27 Ocak 2019 Pazar

Başkan Ali Koç’un ve Tribünlerin Sınavı!

Tribünler, gövde gösterileri için bulunmaz bir yerdir. 

Toplu yürüyüşler de öyle… Gösterişli bir pankartın arkasına geçen fırsatçılar, kitlenin önüne geçtiklerinde, en önde yürümenin sağladığı avantajdan yararlanır, izleyen/ görenlerde “önderlik”, kitleri arkasında sürükleme algısı yaratırlar.

Tribünlerin dolu olması yetmez; önemli olan sahadakilere destek olmak…
 
Tribünler, o anki skordan, görüntüden kaygılı, mutsuz olanları istenilen doğrultuda yönlendirmeye, kullanmaya en uygunudur. “Ayrıkotu” diyeceklerimizden sayıca kat kat fazla olanlar görmezden gelinir; sesi çok çıkan onların, bütün stadı/ tarafları temsil ediyormuş gibi bir hava yaratılır.

Tribünler protesto etti, denir.

Sözlü, yazılı, görsel yayın - günümüzün gözdesi, aklına esenin at oynattığı sosyal medaya- pireyi deve yapmaya bire birdir.

Düşünmeyi, araştırmayı, kısacası emek harcamayı/ kafa yormayı “yük” sayanlar,  verilen “gaz”la birer “akil adam” olur çıkar.

Tepkiliye, dışlanmış duygusuna kapılana… “gaz” vermek, verenin çevresini de genişletir.

KDV’si içinde bir soru:

Cüneyt Çakır’lara bir gücü de, Fenerbahçe açısından, tribünler vermiyor mu?

*****

Fenerbahçe, “değişim”le çıkılan yolda, ters yola girdi.

Artık, girdi mi, sokuldu mu, orası uzun tartışma gerektirir.

Fenerbahçe, yıllardır, dış “güç”ler, sorunlar yetmezmiş gibi, içte “ayrıkotu” diyeceklerimizle uğraşıyor.

Bu sezon tribünlerin dolması güzel!

İlkyarıda, seyirici ortalaması bakımından ilk sırada Fenerbahçe’nin yer alması, ilkyarıyı sondan ikinci bitirmenin yanında övünülecek bir durum değil kuşkusuz.

(Geçen yıl, tribünler boştu. Kimileri boykot etti, onlarla aynı düşüncede olmamasına karşın kimilere de tribünlerden uzak durdu. Boykot çağrısını destekleyen ama maçlara giderek daha baştan takımı, yönetimi protesto etmek, daha açıkçası Fenerbahçe’ye rakip olan Fenerbahçeliler vardı.

Fenerbahçe, dış sahaya göre en çok puanı iç sahada yitirdi.

Bu sezonun ilkyarısı:

17 maçta 3 galibiyet, 7 yenilgi, 7 beraberlik; atılan 16 gole karşılık yenen 24 gol; 16 puanla sondan ikinci ve liderden 19 puan geride.

Ya geçen sezon?

17 maçta 9 galibiyet, 2 yenilgi, 6 beraberlik; atılan 34 gole karşılık yenen 20 gol; 33 puanla baştan üçüncü ve  liderden 3 puan geride.)


*****


Cüneyt Çakır’lar varken VAR, hikaye…

Onlar dün neyse yarında öyle olacaklardır. Çünkü arkalarında bir güç var onların. Bu güce güç katan bir güç de, ne yazık ki Fenerbahçe cephesinden geliyor.

Bu gelme, bir, olanlar karşısında susma; iki, tribünlerin başka havalarda olması…

Fenerbahçe’nin aleyhine karar verecek Cüneyt Çakır’lar, iki düşünüp bir karar verenler değil, doğrudan karar verenler. Çünkü tribünlere bakan Cüneyt Çakır’lar, özellikle dış maçlarda sınırlı sayıda taraftarın alındığı bölümün görselliği, sahadakileri coşturmaktan uzak, ilgisiz sloganlara bakınca, aleyhte karar vermekte hiç mi hiç zorlanmıyorlar.

Niye zorlansınlar?

Taraftar diye arkası sıvazlananlar, biz istiyoruz oluyor havasına kapılanlar, kendi havalarında. Fenerbahçe’nin puan/lar yitirmesi, Cüneyt Çakır’ların takımı doğraması umurlanırda mı?

Fenerbahçe düzelir mi?

Sezonun 18. maçı geride kalmış, “Fenerbahçe küme düşer mi?” sorusu kaşınıyor ve yapılan transferler “fos” çıkmış, taraftar, kurtuluş için transferde beceriksizliği kanıtlamıştan transfer bekliyor.

*****

Bir kulüp düşünün, yönetimi, lüks mağaza vitrini gibi!

Görkem desen, albeni desen var; var da var!

Vitrindekiler, kaldırımdan geçenlere gülücükler dağıtıyor!

Kimileri magazin dergilerinden çıkmış, gelmiş yönetime oturmuşlar sanki!

“Yönetime oturmak”, sonuçta demokratik yolla/ oyla… Ama oy verenler, vitrini süsleyenlere değil, başrole talip olana inanan, güvenenler…

Ya içerisi?

Kapıda karşılayan, “arzu” soranlardan bir bölümü, kulüp adının arkasına sığınarak kendi reklamını yapanlar; hallerinden, giydiklerinden, içerideki kimi görüntülerden anlaşılan bu.

Onlar ki, ödüllendirilmenin verdiği güvenle, kendi başlarına buyruk olduklarını gösterircesine, tam bir “cemaat kültürü” doğrultusunda hareket ediyorlar.

Yönetim, öylesine “kibar”lardan seçilmiş ki, kimse ağzını açmıyor.

*****

Sona Doğru…

Malatyaspor maçı önemli bir maç…

Tribünler, bir bütün olduğunu göstermeli. Maç içinde herhangi bir olumsuz “ses”,  büyük pişmanlık yaratabilir. Bugüne kadar olmayacak istekleri bile olan, el üstünde tutulan ve “minnet” duyulan bir taraftar grubunun, rahmetli başkanları için düşündükleri  “koreografi”ye izin verilmemesi üzerine, kurumsal kimliği yok sayan, “tehdit” içerikli bildirisinin yarattığı hava tribünlere yansımamalı.

Reddedilen “koreografi” isteği, sonrasında olur mu, bilemeyiz!

Ama yaratılan hava/ görüntü hem “çirkin”, hem “tehlikeli”…

Taraftarlık, zor günde belli olur.

Neyin ne olduğu da aslında zor günlerde anlaşılır.

Malatyaspor maçı önemli bir sınav…

Başkan Ali Koç’un ve tribünlerin sınavı…

Bu maç ve sonrası, Fenerbahçe ve tribünler açısından, yönetimin alacağı kararlar bakımından geleceği belirleyecek, ipucu verecek…

Son söz:

Dıştan, bazen de içten alınan güçle en büyük zararı verenlerle iç barış ve düzen sağlanamaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder