23 Ocak 2019 Çarşamba

Cüneyt Çakır’lar, “Özel Yetkili" Hâkimlerin Boşluğunu Dolduruyor!

Yeşil sahalara bakılınca görülen ne? 

Her hafta kimi takımların maçlarında aynı filmi görüyoruz. 

ÖYM’lerin “özel yetkili” görevlilerine rahmet okutuluyor. 

Çalan/ çalmayan bir düdük, anında işlemi toplama ya da çıkarma biçimde sonuçlandırıyor.

Uzağa gitmeye gerek yok; geride kalan haftadaki maçların hakem kararlarına bakmak, “tablo”yu çok güzel gözler önüne seriyor.
Sorular çok...
Kafasına göre maç yöneten, kuralları ona uygun yorumlayanlar, o gücü nereden alıyorlar?
Dışlanmış, kızağa çekilmiş hakemler birer itirafçı olsa, bunun sonucunda varılan yer, neresi olur acaba?

*****
Kimileri vardır, atalarımızın, “Kendi gözündeki merteği görmez, elin gözündeki çöpü görür.” deyişini akla getirir.

Sıradan, taşıdığı sorumluluk sadece kendisini bağlayan kişilerin “kusur” örtmesi, başkasındakini abartması doğal karşılanabilir. Yerine göre de gülünüp geçilir. Ama görev nedeniyle bir kurumu temsil edenlerin, “kurumsal kimlik”i aşındıracak tavırları, yani “kusur” örterken başkalarının “kusur”unu abartmaları, taşıdıkları sorumlulukla bağdaşmaz.

Sözgelimi, HMK Başkanı Yusuf Namoğlu’nun, Dinamo Kiev-Beşiktaş maçı hakemleriyle ilgili söyledikleri... 
(Namoğlu’nun, “üstüne vazife”ymiş gibi hakemleri değerlendirmesi, bizde hakemlerin niye kafasına göre maç yönettiklerinin tartışılmaz kanıtıdır.)
Yusuf Namoğlu, o maçın hakemleriyle ilgili ne demişti?
“Penaltı pozisyonuna neden olan koşu Dinamo Kievli Gonzales ile Anderas Beck arasında başlıyor. Ceza sahasına girerken, Dinamolu oyuncu kolunu açıyor ve Beck’e aşırı fiziki bir temas uyguluyor. Net faul. Hakem arkada koşu pozisyonunda. Bakıyor ancak düdük çalmıyor. Penaltıyı işaret eden 5 numaralı pozisyondaki hakem oluyor. Karar tamamen yanlış. Altıncı gol net ofsayt. Sahnede yine 5 numaralı pozisyondaki yardımcı hakem var. Ofsaytı kaçırıyor. İki net pozisyondan birinin penaltı ile alakası yok. Dolayısıyla çıkan kırmızı yanlış. İkincisi, altıncı gol kesin ofsayt, golün iptali gerekir.”

“Bu denenlerin neresi yanlış?” diyenler olabilir.

Namoğlu, bir yorumcu, köşe yazarı olarak bunları söyleyebilir. Bunlara katılırsınız ya da katılmazsınız, orası ayrı. Ama “Yusuf Namoğlu kim?” sorusunun yanıtı, böyle değerlendirme yapmasını engellediği gibi, kendi atadığı hakemlerin yaptıklarını görmezlikten gelmesi bakımından, sorumlukla bağdaşmaz. Üstelik bu, kendi hakemlerini kollama, “kusurları örtme” anlamına gelir.

Bırakın geçmişi, "Büyükler"in bu haftaki maçlarına bakıldığında, hakemlerin, çaldıkları çalmadıkları düdüklerle, gösterdikleri göstermedikleri kartlarla, verdikleri vermedikleri penaltılarla, nasıl keyfi davrandıklarına tanık oluyoruz.

Kendi hakemlerine laf söyletmeyen, onların “kusurları”nı görmezlikten gelen MHK Başkanı’nın, o maçı yöneten hakemler için Avrupa’da bir daha maç yönetmemeleri gerekir anlamına gelecek bir ifade kullanması, karamizah diye adlanabilir.

Bizde sürekli “kusur” işleyen Avrupa’da da maç yönetecek, ama o hakemler yönetmeyecek öyle mi?

Namoğlu’nun, “UEFA’da hakem notları çok gizlidir ve açıklanmaz. Tahmince, İskoç hakemlere, maçın gözlemcisi Çek Miroslav Tulingen geçer not vermiş olmasıdır.” demesi de, bizde gözlemcilerin nasıl atandığını, nasıl not verdiklerini gizlemenin bir yansıması olsa gerek.

*****
Kimi hakemler, gözlemci tarafından verilen “geçer not”la kollanır.

Sınıfta ya da bütünlemeye kalması gereken hakem, “onur listesi” ne girmiş misali maç üstüne maç alır.

Futbolda Fenerbahçe, “özel yetkili” sıfatı taşıyan görevlilerin elinden sonunda kurtuldu, ama benzer görevi üstlenmiş gözüken hakemlerin eliyle doğranıyor. Buna koşut olarak, “yarış” içindeki rakiplerinin kollandığı, lehte ve aleyhte verilen verilmeyen kararlarla yadsınamaz biçimde sürüp gidiyor.

Görüntüde ne mi var?

“Özel yetkili” hâkimlerin boşluğunu dolduran hakemler...

Kuralları kafasına göre uygulayan ve yorumlayanlara en güzel yanıt Sow’dan:

"Pozisyonun tam tersini düşünün. Savunma topu benim vurduğum şekilde uzaklaştırsa, ben de kafamı soksaydım, hakem penaltı mı verecekti?"
Son söz:
Advocaat’ın takımını eleştirmesi, Antalyaspor’un iyi oynaması, Cüneyt Çakır’ın yaptıklarını görmezden gelmenin gerekçesi olamaz.

(Bu yazı, 13 Aralık 2016'da milliyet.com.tr ve Milliyet Blog'da yayımlandı; ilkinde erişime kapalı.)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder