25 Ağustos 2019 Pazar

Bu Galibiyet Kime mi Yazar?

Skor 1-1…

Uzatma bölümü başlıyor; tam 4 dakika… Daha ilk dakikasında değişikilik tabelası kalkıyor.

Oyuncu değiştirmek hangi anlama geliyor?

Sakatlık falan olmadığına göre, yanıt tek:

Değişiklik yapan skora razı…

Giren oyuncu, öteden beri taraftarın bir bölümü tarafından ıslıklanan, istenmeyen, ek bir sözleşmeyle önceki hakkından yüzde kırk indirim yapan biri…

İki dakika sonra, geçen sezon dedikodular üzerinden dışlanan, Lig öncesi bir hazırlık maçında, o da Almanya’da, taraftar görünümlülerce ıslıklanan biri, skoru 2-1 yapıyor.

Başlık, “mı” sorusunu kestikten sonra, asker bavulu misali önünüze düşsün:

Bu galibiyet kime yazar?

*****

Galibiyete/ başarıya konan çoktur.

O “çok” içinde yer alanlardan kimileri ya kendiliğinden, hareket ve sözleriyle futbolcuların önüne geçer ya da onları destekleyenlerin söz ve satırlarıyla…

O gol olmasaydı, bakışa/ niyete göre, karşımıza farklı farklı “suçlu” çıkacak, çıkarılacaktı.

Galibiyet, olumsuzlukları erteleyecektir kuşkusuz.

Dün gece, Fenerbahçeliler için başlar, yastığa rahat konmuştur!

İlk bölümdeki yazdıklarımızı düşünerek, başlığı olduğu gibi buraya alalım:

Bu Galibiyet Kime mi Yazar?

*****

Maç yazısına uzatmalarla başladık, maç öncesine, öncesinin öncesine gitmeye ne dersiniz?

Başakşehir, eski adıyla İstanbul Büyükşehir Belediyespor…

Düne bakıldığında, özellikle ilk maçlarda Fenerbahçe’nin belalısı… 

Maçın hakemi bir de Cüneyt Çakır’sa…

Cüneyt Çakır demek, Fenerbahçe’nin lehine olanı görmemek, aleyhine olanı, olmadığı halde “olan”ı ters görmek demek/ti.

Bir önyargı mıydı bu?

Benzer durumlar yineleniyorsa, buna ne deneceğini söylemeye gerek yok. Fenerbahçeliler için, bu konuda “sabit fikirli” dense de, başka takımda olanlar da hak verir görünürken, bize de şunu şunu yaptı, diye yakınmaya başlarlar.

Ama Cüneyt Çakır Avrupa’da da el üstünde…

O zaman bir yerde bir terslik var.

Cüneyt Çakır’ın yolundan giden, onu örnek alanlara Cüneyt Çakır’lar diyoruz.

Gerçek olan şu ki, arşiv yalan söylemez, Fenerbahçe bu Cüneyt Çakır’lar yüzünden az mı kayba uğradı?

(Fenerbahçe’nin ofsayt gerekçesiyle sayılmayan golü…
Emre, güzel bir pas attı. Orta alanın ilerisinde kalabalık içinde olan Deniz Türüç, topu aldı gitti, onsekiz içine girdi, Vedat Muriqi'e güzel bir pas verdi, o da gereğini yaptı.
Deniz’in ofsaytta olduğu ağır çekimde belli.
VAR başındaki Cüneyt Çakır, aradan o kadar dakika geçmesine karşın, kararı Halil Umut Meler’e bıraktı.)

*****

Yine kaçıyor ipin ucu…

Sözcüklere hükmetmek bir yerden sonra zor!

Güçlü ya da açık göz/ kurnaz olan sözcükler geçiyor öne, cümle olup karşınıza çıkıyor.

Yaz, yazabilirsen…

Karşımızda başlıktaki soru ile onun “mi”si düşmüş  öbür soruya dönelim:

Bu Galibiyet Kime mi Yazar?
Bu galibiyet kime yazar?

Sorunun yanıtını, en iyisi, soru sahibine sormalı:

Bu galibiyet futbolculara yazar. 

*****

Ersun Yanal, biliyoruz, transfere taraftar gözüyle bakar.

O olsun, o olmazsa, bu olsun…

Bir de hazırlık maçı havasından kurtulamaz.

Fenerbahçe, Başakşehir maçına, haydi “yokluk”tan ya da “zorunluluk”tan diyelim, “boşluk dolduran” futbolcularla çıktı.

Geçen sezon ara transfer döneminde iki stoper alınmasına karşın, stoper isteyen; eldekilerini de yitiren; “yokluk”tan  Jailson’ı o mevkide oynatan…

Isla, sakat olunca, “bek”im yok diye Ozan Tufanı “bek”e çeken…

Ozan Tufan’dan boşalan yeri Tolga Ciğerci’yle dolduran…

Hasan Ali Kaldırım sakat diye Dirar’ı solda oynatan…

O Dirar ki iki maçta birer gol attı. Hele Başakşehir’e attığı, “altın” değerinde…

*****

Fenerbahçe açısından akıllarda neler kaldı?

Maç golsüz giderken Fenerbahçe’nin direklere takılması…

16. dakikada Deniz Türüç'ün sağdan yaptığı ortasında Vedat Muriqi'nin vuruşu direkten döndü.

31. dakikada Kruse’nin soldan yaptığı ortada Deniz Türüç topun gelişine vurdu, top, direğe çarpıp dışarı gitti. 

Ve bir dakika sonra Başakşehir’in golü geldi.

Daha sonraları?

Tolga Ciğerci ortaladı, Vedat Muriqi eşitliği sağladı.

Ve maç böyle bitti bitiyor derken 90+3’te…

Ferdi Kadıoğlu ortaladı, Dirar, topu kafayla ağlara gönderdi.

*****

Sona Doğru…

Şöyle ya da böyle…

“Olan”lar, “olmayan”lar…

Fenerbahçe ikinci maçını da kazandı.

Gelecek hafta da kayıpsız kapatıldığı zaman, Fenerbahçe ve Fenerbahçeli için gel keyfim gel…

Her maçtan ders çıkarmak da teknik heyete düşer.

Sorunlar mı?

Sorunlar, başarıda unutulur, ertelenir daha doğrusu…

Eksikler mi?

Olanlarla giderilebilir; bu da teknik direktöre düşer.

Eldekileri en verimli kullanmak bir beceri/ yetenek işidir. Rakiplerin yanlışı, yol kesenlerin bir yerlerden cesaret alamayacağını anlaması, bazen kötü oynarken kazanmak da başarıda etkili olur.

Alkışlanan teknik direktör, başkan, futbolcu, bilmem kim, alkışı kabullendikten sonra sahayı/ takımı göstermeli, asıl alkışı, takımın hak ettiğini belirtmelidir.

Akıl, takım ruhunu canlı tutmak, bunu gerektirir.

Son söz:

Taraftar, futbolcusuna sahip çıkmalı, kendi türküsünü değil, takımının türküsünü çağırmalı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder