18 Haziran 2018 Pazartesi

Aykut Kocaman: Fenerbahçe’de Onurlu Bir Geçmişin Öteki Adı

(Bu yazı 30 Mayıs 2013’te milliyet.com.tr  ve Milliyet Blog’da yayımlandı. Yazı, ilkinde internette yok; çünkü, niyesini bilen biliyor, köşem iptal edildiği için o yazı da silindi.
Aykut Kocaman’la yolların ayrıldığı resmen duyurulunca, bu yazıyı burada yayımlama gereğini duyuyorum.
17 Mart’taki Galatasaray maçından 4 gün önce, değerli gazeteci/ yazarların, kişilerin katıldığı birkaç masa etrafındaki söyleşi ortamında ben de bulundum. Aykut Kocaman’la söyleşme, onu dinleme olanağı buldum; onun soruları içtenlikle nasıl yanıtladığına tanık oldum. Aykut Kocaman’ın ne kadar anlayışlı, dolu, ilkeli olduğunu orada daha açık gördüm.
Evet, siz işinizi kendinizce ve başkalarına göre ne kadar doğru yaparsanız yapın,  bundan hoşnut olmayan, daha fazlasını isteyen/ özleyenler de olacaktır.

Yaşananlardan sonra bize düşen, “Güle güle, yolun açık ve aydınlık olsun” demek kalıyor.)

Her “başlayışın bir “bitişi vardır.

“Başlayış”, “bitiş”e gidişin ilk adımıdır. Kimi erken gider, kimi geç... Beklenmedik durumlar, “gidişi hızlandırır ya da yavaşlatır. Ama ne olursa olsun, zaman bir yerde, kimileri için duracak. Her durma, yeni bir “başlayış”ın habercisidir.

Bilinir ki, “yeni”, “eski”nin bağrından doğar.

Aykut Kocaman’ın Fenerbahçe futbol takımının başına gelişi de farklı olmamıştır. Daum’la birlikte çalışan Aykut Kocaman, Daum’dan doğan“boşluk”u doldurmuştu.
 
"Boşluk" dolduran Aykut Kocaman, bir "yeni" için "boşluk" yaratmıştır.
 
Her “boşluk” dolar, ama unutulacak “eski” vardır, unutulmayacak “eski”
de...

Aykut Kocaman, futbolcu olarak “unutulmayacak”lar içindeydi, kim ne derse desin, teknik direktör olarak da öyle kalacaktır.

İşte, Aykut Kocaman’ın Fenerbahçe için geride bıraktıkları:

Spor Toto Süper Lig şampiyonluğu (2010-2011) Spor Toto Süper Lig ikinciliği (2011-2012, 2012-2013)
Ziraat Türkiye Kupası şampiyonluğu (2011-2012, 2012-2013) 
UEFA Avrupa Ligi’nde yarıfinal (2012-2013)

*****
Her “başlayışın bir “bitişi vardır.
 
Futbolcu olarak 8 yılını Fenerbahçe’de geçiren Aykut Kocaman, görev aldığı 212 maçta toplam 140 attı, 3 kez de gol kralı oldu.

5 Mayıs 1996 tarihine Trabzon’da oynanan Trabzonspor-Fenerbahçemaçı, onu “kocaman” yapan bir maçtır.

İşte “niye”si:

Şampiyonluğu garantilemeye götüren bir maça çıkılıyor. Trabzonspor’un golü, daha oyunun başında Abdullah Ercan’dan geliyor. Fenerbahçe, ilk yarının sonlarına doğru Oğuz Çetin’in serbest vuruştan attığı golle beraberliği sağlıyor. Maç böyle bitecek, dendiği sırada, Erol Bulut’un ortasını değerlendiren Aykut Kocaman, Fenerbahçe’nin galibiyet golünü atıyor. Aykut Kocaman, ne kadar “büyük”, “centilmen”, “emeğe saygılı”olduğunu, maçtan sonra, şu cümlelerle dile getiriyordu:

“Bütün sezon uğraşıyorsunuz, bütün emekleriniz tek maçla heba oluyor. Kendi galibiyetimize seviniyorum, ama Trabzonlu arkadaşlarım için de üzülüyorum. Trabzonsporlu futbolcu arkadaşlarımın şu an yerinde olmak istemezdim. Hiçbir şampiyonluk insan hayatından daha değerli değildi. Türkiye'de başarının ölçüsü birinci
olmak. Bu, yanlışŞu anda yenildikleri için Trabzonsporlular aşağılanacak. Ama biliyoruz ki onların yerinde biz de olabilirdik.”

Aykut Kocaman, işte böylesine “çağdaş bir kafa”ya sahip. Ama farklı bir “kafa”, Aykut Kocaman’ı Oğuz Çetin’le birlikte Fenerbahçe’den koparıyor.

*****
Her “başlayışın bir “bitişi vardır.

Aykut Kocaman, Kadıköy’de Karabük’e 3-1 yenildikleri ilk yarının son maçının bitiminde istifa etmiş, Aziz Yıldırım’ın ısrarı üzerine istifadan vazgeçmişti.

(İstifada, taraftarın tepkisinin gerekçe olmasına, bir futbolsever olarak gönlüm razı olmuyordu. Hangi teknik direktör olursa olsun, bu konudaki düşüncem değişmez. Taraftarın “tepki gerekçesi”, kurumsal kimliğe zarar verir; tribünler, “egemenlik” ilan etmiş olur.Tribünlerden yükselen her sese kulak vermek, ancak kasaba/ şehir takımlarında geçerlidir.)
 
Aykut Kocaman 3 Temmuz sürecinde Fenerbahçe'nin "her şeyi" olarak ayakta durdu. Omuzlarındaki yük, asıl görevi bir yana, öyle kolay taşınır, etkilerine katlanılır türden değildi.

Aziz Yıldırım’ın özgür kalması, içeride olduğu zamanki direncin/ birlikteliğin çözülmesine yol açtı. İçeriden yıkma girişimleri diye adlanan girişimler, bunun getirdiğini bölünmeler/ saflaşmalar, doğal olarak söz sahibi olanları olumsuz yönde etkiliyordu.

Alex’in gönderiliş biçimi de tetikleyici bir neden oldu.
 
Teknik direktörlük dışında başka görevler üstlenmek de, Aykut Kocaman’ı çok yıprattı.

Ayrılık gözüküyordu, ama bu, nasıl olacaktı?
 
Ne yazık ki, bizde “gelişler törenle olur, “gidişler törensiz... 

*****
Her “başlayışın bir “bitişi vardır.

Aykut Kocaman, her ikisinde de, bunların arasında da kişiliğine yakışır bir“duruş” gösterdi. Webo, Benfica maçında gereksiz bir sarı kart görüp, yarıfinal rövanşında takımını yalnız bırakacak yolu açınca, Aykut Kocaman, ellerini iki yana açmış, “Yapma be Webo” demişti.

Bu, sitem dolu, ama anlamı/ saygılı tavır, kimi taraftarlarca “çaresizlik”olarak görülmüştü.

Ne yapacaktı Aykut Kocaman?

Kocaman laflar edecekti, ağzını doldura doldura “Vay senin...” diye inciler düzecekti. Tam da tribünlerinden yükselen sese uygun!

Aykut Kocaman, kibarlığı elden bırakmadı. Kulübedeki duruşu, çoğu taraftarın hoşuna gitmiyordu. Tribündeki taraftar, istiyordu ki, Aykut Kocaman da kendileri gibi olsun. Ama o, üniversite sınavına giren öğrencilerin doldurduğu salonda, “aman öğrencilerin dikkati dağılmasın”diye “tık etmeden” dolaşan öğretmen/ gözetmen gibiydi.

Tribünler ne bekliyordu?

Aykut Kocaman da atlasın zıplasın, bilmem ne yapsın!

Sözgelimi, kameramanlara “Onu değil, bunu çek” gibisinden laflar etsin.

Oysa Aykut Kocaman, farklı bir insandı.

Onu hep öğretmen sözüyle gördüm, değerlendirdim. Futbolcularına karşı tavrını da öğretmen-öğrenci ilişkisi açısından ele aldım.

O iyi bir öğretmen “görüntüsü” çizdi.

Aykut Kocaman, sadece teknik direktör olmadı; başka görevler de üstlendi. Bu bakımdan, 3 Temmuz’la başlayan süreç, onu da çok yıprattı.

Aykut Kocaman, içinde bulunduğu durumu tek cümleyle özetliyordu:

“Ben de bir nefes almak istiyorum.”

Unutulmasın, Aykut Kocaman, Fenerbahçe’de onurlu bir geçmişin öteki adıdır.

Güle güle Aykut Kocaman!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder