlik bozuldu”


Bunu haksızlıkların/ hak yemelerin önüne geçeceği varsayılan VAR’a da uyarlamak mümkün/dü:


VAR geldi, dümenler bozuldu!


Öykünmek güzel de… Güzel olamayan, gerçek olan, VAR’ın haksızlıkların, puan çalmaların kılıfı haline sokulması…


VAR’ı, teknolojik olanaklardan yararlanarak kullanan, insan…


VAR’a yardımcı diye, işine geldiği gibi ofsayt çizgisi çizen, insan…


VAR’a işine geldiği gibi görüntü veren, yerine göre görüntü saklayarak, kendi kararına uygun davranan, olmayanı olur gösteren ya da tersini yapan yine insan…


VAR'a gelenleri ekranlara kafasına göre getiren, görüntü saklamaktan çekinmeyen, insan...


Ama görüyoruz ki, “insan”lardan çoğu, adam değil; "görev kusuru" işliyorlar.


Sahadaki “düdük” çalan da, VAR’daki  de, zaman zaman “oyun”un bir parçası!


*****


Sona Doğru…


Kuralların güzelliği, yararlı oluşu, tartışmalara son vermesi yetmiyor; uygunlanmasındaki gerçeklik, hakkaniyet önemli.


VAR sistemi güzel/di!


Hak yemeleri, bir hakkın birinden alınıp bir başkasına verilmesini önleyecekti.


Hakemin gözünden kaçanları gösterecek, kötü niyetli hakemin kusurlarının önüne geçecekti.


“Bu, onun değil bizim adam kollayıcılığına” son verecekti.


Ama uygulamda VAR, yok edildi, ediliyor da; bu gidişle daha neler göreceğiz neler!


VAR, uygulayıcıların eliyle hak yemenin aracına dönüştürüldü.


VAR, elde etkili bir silah!


Bu “silah”ı kullananlar, ne yazık ki, sorumluların vurdumduymazlığı yüzünden, “faaliyet”lerini normalmiş gibi sürdürüyorlar.


Benzer pozisyonlarda gösterilen/ gösterilmeyen kırmızı kartlar, faul ya da ofsayt gerekçesiyle verilmeyen ama bir başkasına verilen goller; hiç yoktan verilen, görmezlikten gelinerek verilmeyen penaltılar; tepki gösterenleri aynı noktada birleştiriyor:


VAR, puanımızı çaldı!


Dememiz o ki, VAR'dan yakınan yakınana. Sonuçta biri için kollandı diye yakınandan, bir başka yakınan, yakınıyor. O zaman, "en çok o kollanıyor", "en çok o haksız puan topladı" demeler öne çıkıyor. 


Başka ne mi demeli?


VAR’ı yok edenleri düzene sokması, olumsuzlukları bir an önce gidermesi gerekirken ses çıkarmayanlara uyarsa, sözü Aziz Nesin'e bırakalım!


Son söz:


“Çevremizde aptal aptal suçlu aramayalım. Aynaya bakalım. Aynamız yoksa bir durgun suya bakalım. Orada suçluyu göreceğiz.” 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder